SALON'un ardından
MERİÇ ÖNER
7 Eylül 2013
SALON, halihazırda elde olanı dokümanter bilgiye dönüştürmeden veya kurumsallık kisvesi altında statüleştirmeden ortaya koymaya dair bir denemedir. Serginin biçimine ait kararlar içeriğin incelemesinden çıktı.
Mobilya “teşhir etmek”
SALT’ta yürütülen tasarım ve mimarlık tarihi araştırmaları, SALON’da sergilenen mobilyalara ulaşılmasına vesile oldu. Dönemin hakim üslubunun işçilik ve tasarım açısından nitelikli bir yorumuyla karşılaşmak gerçek nesnelerle ilişkiye girme fırsatı sunuyordu.
Bağlamsal incelikler
Konvansiyonel tasarım ve mimarlık sergilerinin keskin bir açmazı var. Çünkü yöntem ve motivasyonlarını fuar pratiğinden alıyorlar. Tıpkı bir fuardaki gibi sergilenenler mevcudun en iyisi, en yenisi, en doğrusu, en etkileyicisi imiş gibi davranılıyor. Temelinde bu tutum eldekini en önemli kılmaya yönelik bir girişim. Dijital üretimin sayısız olanaklarından çıkmış yazılı/çizili/fotografik temsillerin tanıdıklığının getirdiği rahatlık ise sergileme tekniklerini rehin almış durumda.
SALON’un farkı kendini bütünüyle nesneler ve durumlar üzerine kurmasındadır. Mobilyalar evin, ev hayatın, hayat kültürün ipuçlarıdır.
Deneyim kurmak
SALON’daki her mobilyaya dokunabilir; koltuk, sandalye ve kanapelerde oturabilirdiniz. Ama bu size yazılı olarak bildirilmedi. Çünkü herkes gerçek dünyada kendi deneyimini kendi başına kuruyor. SALON’da ipuçlarından daha derine inmek isteyenlere fırsat sunulması esastır. Mobilyaların bulunduğu platformun çevresinde duvar ve pencere gibi ayrıcı elemanlardan uzak durarak gerçekte algılanamayan açıları ortaya koymak; zemine evin bütün planını çizerek üç boyutlu bir hayali teşvik etmek; o hayale sizi yakınlaştıracak can alıcı mekansal nitelikleri yer yer fotoğraflar ile tasvir etmek ve nihayet serginin üstüne inşa edildiği Butik A tasarım atölyesi, Erkin evi ve Demirtaş - Kamçıl mimarlık ofisine derinlemesine bakmayı sağlayan ses ve fotoğraf albümleri hazırlamak.
Tüm bu seçimlerin ve kararların bir araya gelişinde kurduğu performatif mekan SALON’un sözü edilen müzelere özgü statü sağlama, fuarlara özgü özendirme pratiklerine bir yanıtıdır. Belki de SALON bu kurgusuyla hiçbir zaman bir “sergi” olmadı.
- - -
Not: 1851’de Londra’da açılan meşhur 1. Dünya Sergisi’nin amaç ve sonuçları ile “müze” ve “tasarım” sergilerinin arasında oluşum aşamasından itibaren gelen farkları V&A’in web sitesinde yer alan bu kaynaktan okuyabilirsiniz.
Mobilya “teşhir etmek”
SALT’ta yürütülen tasarım ve mimarlık tarihi araştırmaları, SALON’da sergilenen mobilyalara ulaşılmasına vesile oldu. Dönemin hakim üslubunun işçilik ve tasarım açısından nitelikli bir yorumuyla karşılaşmak gerçek nesnelerle ilişkiye girme fırsatı sunuyordu.
Bağlamsal incelikler
Konvansiyonel tasarım ve mimarlık sergilerinin keskin bir açmazı var. Çünkü yöntem ve motivasyonlarını fuar pratiğinden alıyorlar. Tıpkı bir fuardaki gibi sergilenenler mevcudun en iyisi, en yenisi, en doğrusu, en etkileyicisi imiş gibi davranılıyor. Temelinde bu tutum eldekini en önemli kılmaya yönelik bir girişim. Dijital üretimin sayısız olanaklarından çıkmış yazılı/çizili/fotografik temsillerin tanıdıklığının getirdiği rahatlık ise sergileme tekniklerini rehin almış durumda.
SALON’un farkı kendini bütünüyle nesneler ve durumlar üzerine kurmasındadır. Mobilyalar evin, ev hayatın, hayat kültürün ipuçlarıdır.
Deneyim kurmak
SALON’daki her mobilyaya dokunabilir; koltuk, sandalye ve kanapelerde oturabilirdiniz. Ama bu size yazılı olarak bildirilmedi. Çünkü herkes gerçek dünyada kendi deneyimini kendi başına kuruyor. SALON’da ipuçlarından daha derine inmek isteyenlere fırsat sunulması esastır. Mobilyaların bulunduğu platformun çevresinde duvar ve pencere gibi ayrıcı elemanlardan uzak durarak gerçekte algılanamayan açıları ortaya koymak; zemine evin bütün planını çizerek üç boyutlu bir hayali teşvik etmek; o hayale sizi yakınlaştıracak can alıcı mekansal nitelikleri yer yer fotoğraflar ile tasvir etmek ve nihayet serginin üstüne inşa edildiği Butik A tasarım atölyesi, Erkin evi ve Demirtaş - Kamçıl mimarlık ofisine derinlemesine bakmayı sağlayan ses ve fotoğraf albümleri hazırlamak.
Tüm bu seçimlerin ve kararların bir araya gelişinde kurduğu performatif mekan SALON’un sözü edilen müzelere özgü statü sağlama, fuarlara özgü özendirme pratiklerine bir yanıtıdır. Belki de SALON bu kurgusuyla hiçbir zaman bir “sergi” olmadı.
Not: 1851’de Londra’da açılan meşhur 1. Dünya Sergisi’nin amaç ve sonuçları ile “müze” ve “tasarım” sergilerinin arasında oluşum aşamasından itibaren gelen farkları V&A’in web sitesinde yer alan bu kaynaktan okuyabilirsiniz.