Konuşma: Ferda Çağlayan

Heykelin İstanbul
ve Ankara'daki Görüntüsü

Salt Ulus

5 Nisan 2014 16.00

Muzaffer Sarısözen Anıtı, Ankara (1993) Muzaffer Sarısözen Anıtı, Ankara (1993)
Metin Yurdanur
Fotoğraf: Faruk Bayram
Muzaffer Sarısözen Anıtı, Ankara (1993)
Metin Yurdanur
Fotoğraf: Faruk Bayram
“Ankara da İstanbul gibi bir şantiyeye dönüşmüş durumda. Rantın beslediği inşaat iştahı, erken Cumhuriyet döneminin mimari dokusunu, mimarideki sanat ürünlerini, kentin boşluklarını tehdit ediyor. Sınırları genişleyen, büyüyen kentin kamusal mekânlarında ise heykel ve sanatın payına pek bir şey düşmüyor.

Cumhuriyet’in inşa sürecinde Almanya, Avusturya ve İtalya’dan Türkiye’ye davet edilen mimar ve heykeltıraşlar başkentin görsel dilini oluşturmuşlardı. Bugün Ankara’ya özgü bir mimari kimlikten söz edilemediği gibi, özgün bir heykel üretimi olduğu da söylenemez. Ankara’nın kamusal mekânları tam bir anıt ve anı heykelleri cennetidir. Başkentin ilk anıt heykellerini aşarak figüratif anlayışın dışına taşan, çağını yansıtan serbest heykeller yok denecek kadar azdır.

İstanbul’daki heykel manzarası benzerlikler taşısa da, son yıllarda anıt dışında güncel heykel uygulamalarına az da olsa yer verilmiştir. Kentteki güncel heykeller daha çok özel sektör siparişleridir. Bu anlamda Ankara, tam anlamıyla devletin heykel anlayışını yansıtır. Heykelin bir başka kaynağı olan yerel yönetimler de, istisnalar dışında aynı refleksle hareket etmişlerdir.

Türkiye’de kamusal mekânlar devlet ve belediye eliyle, hatta kimi zaman belediye başkanlarının beğenisine göre şekillenirken heykeltıraş nerede durur?”

Ferda Çağlayan


İstanbul’da yaşayan Ferda Çağlayan kamusal mekânda heykel ve Türk heykeline ilişkin araştırma projeleri ve kitap çalışmaları yürütüyor.

Konuşma dili Türkçe’dir.
PAYLAŞ
TAKVİME EKLE