Madde ve Reaksiyon: 20. Yüzyılda Hızla Sönen Bir Kent İdeali ve Balya Madeni

Suzan Pektaş ve Öykü Önal

3 Mayıs 2024

1 Arimagarasi Idareciler 2 Arı Mağara girişinde bir grup idareci ve mühendis, 1911 (Kaynak: Yüzbaşı Mehmet Serdar Albayrak Arşivi)
Arı Mağara girişinde bir grup idareci ve mühendis, 1911 (Kaynak: Yüzbaşı Mehmet Serdar Albayrak Arşivi)
2023 yılı Salt Araştırma Fonları’yla desteklenen araştırmalarını kaleme alan Suzan Pektaş ile Öykü Önal, Balıkesir’in Balya ilçesinde 1892’den 1939’a dek Fransız sermayesiyle yürütülen madencilik faaliyetlerinin, bölgenin doğası, ekonomisi ve toplumsal yapısına etkilerini irdelerken emek ve sömürü kavramlarına odaklandı.

Maden ve güç ilişkisini tarihin en eski zamanlarından beri gözlemlemek mümkün. Öyle ki Nadir Avşaroğlu, Mitoloji ve Madencilik kitabında Ben Jonson’ın The Alchemist [Simyacı] isimli oyunundan bir karakteri alıntılayarak bu güç ilişkisini “zamana egemen olma mücadelesi” olarak sunar.1 Biz de yolları kesişen iki bağımsız sanatçı/araştırmacı olarak bu dinamiği merkeze aldığımız “Madde ve Reaksiyon: 20. Yüzyılda Hızla Sönen Bir Kent İdeali ve Balya Madeni” başlıklı çalışmamızda, Balıkesir’in Balya ilçesindeki kurşun madeninin, 20. yüzyıl başlarında, Fransızlar tarafından işletildiği dönemde (1892-1939) ilçenin yerleşimini, doğasını ve toplumsal yapısını nasıl dönüştürdüğüne odaklanıyoruz. Zamanında refahın örneği olarak gösterilmiş ve “küçük İstanbul” diye anılan bu ilçe, 1939’da maden kapatılınca yüz çevrilmiş ve şimdi geçmişin ihtişamından oldukça uzakta.

2 Balyamadeni 1930 Kuzey 1 1 Balya Madeni, 1930’lar (Kaynak: “Balia Sýllogos Baliotón M. Asías” Facebook grubu, 18 Temmuz 2016 tarihli paylaşım)
Balya Madeni, 1930’lar (Kaynak: “Balia Sýllogos Baliotón M. Asías” Facebook grubu, 18 Temmuz 2016 tarihli paylaşım)

Tesadüf eseri bir yol üstü macerasıyla başlayan sürecimiz iki senedir okumalar, saha gezileri ve sözlü tarih çalışmalarıyla bir hafıza kazısı hâlini aldı. Günümüze ulaşan kalıntıların azlığı bir yana karşılaştığımız belge sayısının sınırlılığı, “Yok olmaya bir kala, hafızanın izi nasıl sürülür?” sorusunu defalarca kendimize sormamıza sebep oldu. Bu soruya bir cevaptan çok, tam da bu gerçekliği sunmak için “reaksiyon haritası” dediğimiz bir ilişkiler ağı kurguladık. Bilginin “doğruluğu” ötesinde hafızalardaki tasvirlerden beslenen bulgularımız doğrultusunda, güncel durumdaki ve geçmişteki Balya’yı üst üste bindirmeye çalıştığımız bir harita çıktı ortaya. Bu yazımızda, araştırmamızın bulgularının küçük bir özetini sunmak, Balya’daki hafıza ve çevre tahribatı ile hâlen madencilik etrafında tanıklık ettiğimiz emek sömürüsüne dikkat çekmek istiyoruz.

Refah Dönemi, Yerleşim ve Sosyal Hayat

Araştırmanın odaklandığı dönem, üretim yapılan en eski kurşun madenlerinden biri olan Balya Madeni’ne yabancı sermayenin girişiyle; yani 1892’de Société des Usines du Laurium ve Dersaadet Bankası’nın öncülüğünde, Osmanlı Kambiyo ve Esham Şirketi ile Galata’nın muhtelif Rum bankerleri ortaklığında Balya-Karaaydın Madenleri Osmanlı Anonim Şirketi’nin kurulmasıyla başlıyor. Sonrasında Mancılık’ta kurulan termik santral ile Balya’ya elektriğin2 getirilmesi, Mancılık’tan Akçay Limanı’na uzanan dekovil hattının inşası gibi önemli yatırımlar ve madencilik tekniklerindeki yenilikler (makineleşme) ile hem refah seviyesi artıyor hem de artan istihdam ihtiyacı ile Balya, Türkiye’nin her yanından göç almaya başlıyor. Nüfus, 1892’de 27.696 iken 1907’de 52.689’a ulaşıyor.3 Bu nüfusu karşılayabilecek yeni barınma, eğitim, alışveriş, ibadet vb. amaçlı yapılaşmalar ortaya çıkıyor. Maden kazalarının çokluğu sebebiyle yabancı sermaye eliyle ilk hastanelerden biri kuruluyor. Diğer yandan altyapı ve yol çalışmaları, itfaiyenin kurulması gibi yatırımlar yapılıyor.

3 Balya1900 Resim: S.N. Alevrides (Kaynak: Anthoulas Michailidou’nun hayatını ve 1922’de Balya'dan kaçışını anlattığı 1929 tarihli <i>Yaşayanlar İçin</i> kitabından)<br />
Solda Balias-Madin Ortodoks Cemaati Okulu ve Meryem Ana'ya Müjde Katedrali (Vangelistra) görülebilir. <br />
Resim: S.N. Alevrides (Kaynak: Anthoulas Michailidou’nun hayatını ve 1922’de Balya’dan kaçışını anlattığı 1929 tarihli Yaşayanlar İçin kitabından)
Solda Balias-Madin Ortodoks Cemaati Okulu ve Meryem Ana’ya Müjde Katedrali (Vangelistra) görülebilir.

Balya merkeze sermayeyi, yani maden yerleşkesini alarak, tipik bir maden kenti planlamasıyla hızla kentleşiyor. Bu hızlı büyümesiyle 1930’lara kadar bir boomtown örneği4 teşkil eden Balya, maden ile o kadar bütünleşik ki halkı ilçeden “Maden” diye bahsediyor.

4 Dekovilelektrik Osmanlcizim Balıkesir-Mancınık Kömür Madeni’nden Balya Kurşun ve Çinko Madeni’ne nakledilecek elektrik hattını gösteren harita. Ormanlıklar, yollar, linyit kömür madeni hududu, dekovil hattı ve Balya simli kurşunun hududu gösterilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), HRT.0578
Balıkesir-Mancınık Kömür Madeni’nden Balya Kurşun ve Çinko Madeni’ne nakledilecek elektrik hattını gösteren harita. Ormanlıklar, yollar, linyit kömür madeni hududu, dekovil hattı ve Balya simli kurşunun hududu gösterilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), HRT.0578

Balya halkı o dönem çok kültürlü bir yaşayış içinde. Müslüman nüfusun yanında gayrimüslimler (Bulgarlar, Rumlar, İtalyanlar, Fransızlar, Almanlar) var. Bununla beraber etnisite etrafında Lazlar Meyhanesi, Kürtler Meyhanesi gibi ayrışma, çeteleşme ve mahallîleşme olduğundan bahsediliyor. Ayrışmayı sınıfsal bir düzeyde de okuyabiliyoruz. Madene yakın çeperde işçiler, maden sahasındaki dumandan etkilenmeyen çeperde de idareci/mühendis kesimin yaşadığı söyleniyor.5 Bu bölgede idarecilerin vakit geçirdiği ve golf, binicilik, tenis gibi sporların yapıldığı alanlar ile mesire yerlerinin varlığından söz ediliyor.6 Konut tiplerine baktığımızda da bekâr işçilerin yerleştirildiği ve her odada yedi kişinin kaldığı amele yuvaları, yönetici kesimin oturduğu Avrupa mimarisi tarzında köşkler, genelde işçi ailelerin yerleştirildiği Rum taş evleri ve orta kesimin oturduğunu tahmin ettiğimiz sıra evler olmak üzere dört tip sıralayabiliriz. Bunların içinden günümüze sadece bazı Rum evleri kalmış.

5 Eskirumevi Birlestirilmis 2 Solda: Eski Rum evi örneği (Kaynak: Balya Belediyesi Arşivi)<br />
Sağda: Tahminen idareci köşkü olarak kullanılmış bir yapı, resim: S.N. Alevrides, Michailidou ailesinin evi (Kaynak: Anthoulas Michailidou, <i>Yaşayanlar İçin</i>, 1929) <br />
Solda: Eski Rum evi örneği (Kaynak: Balya Belediyesi Arşivi)
Sağda: Tahminen idareci köşkü olarak kullanılmış bir yapı, resim: S.N. Alevrides, Michailidou ailesinin evi (Kaynak: Anthoulas Michailidou, Yaşayanlar İçin, 1929)

Günümüze kalmayan bir diğer şey de Balya’nın o dönemdeki sosyal hayat pratikleri. Balya’da Fransız idarecilerin getirdiği ve işçilerin örgütlenmesini engellemek amacıyla da teşvik ettikleri renkli bir eğlence hayatından söz edebiliriz. Şirket işçilere verdiği ücretlerin bir kısmını kendine ait ticaret ve eğlence mekânlarında harcanmak üzere kendi bastırdığı jetonlarla karşılıyor ve bu şekilde kapalı bir sistem kuruyor.7 İdareciler, bar, Fransa’dan getirilen revülerin sahnelendiği gazino, müzikhol ve leşke denilen mekânlar ile kendi evlerinde düzenlenen balolarda toplaşıyorlar. Hatta bu balolara Balıkesir’in önde gelen aileleri de katılıyor bazen. Kahvehane ve meyhaneler ise genellikle işçilerin eğlendiği ya da toplanıp madendeki problemleri konuştuğu, örgütlendiği yerler. Balyalı Emekli Hava Astsubayı Cemalettin Kayış, babasından dinlediği hikâyeleri aktararak o dönem İstanbul’dan Balya’ya dansöz ve şarkıcıların geldiğinden ve yapı üzerindeki kırmızı fenerlerden dolayı halk arasında “kırmızı fener” adıyla anılan genelevin varlığından söz ediyor. Bunlar dışında Balya’da bir bando takımı kurulduğundan, zanaatkâr ve tüccarların tezgâh açtığı ve İstanbul’dan gelen bir ekiple teletura adı verilen eğlence çadırının kurulduğu bir panayır kültürünün olduğundan bahsediliyor.


6 Balyabandosu Balya Bandosu, 1937 (Kaynak: Zekai Bayram Arşivi)
Balya Bandosu, 1937 (Kaynak: Zekai Bayram Arşivi)

7 Muzikhol Müzikhol binasını resmeden bir kolaj çalışması, 2023 (Salt Araştırma Fonları projesi kapsamında Suzan Pektaş ve Öykü Önal tarafından üretilmiştir)
Müzikhol binasını resmeden bir kolaj çalışması, 2023 (Salt Araştırma Fonları projesi kapsamında Suzan Pektaş ve Öykü Önal tarafından üretilmiştir)

Balya Madeni İşçi Hareketleri

Endüstriyel tarihin bir parçası olan Balya Madeni elbette emek tarihi içerisinde de önemli bir konuma sahip. Bu nedenle araştırma sürecinde Balya’daki dönüşümü emek ve sömürü kavramları üzerinden de ele aldık. Tarihsel süreç içerisinde, maden bölgesinde süregelen politik ilişkileri, madencilerin sınıfsal mücadelesini ve madenin üretim ekonomisindeki farklı etkilerini inceledik. Balya’da uzun yıllar hâkimiyet kurmuş olan Fransız sermayesi ile birlikte işçilerle işveren arasındaki ilişkinin arttığını ve düzenlenmesi gereken birçok anlaşmazlık ortaya çıktığını kaynaklarda gözlemleyebiliyoruz. Maden ocaklarını işletenler, hem mültezim8 hem de kapitalist girişimci konumundalar. Diyebiliriz ki ocakları işletenler ile işçiler arasındaki ilişki, serbest emek ile kapitalistlerin arasındaki ilişkiden ileri geliyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nda II. Meşrutiyet’in ilanının hemen ardından başlayan ve kısa zamanda neredeyse tüm ülkeyi etkisi altına alan grev dalgası, işçilerin daha iyi ücret ve çalışma şartlarına kavuşma isteğine işaret eder. İşçiler ilk kez yaygın ve kitlesel olarak hakları için birleşip üretimi durduruyor ve dayanışma gösteriyor. Balya’daki işçi grevlerinin temel sebepleri, işçilerin haklarını belirleyen düzenlemelerin henüz yapılmamış olması, ücretlerin yetersizliği, adil olmayan işletim modeli, iş güvenliğinin olmaması ve çok uzun olan iş saatleri olarak özetlenebilir. Özellikle yabancı sermayenin beraberinde getirdiği yöneticiler ve mühendisler bölgedeki işçilerin oldukça üzerinde bulunan yaşam standartları ile çalışanların tepkisini çekiyor. Maden işçilerinin ağır şartlar altında çalıştıklarını ve şirketin maden kazalarını önleyecek gerekli tedbirleri almadığını, işçi günlüklerinden de okuyabiliyoruz. Bir işçinin yazdığı mektupta şirket yöneticilerinin kötü davranışları ve baskıları şöyle anlatılıyor: “Zindanda yaşıyor gibiyiz. Dayak, işkence… açlık sanki bize mev’udmuş.”9

8 Arimagarasi Madenciler 1910 1910’da İzmir’de yayımlanan <i>Kosmos</i> dergisinde Arı kuyusunun önündeki madencilerin fotoğrafı<br /><br />
1910’da İzmir’de yayımlanan Kosmos dergisinde Arı kuyusunun önündeki madencilerin fotoğrafı


Giderek artan taleple birlikte Balya’ya dışarıdan göçen madencilerin çokluğu sebebiyle şirket yönetimi, istediği kişinin biletini kesiyor; yerine işçi bulmakta sıkıntı çekmiyordu. Kalifiye elemanların haricinde kimseyi dikkate almayan, kimseyi önemsemeyen bir anlayışa tanıklık ediyoruz Maden’de. Ahaliye göre her şeyin müsebbibi, “Musuralli” diye anılan maden sahibi. Şirketin yöneticiliğini uzun süreler üstlenen Mosyö Ralli, Fazıl Sayın’ın Kuşlar, Köstebekler ve Tanrılar adlı tarihî romanında “Maden Tanrısı” olarak resmedilmiş: “Tanrıların memleketi İda’da kendimi bir ara o mitolojik tanrılardan biri gibi hissetmeye başlamıştım. Hatta Maden Tanrısı’ydım. Şark toplumunda muktedirlere daima böyle bakarlar, bunun değişeceğini de düşünmüyorum.”10 Bu alıntıyla görüyoruz ki maden bağlamında güç ilişkisi bir maden yöneticisinin kendini “tanrılaştırması”na kadar gidebiliyor.

1920’ler, işçi hareketlerinin yoğunlaştığı bir dönem. Önceki on yılda sendikal mücadele olmamasına karşın 1920’lere gelindiğinde işçilerin, hak arayışında belirli bir ilerleme kaydettiğini görüyoruz. 1921’de Balya Madenleri Aya Varvara Amele Cemiyeti kuruluyor. 1925’te toplanan İstanbul Amele Birliği, yurt çapında örgütlenmeye gidiyor. İstanbul, Balya-Karaaydın ve Zonguldak Amele birliklerinin birleşmesi sonucunda kurulan Türkiye Amele Birliği, Türkiye proletaryası adına önemli bir adım.

1926’da Balya halkı, şirket aleyhine dava açıyor. Davanın nedenleri: Şirketin fabrikadan çıkan zehirli gazlar için önlem almaması, arazilerin veriminin düşmesi ve halkın yaşamının tehlikeye atılması. Ardından, “senelerden beri Balya ve civarını zehirleyen katil baca”11 olarak bahsi geçen fabrika bacasından çıkan zehirli gazların, çevreyi yaşamsal olarak etkileyip etkilemediğini araştırmak üzere Ankara’dan bir heyet gönderiliyor. Şirketin birçok ihmalini tespit eden heyet, raporunu şu ilginç saptamalarla bitiriyor: “Bugün Balya’ya girildiği zaman evvela insanın nazarı dikkatini celbeden şey kiremitlerin sanki yepyeni konulmuş gibi kıpkırmızı durmalarıdır. Buna sebep zehirli havadan kiremitlerin yosun tutmamasıdır. Hatta bir kanarya, bir bülbül Balya civarında iki üç günden fazla yaşamamaktadır.”12

9 Balyamadeni 1930 Lar 1 Balya Madeni, 1930’lar (Kaynak: Balya Belediyesi Arşivi) <br />
Balya, <i>Kuşlar, Köstebekler ve Tanrılar</i> kitabında da dumanlı vadi olarak resmediliyor.
Balya Madeni, 1930’lar (Kaynak: Balya Belediyesi Arşivi)
Balya, Kuşlar, Köstebekler ve Tanrılar kitabında da dumanlı vadi olarak resmediliyor.

Bu dava sonrasında şirketin, fabrika bacasından çıkan zehirli atıklar için kalıcı sağlık tedbirleri almak yerine şikâyetçilere bir sus payı olarak “duman parası” adı altında bedel ödediklerini öğreniyoruz.

Çöküş

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte etkisini yavaş yavaş hissettiren bir küçülme dönemine tanıklık ediyoruz. 1925’te şirketin yatırımlarını genişletmek için Fransa Sömürge Bakanlığı’nın Ankara’ya talep mektubu yollaması Fransa-Türkiye gerilimini artıran başlıca olaylardan biri. 1927 yılında işletmede yaşanan asansör kazası ve şirketin mali bir çıkmaza düşmesi, Büyük Buhran ile birlikte kurşun fiyatlarının düşmesi ve mevzuattaki bazı talimatlara uyulmaması gerileme sürecini hızlandırıyor. En nihayetinde de maden, 1939 yılında kapatılıyor. Maden kapatılınca binlerce insan, emek ve ekmek olmayınca başka yerlere göç ediyor. Çoğu işçi madencilikten başka iş bilmediğinden, hâlihazırda işletilen başka madenlere; Zonguldak’a, Kozlu’ya gidiyor. İşletmenin makineleri de bu bölgelere dağıtılıyor. Türkiye’deki en büyük madenler Balya’dan giden makine ve insan gücü ile gelişiyor.

Balya’da on yıllar boyu devam etmiş olan madencilik faaliyetinin ilçede yarattığı dönüşüm bir yana, madenin kapatılmasıyla birlikte ilçenin bir çöküntü mekânı haline geldiğine tanıklık ediyoruz. “Çöküntü mekânı”13 kavramı, işlevselliğini kaybetmiş, sosyal ve mekânsal bozulmaların görüldüğü ve kimliğinin olumsuz anlamda değişime uğradığı bir kent parçası olarak tanımlanıyor. Bu anlamda kentlerin, özellikle de sanayi kentlerinin çöküşü, o bölgelerdeki üretim alanlarının yok olmasıyla doğrudan ilişkili.

Tahribat

Türkiye’de maden politikaları, yüzyıllardır “talan madenciliği” ekseninde seyrediyor. Tarımsal ve endüstriyel faaliyetlere yönelik yapılanmaların eksikliği nedeniyle, maden kapandığında geride kalan insanların yaşamlarını sürdürmesi için bölgedeki potansiyel işlerin planlaması yapılamıyor ve hızlı bir çöküş yaşanıyor. Gerek saha çalışmalarında gerek incelediğimiz belgelerde bir şehrin talan edilişine tanık oluyoruz. Bir endüstriyel miras olarak korunması beklenen Balya’da, dekovil hattının tamamı yok edilmiş, dönemin maden sahasında yer alan yapılar ile ilçenin sosyal ve kültürel yapıları tahrip edilmiş ve geriye pek bir şey bırakılmamış. Tahribatın boyutunu, Cemalettin Kayış’ın anlatısı da gözler önüne seriyor: “Aşağıda gördüğünüz yıkıntı binalar var ya, o binaların 7-8 mislini yıktık, 2,5 lira yevmiye ile çalıştım, amelelik yaptım. 16-17 yaşlarındaydım, kelepiri tuğlası demiri için taşı için. Maliye sattı hep, 2.000-2.500 liraya sattı. Vatandaş da yevmiyeyle yıktırdı, demiri, taşını, tuğlasını, kiremitini aldı götürdü. 1962, 63, 64 yıllarında. Maliye sattı, çalışanlar kurtardıklarını evine götürdü, ev yaptı, bina yaptı.”14

10 Balya Madensahasikalintilari Fransız dönemi maden sahası kalıntıları (Kaynak: Balya Belediyesi Arşivi)<br /><br />
Fransız dönemi maden sahası kalıntıları (Kaynak: Balya Belediyesi Arşivi)


11 Madenbacas Xz 1 Yazıda “katil baca” diye bahsi geçen izabe fırın bacalarından birinin güncel hâli, Balya, Eylül 2013 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)<br />
Balyalılar için işleyen bir izabe bacası aslında çok önemli, hatta bir uğur. 1935’te bacanın yıkım kararı gündem olduğunda <i>Türk Dili Gazetesi</i>’nde şöyle bir haber çıkmış: “Balyalılar bu bacanın yıktırılması taraftarı değildirler. Zira onu bir uğur sayıyorlar. Güya bu baca durdukça mahsul fazla ve bereketli oluyormuş.”
Yazıda “katil baca” diye bahsi geçen izabe fırın bacalarından birinin güncel hâli, Balya, Eylül 2013 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)
Balyalılar için işleyen bir izabe bacası aslında çok önemli, hatta bir uğur. 1935’te bacanın yıkım kararı gündem olduğunda Türk Dili Gazetesi’nde şöyle bir haber çıkmış: “Balyalılar bu bacanın yıktırılması taraftarı değildirler. Zira onu bir uğur sayıyorlar. Güya bu baca durdukça mahsul fazla ve bereketli oluyormuş.”

Talan madenciliğinin diğer bir sonucu da doğa tahribatı ve çevre kirliliği. Balya, madenler tamamen kapatıldıktan sonra milyonlarca ton zehirli atık ve cüruflar ile baş başa bırakılmıştır. Yetmiş yıllık üretimin sonucu olarak açığa çıkan 3 milyon tonun üzerinde atık Fransız şirketine ait flotasyon tesisi çevresindeki ve Kadıköy Yolu üzerindeki alana rastgele bırakılmış. Bu atık sahaları Sarısu Deresi yatağında yer aldığından, atıkların zararlı etkisi Manyas Gölü’ne kadar ulaşıyor. Atıkların bulunduğu yüzlerce dönüm arazide yüz yıldan fazla zamandır ot bile bitmiyor.

Günümüzde hâlen Kocaçay’da balık ölümleri, atık sahası yakınlarında otlayan hayvanlarda ölümler raporlanıyor. 2000’li yıllarda özellikle üniversite heyetleriyle yürütülen çalışmalar sonucu yayımlanan raporlarda, Balya’daki maden atıklarına Manyas Gölü’nde de rastlandığı belirtiliyor. Manyas Gölü ile Balya arasında yer alan Manyas Barajı, bölgenin en büyük barajı ve tarım alanlarının sulanmasında kullanılan suyu temin ediyor.

12 Dekovilkalintilari Fransız döneminden günümüze kalan ve Esan maden sahasında açık müze olarak sergilenen dekovil kalıntıları, Eylül 2023 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)
Fransız döneminden günümüze kalan ve Esan maden sahasında açık müze olarak sergilenen dekovil kalıntıları, Eylül 2023 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)

13 Atiktepeleri Atık tepeleri, Kadıköy Yolu, Balya, Ağustos 2022 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)<br /><br />
Atık tepeleri, Kadıköy Yolu, Balya, Ağustos 2022 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)


Kişisel arşiviyle beraber, başkanlığı döneminde yürüttüğü, bölgedeki ekoloji ve hafıza tahribatına odaklı projelerini bizimle paylaşan eski Belediye Başkanı Zekai Bayram ise atıkların kaldırılması ve maden alanının turizme kazandırılması için girişimlerde bulunduğunu, ama küçük bir taşra belediyesinin maddi gücü ile bunların mümkün olmadığını belirtiyor.

Güncele Dair

Araştırma süreci boyunca “Geçmiş ve bugünün bağını nasıl kurabiliriz?” sorusu aklımızda hep vardı. Tam da bu bağlamda Balya’yı Kazdağı, Ordu, İliç ve Bergama’da yaşananların bir başka örneği gibi değerlendirebiliriz. Sadece üretim artışı ve kârı öngören; üretim şeklinin kalitesini ve çevreyi göz ardı eden serbest piyasa ve özel sektör ağırlıklı politikalar, doğal ve sosyal dengelerin ileri derecede bozulmasına neden olmuş durumda.

Türkiye’deki birçok tarihî ve kültürel değer gibi Balya maden sahasında yer alan yapılar da yüzyıldır doğayla baş başa bırakılıp yıkılmaya terk edilmiş; aradan geçen asırlık zaman diliminde tarihî kalıntıların kazanımı için projeler üretilmesine rağmen kayda değer hiçbir şey yapılmamış. Her ne kadar maden sahasındaki bazı yapılar 2021 yılında Jeopark UNESCO adaylığı kapsamına dâhil edilmiş olsa da, Balya kent hafızasının kaydını tutmak için çok geç kalındığını düşünüyoruz.

Bu nedenle araştırma sürecinde elde edilen bulgular aracılığıyla Balya’da coğrafyaya, doğaya ve kültüre yapılan müdahaleleri sorgulamanın yolları üzerine düşünürken, kent hafızasına dair yapabileceklerimize de odaklandık. Fransız döneminden kalan harita ve planlar, dönem yapılarından kalanlar (atıl durumdaki binalar, içinde kullanılan eşya ve araçlar), arşiv fotoğrafları, sözlü anlatılar ve bugünkü durum üzerinden biçimsel bir karşılaştırma yaparak Fransız dönemi ile günümüz arasındaki mekânsal kopuşları tespit etmeye çalıştık. Balya’nın kentsel ve mekânsal hafızasına yapılan müdahalelerin yarattığı tahribatı ortaya koymayı amaçladık. Hava fotoğrafını baz alarak yaptığımız haritalama çalışması ile Balya’nın kentsel hafızasına dair bulguları grafiklerle işaretledik. Böylece “Balya’nın Hafızası” adını verdiğimiz haritalama çalışması ortaya çıktı.

14 Balya Idaribina 1 1 Fransız döneminden günümüze ulaşan idari binanın iç görünümü, Balya, Ağustos 2020 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)
Fransız döneminden günümüze ulaşan idari binanın iç görünümü, Balya, Ağustos 2020 (Fotoğraf: Suzan Pektaş)

Bu metinde de aktarmaya çalıştığımız karmaşık ve katmanlı ilişki ağını ise “Balya Reaksiyon Haritası” olarak kavramsallaştırdık. Bu haritayı, dönemin kent politikaları, kurşun madenciliği, zehirli atıklar sebebiyle doğasının kalıcı şekilde tahrip edilmesi, çok kültürlü sosyal yapı içinde ilk işçi eylemleri ve grevleri gibi süreçlerin neden olduğu toplumsal, çevresel ve kimyasal tepkilerin ve ilişkilerin temsili olarak ele aldık. Haritadaki terimlerin, birbirlerini işaret ettikçe kendine referans veren bir anlatı sistemine dönüşmesini amaçlıyoruz. Böylece harita, tekil ilişkilerin sunumundan çıkıp içine sıkıştığımız zamansız döngülerin doğrudan bir temsili hâline geliyor.

15 Balya Hafiza Salt Araştırma Fonları projesi kapsamında üretilen “Balya’nın Hafızası” adlı haritalama çalışması, 2023
Salt Araştırma Fonları projesi kapsamında üretilen “Balya’nın Hafızası” adlı haritalama çalışması, 2023


- - -

Suzan Pektaş, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Üniversite yıllarından itibaren fotoğraf ile ilgilenen Pektaş, çeşitli eğitimlerle sanatsal üretimini destekledi. 2015-2017 yıllarında İFSAK Belgesel LAB grubunda yer aldı. Aynı dönemde, Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi’nde çağdaş fotoğraf felsefesi ve görsel sosyoloji derslerine misafir öğrenci olarak katıldı. İtalya merkezli PhMuseum Belgesel Programı’na katılarak Türkiye’de yaşayan Afrikalı bir topluluğun yaşamına odaklanan belgesel çalışmasını tamamladı. Çağdaş belgesel fotoğraf alanında göç, kadın, kimlik, toplumsal bellek gibi konuları merkeze alarak fotoğraf ve video hikâyeleri üreten Pektaş’ın çalışmaları çeşitli mecralarda sergilendi ve yayınlandı.

Öykü Önal, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. Fotoğraf ve müziğe olan eğilimi yıllar içinde gelişirken, mimarlık eğitimi boyunca birkaç fikir yarışmasına katıldı. Mezuniyetinden sonra kısa bir süre müzecilik ve sergi tasarımı odaklı Tetrazon’da çalıştı. Bir kimlik “olma” ağırlığı ve benliğin muğlak alanları üzerine düşünürken, çektiği otoportreler ile fotoğrafı farklı “öykü”lerin kendine yer bulduğu bir mekân olarak görmeye başladı. Apaçık Saklı (Onagöre, 2021) fotoğraf kitabında çocukluğa ve büyümeye dair bir yüzleşme sürecine dokundu. 2022 yılında Suzan Pektaş’ın asistanlığını yaptı. İşleri C.A.M. Galeri’de Nude/Covered (2022) sergisinde yer aldı. Sabancı Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı ve Görsel Sanatlar Bölümü’nde, “sessiz” aile hikâyelerinden yola çıkarak hafızanın kurulabilirliğini ve görsel sanatlarla ilişkisini araştıran yüksek lisans tezi üzerine çalışmalarını sürdürüyor.
  • 1.
    Nadir Avşaroğlu, Mitoloji ve Madencilik, 2020.
  • 2.
    Birçok "ilk"e sahne olan Balya, İstanbul'dan sonra elektrik getirilen ilk yer.
  • 3.
    İbrahim Aydın, "Madencilik-Şehirleşme İlişkisine Farklı Bir Örnek: Balya", Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı: 12, Temmuz 2006, s. 140.
  • 4.
    Özge Koçak, "Maden Ocaklarının Kapatılması ve Sosyal Değişme: 'Boomtown'dan Çöküntü Mekânlara", Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020.
  • 5.
    A.g.e.
  • 6.
    A.g.e.
  • 7.
    A.g.e.
  • 8.
    Toroshan Özdamar, Osmanlı Madenlerinde Fransız Sermayesi ve Galata Bankerleri: Balya-Karaaydın, Kesendire ve Karasu Maden Şirketleri, İzmir: Duvar Kitabevi, 2022.
  • 9.
    Aydınlık: Fevkalade Amele Nüshaları (Olağanüstü İşçi Sayıları), der. Ali Ergin Güran, İstanbul: Katkı Yayınları, Belgesel Sosyalizm Serisi No: 1, 1975.
  • 10.
    Fazıl Sayın, Kuşlar, Köstebekler ve Tanrılar, Ankara: Çolpan Kitap, 2018.
  • 11.
    Akşam, 25 Eylül 1926.
  • 12.
    Şevki Bayraktaroğlu ve Gültekin Emre, "Balya Kurşun Madenleri Üzerinde Fransız Emperyalizmi—Balya'nın Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Maden'in Dünü-Bugünü", Ülke, Sayı: 9, 1979.
  • 13.
    Koçak, "Maden Ocaklarının Kapatılması ve Sosyal Değişme".
  • 14.
    Cemalettin Kayış ile görüşme, Balya, 4 Eylül 2023.
PAYLAŞ