Açıl Susam
MERVE BEDİR
21 Mayıs 2021
Eğlenceyi arayanlar su kenarlarına ve dağlara gitsinler, bilgiyi arayanlarsa mağaralara.
Konfüçyüs
Zamandan başka bir şey öldürme, ayak izinden başka bir şey bırakma, fotoğraftan başka bir şey çıkarma.
Temuçin Aygen’in mağaracılara tavsiyesi
2018 yazında Chongqing’e (Çin) gitme nedenim şehrin sınırındaki doğal mağaralarda kurulmuş bitcoin madenlerini görmekti. Elektriği paraya dönüştüren, toplam enerjisinin %30-40’ını makinaları soğutmak için harcayan madenlerin metabolizması mağaraların karanlık ve serin ortamı sayesinde daha verimli çalışıyordu. Bu, madenler için mağaraların seçilmesinde tek neden değildi. Bitcoin madenlerinin Çin’de yasaklanması ardından hareketli hâle gelen endüstri için mağaralar en güvenli yerlerdi çünkü kimsenin madenleri mağaralarda araması beklenmezdi. Mağara zemini boyunca yerde gelişigüzel dağıtılmış görünen kablolar taşınmaya hazır olma göstergesiydi. Burada tanıştığım üç dört kişi madenin hem sahibi hem bakıcısı hem de teknisyeniydiler: “Kontrol panellerinin bir arı kolonisindeki kraliçe arı gibi hem bitcoin makinalarını hem kendilerini nasıl yönlendirdiğini” anlattılar. İşlerini fanların bakımını yapıp bozuk panelleri onarmak, işletim sistemi yükseltilmiş makinaları yerleştirmek, mağarayı temiz tutmak, madenin gizlilik ve güvenliğini sağlamak olarak tanımladılar.
Novi Sad Üniversitesi yeni medya profesörü Vladan Joler1, Plato’nun mağara alegorisini ödünç alarak bitcoin madenini bir mağaraya benzetir; maden, insan arzusunun ve davranışının binlerce matematiksel fonksiyon, algoritma ve yapay zekâ sistemleri aracılığıyla istatistiki vektörlere, veri kümeleri ve desenlerine dönüştürüldüğü, her ‘tık’lamanın çözünürlüğü artırdığı ve görüntüyü netleştirdiği yerdir. Bu öneriye göre Chongqing mağaraları Deleuze’ün2 ifade ettiği “bireylerin ayrılmış/bölünmüş modüllere (dividual) dönüştüğü” egemenlik formunun nihai temsili olarak okunabilir. Peki bu öneri tatmin edici mi? Bitcoin madenini Plato’nun mağara alegorisi üzerinden okumak bizi konforlu bir distopya teorisine hapsetmiyor mu? Mağarayı tarihin sürekliliğinde ve çeşitli ölçeklerde üreten şeylerin etkileşimini görmemizi engellemiyor mu? Chongqing örneğinde havanın mağara ve maden kesitinde bir yatay özneye dönüşmesi, kontrol panelinin madenin bakıcılarına ihtiyacı olduğu kadar, onların da panellere ihtiyaç duyması Plato’nun mağara alegorisinden taşıyor.
Plato mağaranın içine karşı dışını inanışa karşı bilgi, karanlığa karşı aydınlık, ateşe karşı güneş, mahpusluğa karşı özgürlük olarak betimler. Bu alegoride içerideki mahpusları bilgiye çıkaracak olan, onlara güneşi gösterecek olan filozoftur. Plato mağaranın kendisi ile bir peyzaj ya da topoloji, bir mekân olarak ilgilenmez; konusu mahpuslar, gölgeler, objeler, ışık ve gerçek etrafındadır. Mahpuslar zincirlere bağlıdır, özne olma kabiliyetleri yoktur, mağaranın tek öznesi dışarıya çıkabilen filozoftur. Plato’nun mağarasını ister epistemolojik ister politik olarak okuyalım, bizi bilgisiyle hipnotize eder. Bu alegori mağarayı bir aydınlanma mekânı olarak görenler ve mağaranın karanlık ve serin ortamını takdir edenler için en iyi hâliyle eksik kalır. O zaman mağaraya farklı şeylerin ürettiği bir mekân olarak yaklaşan, yaratıcı ve sorumluluk alan bilginin üretimini sağlamak nasıl mümkün olabilir?
Yarasalar
Sanatçı bir arkadaşım Chongqing’de davetli olduğu bir konuk programı kapsamında kendisi istemese de ünlü mağaraları görmeye gittiklerini anlatmıştı. Ziyaret sırasında program yürütücülerinin fotoğraf çekmesi için ısrar ettiklerini ve sonunda kamera ışıklarından rahatsız olan yarasaların kafasına işemesini bir misafirperverlik örneği olarak kabul ettiğini eklemişti.
Chongqing mağaraları sadece meraklı turist sanatçı ve mimarların değil türlü disiplinlerin dikkatini çekmiştir. Özellikle 1980’lerden beri mağara ekosistemleri farklı yöntemlerle haritalanmakta, araştırılmakta, incelenmekte. Filocoğrafya ve mağara bilimleri yarasaların mağara ekosistemleri için önemini aktarır: Alacakaranlık türleri olan yarasalar içeriye de dışarıya da besin taşır ve bu sayede iki ortamdaki yaşamın birlikte var olmasını mümkün kılar.[footnote Niu, H. Wang, N. Zhao, L. Liu, J. (2007) “Distribution and underground habitats of cave-dwelling bats in China”. Animal Conservation 10, 470–477 Bu anlamda yarasaların da hava gibi mağara ve orman gibi bitişik ekosistemler arasında geçiş yapabilen yatay özneler (hatta mağara alegorisindeki filozof olduğunu) söyleyebiliriz. Yarasaların evrimi atalara ilişkindir, yani yeni bir türün evrimi ata türle aynı habitatta gerçekleşir, bu yüzden bu türlerin habitatları dardır. Yarasalar yalnız mağaralarda ve etrafındaki sık ormanlarda hayatlarını sürdürebilir. Bu türün mağara ortamında var olmasını sağlayan, yine atalara ilişkin troglomorfik özelliklere bağlıdır, gözlerin büyüyüp küçülmesi, kamburlaşma, koku duyargalarının gelişmesi gibi.
Yer altı sularının aşırı tüketimi ve ilgili altyapı çalışmaları, bu sistemlerin ses ve titreşimi yarasaları ve mağaralarda yaşayan diğer canlıların varlığını tehdit etmektedir. İnsanın hem iklim değişikliği hem yapılı çevreyi genişleterek mağara ekosistemi üzerinde yarattığı olumsuz etki yarasaların yaşam çevrelerini kısıtlamakta, hatta yok etmekte. Son yirmi yılda Çin’deki yarasa türlerinin yarısının bu nedenlerle yok olma riski altına girdiğini biliyoruz.3
Karbon Çukuru
Chongqing bölgesindeki mağaraların tarihi 2 milyon yıl önceye dayanır, oluşumları gezegenin su ve karbon döngüleriyle yakından ilişkilidir. Yüksek hacimli suyun karbon kayalarını aşındırması ile oluşan mağaralar karbondioksit salınımı ile açığa çıkardıklarından çok daha fazla karbonu bünyelerinde tuttuklarından negatif emisyonlu olarak da bilinir.4 Gezegen ölçeğinde litosfer, hidrosfer, atmosfer ve biyosfer tabakaları arasında oluşan kayalar karbon, su ve kalsiyum döngülerinin izlerini sürebilmemizi sağlar. Yer altı olmasına rağmen, suyun ve havanın hâlâ atmosfer basıncında hareket ettiği ‘vadoz’ zonu mağaraların sınır ekosistemleri oluşturabilmesinin asal elemanlarından biridir. Vadoz zonunda yapılan filoeczacılık (paleopharmaceutical) çalışmalarında, fosillerin normal şartlarda insana zararlı organik içeriklerini antibiyotik üretiminde kullanılan maddelere dönüştüren aktinobakteriler bulunmuştur5 (örneğin xiakemycin, ie. Streptomyces sp. Genetik banka kodu: KJ480796). Karbon kayalarının yarattığı biyoekolojik ve sedimenter karakterin (biofacies) deniz seviyesindeki değişiklikleri de kaydettiği, dolayısıyla mağara fosillerinin iklim arşivleri olarak çalıştığı iddia edilir.6
Mürekkep
Chongqing mağaraları organik hayatın başladığı yerler olmanın yanı sıra halkın 2. Dünya Savaşı’nın en uzun süreli saldırısı olan Japonya hava bombardımanına direnmesini sağlayan sığınaklar olmasıyla ünlü. Huang Miaozi 1938 yılını anlatan gayriresmî vakayinamelerinde 38 derece sıcaklığındaki yaz mevsiminde her gün iki saatlik aralıklarla harekete geçen alarmlar üzerine mağaralara koşan insanların buralarda nefes almakta zorlandığını, içeride kalanların havasızlıktan, dışarı çıkanların bombalardan öldüğünü, geniş ailelerin bu şekilde yok edildiğini aktarır. 1944’de Tsinghua Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulunan Tung-Hua Lin günlüğüne Chongqing sınırında pirinç tarlaları yakınlarında bir mağarada, kendi tasarladığı, Çin’de yapılan ve başarıyla uçurulan (çift motorlu C-1010 tipi) ilk uçağın altyapısını kaydeder.7
Zhu Zi-qing de 2. Dünya Savaşı sırasında doğal mağaralar ağına yapaylarının eklenerek Chongqing’de bir yer altı şehri elde edildiğini yazar. Sığınak olan mağaralar aynı zamanda şehrin kamusal alanlarına, caddelerine, çay evlerine, tiyatrolarına, fabrikalarına ve hatta matbaalarına dönüşmüş, mağaralar kaygının ama aynı zamanda sosyal dayanışmanın mekânı olmuşlardır.8 Ta Kung Pao ajansının ürettiği dokuz katlı matbaa makineleri Chongqing mağaralarında direniş gazetelerini basmış, ‘mağara yoldaşlıkları’nın başlamasını sağlamıştır.9 2. Dünya Savaşı’nda sığınak olarak başlayan mağara şehir bugün yerini daha farklı işlevlere bırakmıştır. Mağaraların içinde restoranlar, üniversiteler, zanaatkâr atölyeleri ve depoları, müzeler, otoparklar gibi kayıtlı ya da kayıtsız pek çok kullanım yerleşmiştir. Aslında, yazının başında bahsettiğim bitcoin madenleri de bu kullanımlardan biridir.
Açıl Susam
Yazımın başında mağaraya farklı öznelerin ürettiği bir peyzaj ve mekân olarak yaklaşan, yaratıcı ve sorumluluk alan bilginin üretimini sağlamak nasıl mümkün olabilir diye sormuştum. Öğrenmek amacıyla mağarayı nesneleştirmeyen, biricikliğini fetiş hâline getirmeyen, mağarayı her unsuruyla bir hafıza mekânı olarak algılayan, onun sürdürülebilirliğini kapsayan ve sadece orada yaşayabilen türlerle (bu yarasalar da olsa insanlar da olsa) dayanışan bir bakış açısının etiğini düşünmek.
Mağaranın insan, hayvan, bitki, karbon kayaları, fosiller, bakteriler, su ve makinalar arasında hepsinin parçası ve sorumlusu olduğu bir sistem olduğunu vurgulayalım. Bu sistemin kendini yönetme, sürdürme ve kontrol etme kapasitesini, bu öznelerin her birinin müdahale şiddeti ve ölçeği belirleyecektir. Örneğin küçük ölçekli bir bitcoin madeninin enerji tüketimini %30-40 azaltan serin ve karanlık ortam onun küresel ısınmaya etkisini de azaltma anlamında önemli görülebilir. Buna karşılık kentleşme amaçlı altyapı çalışmalarının mağara üzerinde sistemik dengeyi bozacak ölçek ve şiddette bir müdahale olduğu yok olmakta olan yarasa ve mağara balığı türleri ile kanıtlandı.
Mağaralarda su ve karbon döngülerinin ya da matbaa makinalarında basılan gazetelerin izini sürmek insanın mağara sakinlerine ve sistemine eziyetini, buna karşın ‘negatif emisyon’ ya da ‘mağara yoldaşlığı’nda gördüğümüz gibi onların direnişini anlamamızı sağlayabilir. ‘Vadoz’ zonunda, suyun yer altında olup atmosferik basınçta hareket etmesi, yarasaların evriminin atalarına ilişkin olması, sistemin karakterine göre formlarının değişmesini sağlayan troglomorfik özellikleri bu sistemlerin ve gezegenin sürdürülebilirliğini düşünmek anlamında önemli ilham kaynağı.
Temuçin Aygen10 mağaracılığı karanlığı ve tanımadığını sevmek ve takdir etmek olarak tanımlar, keşfetmekten ve saptamaktan çok birlikte olmayı anlamak olarak görür. Mağaracı ekibin mağara içinde de dışında da kolektif bilinçle hareket etmek zorunda olduğunu, bu bilincin sadece insanları değil bitkileri, hayvanları, taşları, havayı ve suyu kapsadığını açıklar. Mağara arkadaşlığı türler arasındadır. Aygen’in mağaracılara tavsiyeleri bugün herkes için geçerli: “Zamandan başka bir şey öldürme, ayak izinden başka bir şey bırakma, fotoğraftan başka bir şey çıkarma.”
Konfüçyüs
Zamandan başka bir şey öldürme, ayak izinden başka bir şey bırakma, fotoğraftan başka bir şey çıkarma.
Temuçin Aygen’in mağaracılara tavsiyesi
2018 yazında Chongqing’e (Çin) gitme nedenim şehrin sınırındaki doğal mağaralarda kurulmuş bitcoin madenlerini görmekti. Elektriği paraya dönüştüren, toplam enerjisinin %30-40’ını makinaları soğutmak için harcayan madenlerin metabolizması mağaraların karanlık ve serin ortamı sayesinde daha verimli çalışıyordu. Bu, madenler için mağaraların seçilmesinde tek neden değildi. Bitcoin madenlerinin Çin’de yasaklanması ardından hareketli hâle gelen endüstri için mağaralar en güvenli yerlerdi çünkü kimsenin madenleri mağaralarda araması beklenmezdi. Mağara zemini boyunca yerde gelişigüzel dağıtılmış görünen kablolar taşınmaya hazır olma göstergesiydi. Burada tanıştığım üç dört kişi madenin hem sahibi hem bakıcısı hem de teknisyeniydiler: “Kontrol panellerinin bir arı kolonisindeki kraliçe arı gibi hem bitcoin makinalarını hem kendilerini nasıl yönlendirdiğini” anlattılar. İşlerini fanların bakımını yapıp bozuk panelleri onarmak, işletim sistemi yükseltilmiş makinaları yerleştirmek, mağarayı temiz tutmak, madenin gizlilik ve güvenliğini sağlamak olarak tanımladılar.
Novi Sad Üniversitesi yeni medya profesörü Vladan Joler1, Plato’nun mağara alegorisini ödünç alarak bitcoin madenini bir mağaraya benzetir; maden, insan arzusunun ve davranışının binlerce matematiksel fonksiyon, algoritma ve yapay zekâ sistemleri aracılığıyla istatistiki vektörlere, veri kümeleri ve desenlerine dönüştürüldüğü, her ‘tık’lamanın çözünürlüğü artırdığı ve görüntüyü netleştirdiği yerdir. Bu öneriye göre Chongqing mağaraları Deleuze’ün2 ifade ettiği “bireylerin ayrılmış/bölünmüş modüllere (dividual) dönüştüğü” egemenlik formunun nihai temsili olarak okunabilir. Peki bu öneri tatmin edici mi? Bitcoin madenini Plato’nun mağara alegorisi üzerinden okumak bizi konforlu bir distopya teorisine hapsetmiyor mu? Mağarayı tarihin sürekliliğinde ve çeşitli ölçeklerde üreten şeylerin etkileşimini görmemizi engellemiyor mu? Chongqing örneğinde havanın mağara ve maden kesitinde bir yatay özneye dönüşmesi, kontrol panelinin madenin bakıcılarına ihtiyacı olduğu kadar, onların da panellere ihtiyaç duyması Plato’nun mağara alegorisinden taşıyor.
Plato mağaranın içine karşı dışını inanışa karşı bilgi, karanlığa karşı aydınlık, ateşe karşı güneş, mahpusluğa karşı özgürlük olarak betimler. Bu alegoride içerideki mahpusları bilgiye çıkaracak olan, onlara güneşi gösterecek olan filozoftur. Plato mağaranın kendisi ile bir peyzaj ya da topoloji, bir mekân olarak ilgilenmez; konusu mahpuslar, gölgeler, objeler, ışık ve gerçek etrafındadır. Mahpuslar zincirlere bağlıdır, özne olma kabiliyetleri yoktur, mağaranın tek öznesi dışarıya çıkabilen filozoftur. Plato’nun mağarasını ister epistemolojik ister politik olarak okuyalım, bizi bilgisiyle hipnotize eder. Bu alegori mağarayı bir aydınlanma mekânı olarak görenler ve mağaranın karanlık ve serin ortamını takdir edenler için en iyi hâliyle eksik kalır. O zaman mağaraya farklı şeylerin ürettiği bir mekân olarak yaklaşan, yaratıcı ve sorumluluk alan bilginin üretimini sağlamak nasıl mümkün olabilir?
Yarasalar
Sanatçı bir arkadaşım Chongqing’de davetli olduğu bir konuk programı kapsamında kendisi istemese de ünlü mağaraları görmeye gittiklerini anlatmıştı. Ziyaret sırasında program yürütücülerinin fotoğraf çekmesi için ısrar ettiklerini ve sonunda kamera ışıklarından rahatsız olan yarasaların kafasına işemesini bir misafirperverlik örneği olarak kabul ettiğini eklemişti.
Chongqing mağaraları sadece meraklı turist sanatçı ve mimarların değil türlü disiplinlerin dikkatini çekmiştir. Özellikle 1980’lerden beri mağara ekosistemleri farklı yöntemlerle haritalanmakta, araştırılmakta, incelenmekte. Filocoğrafya ve mağara bilimleri yarasaların mağara ekosistemleri için önemini aktarır: Alacakaranlık türleri olan yarasalar içeriye de dışarıya da besin taşır ve bu sayede iki ortamdaki yaşamın birlikte var olmasını mümkün kılar.[footnote Niu, H. Wang, N. Zhao, L. Liu, J. (2007) “Distribution and underground habitats of cave-dwelling bats in China”. Animal Conservation 10, 470–477 Bu anlamda yarasaların da hava gibi mağara ve orman gibi bitişik ekosistemler arasında geçiş yapabilen yatay özneler (hatta mağara alegorisindeki filozof olduğunu) söyleyebiliriz. Yarasaların evrimi atalara ilişkindir, yani yeni bir türün evrimi ata türle aynı habitatta gerçekleşir, bu yüzden bu türlerin habitatları dardır. Yarasalar yalnız mağaralarda ve etrafındaki sık ormanlarda hayatlarını sürdürebilir. Bu türün mağara ortamında var olmasını sağlayan, yine atalara ilişkin troglomorfik özelliklere bağlıdır, gözlerin büyüyüp küçülmesi, kamburlaşma, koku duyargalarının gelişmesi gibi.
Yer altı sularının aşırı tüketimi ve ilgili altyapı çalışmaları, bu sistemlerin ses ve titreşimi yarasaları ve mağaralarda yaşayan diğer canlıların varlığını tehdit etmektedir. İnsanın hem iklim değişikliği hem yapılı çevreyi genişleterek mağara ekosistemi üzerinde yarattığı olumsuz etki yarasaların yaşam çevrelerini kısıtlamakta, hatta yok etmekte. Son yirmi yılda Çin’deki yarasa türlerinin yarısının bu nedenlerle yok olma riski altına girdiğini biliyoruz.3
Karbon Çukuru
Chongqing bölgesindeki mağaraların tarihi 2 milyon yıl önceye dayanır, oluşumları gezegenin su ve karbon döngüleriyle yakından ilişkilidir. Yüksek hacimli suyun karbon kayalarını aşındırması ile oluşan mağaralar karbondioksit salınımı ile açığa çıkardıklarından çok daha fazla karbonu bünyelerinde tuttuklarından negatif emisyonlu olarak da bilinir.4 Gezegen ölçeğinde litosfer, hidrosfer, atmosfer ve biyosfer tabakaları arasında oluşan kayalar karbon, su ve kalsiyum döngülerinin izlerini sürebilmemizi sağlar. Yer altı olmasına rağmen, suyun ve havanın hâlâ atmosfer basıncında hareket ettiği ‘vadoz’ zonu mağaraların sınır ekosistemleri oluşturabilmesinin asal elemanlarından biridir. Vadoz zonunda yapılan filoeczacılık (paleopharmaceutical) çalışmalarında, fosillerin normal şartlarda insana zararlı organik içeriklerini antibiyotik üretiminde kullanılan maddelere dönüştüren aktinobakteriler bulunmuştur5 (örneğin xiakemycin, ie. Streptomyces sp. Genetik banka kodu: KJ480796). Karbon kayalarının yarattığı biyoekolojik ve sedimenter karakterin (biofacies) deniz seviyesindeki değişiklikleri de kaydettiği, dolayısıyla mağara fosillerinin iklim arşivleri olarak çalıştığı iddia edilir.6
Mürekkep
Chongqing mağaraları organik hayatın başladığı yerler olmanın yanı sıra halkın 2. Dünya Savaşı’nın en uzun süreli saldırısı olan Japonya hava bombardımanına direnmesini sağlayan sığınaklar olmasıyla ünlü. Huang Miaozi 1938 yılını anlatan gayriresmî vakayinamelerinde 38 derece sıcaklığındaki yaz mevsiminde her gün iki saatlik aralıklarla harekete geçen alarmlar üzerine mağaralara koşan insanların buralarda nefes almakta zorlandığını, içeride kalanların havasızlıktan, dışarı çıkanların bombalardan öldüğünü, geniş ailelerin bu şekilde yok edildiğini aktarır. 1944’de Tsinghua Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulunan Tung-Hua Lin günlüğüne Chongqing sınırında pirinç tarlaları yakınlarında bir mağarada, kendi tasarladığı, Çin’de yapılan ve başarıyla uçurulan (çift motorlu C-1010 tipi) ilk uçağın altyapısını kaydeder.7
Zhu Zi-qing de 2. Dünya Savaşı sırasında doğal mağaralar ağına yapaylarının eklenerek Chongqing’de bir yer altı şehri elde edildiğini yazar. Sığınak olan mağaralar aynı zamanda şehrin kamusal alanlarına, caddelerine, çay evlerine, tiyatrolarına, fabrikalarına ve hatta matbaalarına dönüşmüş, mağaralar kaygının ama aynı zamanda sosyal dayanışmanın mekânı olmuşlardır.8 Ta Kung Pao ajansının ürettiği dokuz katlı matbaa makineleri Chongqing mağaralarında direniş gazetelerini basmış, ‘mağara yoldaşlıkları’nın başlamasını sağlamıştır.9 2. Dünya Savaşı’nda sığınak olarak başlayan mağara şehir bugün yerini daha farklı işlevlere bırakmıştır. Mağaraların içinde restoranlar, üniversiteler, zanaatkâr atölyeleri ve depoları, müzeler, otoparklar gibi kayıtlı ya da kayıtsız pek çok kullanım yerleşmiştir. Aslında, yazının başında bahsettiğim bitcoin madenleri de bu kullanımlardan biridir.
Açıl Susam
Yazımın başında mağaraya farklı öznelerin ürettiği bir peyzaj ve mekân olarak yaklaşan, yaratıcı ve sorumluluk alan bilginin üretimini sağlamak nasıl mümkün olabilir diye sormuştum. Öğrenmek amacıyla mağarayı nesneleştirmeyen, biricikliğini fetiş hâline getirmeyen, mağarayı her unsuruyla bir hafıza mekânı olarak algılayan, onun sürdürülebilirliğini kapsayan ve sadece orada yaşayabilen türlerle (bu yarasalar da olsa insanlar da olsa) dayanışan bir bakış açısının etiğini düşünmek.
Mağaranın insan, hayvan, bitki, karbon kayaları, fosiller, bakteriler, su ve makinalar arasında hepsinin parçası ve sorumlusu olduğu bir sistem olduğunu vurgulayalım. Bu sistemin kendini yönetme, sürdürme ve kontrol etme kapasitesini, bu öznelerin her birinin müdahale şiddeti ve ölçeği belirleyecektir. Örneğin küçük ölçekli bir bitcoin madeninin enerji tüketimini %30-40 azaltan serin ve karanlık ortam onun küresel ısınmaya etkisini de azaltma anlamında önemli görülebilir. Buna karşılık kentleşme amaçlı altyapı çalışmalarının mağara üzerinde sistemik dengeyi bozacak ölçek ve şiddette bir müdahale olduğu yok olmakta olan yarasa ve mağara balığı türleri ile kanıtlandı.
Mağaralarda su ve karbon döngülerinin ya da matbaa makinalarında basılan gazetelerin izini sürmek insanın mağara sakinlerine ve sistemine eziyetini, buna karşın ‘negatif emisyon’ ya da ‘mağara yoldaşlığı’nda gördüğümüz gibi onların direnişini anlamamızı sağlayabilir. ‘Vadoz’ zonunda, suyun yer altında olup atmosferik basınçta hareket etmesi, yarasaların evriminin atalarına ilişkin olması, sistemin karakterine göre formlarının değişmesini sağlayan troglomorfik özellikleri bu sistemlerin ve gezegenin sürdürülebilirliğini düşünmek anlamında önemli ilham kaynağı.
Temuçin Aygen10 mağaracılığı karanlığı ve tanımadığını sevmek ve takdir etmek olarak tanımlar, keşfetmekten ve saptamaktan çok birlikte olmayı anlamak olarak görür. Mağaracı ekibin mağara içinde de dışında da kolektif bilinçle hareket etmek zorunda olduğunu, bu bilincin sadece insanları değil bitkileri, hayvanları, taşları, havayı ve suyu kapsadığını açıklar. Mağara arkadaşlığı türler arasındadır. Aygen’in mağaracılara tavsiyeleri bugün herkes için geçerli: “Zamandan başka bir şey öldürme, ayak izinden başka bir şey bırakma, fotoğraftan başka bir şey çıkarma.”
- 1.Joler, V (2021) New Extractivism. Degrowth and Progress: Assemblage of concepts and allegories. internationaleonline.org
- 2.Deleuze, G. (1992) Postscript on the Societies of Control. Oct 59: 3-7. jstor.org
- 3.Hongluo, J. Leijiang, T. Junlu, G. Wang, L. Wang, J. Feng, J. (2013) "Bat conservation in China: should protection of subterranean habitats be a priority?" Fauna & Flora International, Oryx, 47(4), 526–531.
- 4.Szczygieł, J. Golicz, M. Hercman, H. Lynch, E. (2018) Geological constraints on cave development in the plateau-gorge karst of South China (Wulong, Chongqing) Geomorphology 304, 50–63
- 5.Zhong-ke, J. Guo, L. Chen, C. Shao-wei, L. Zhang, L. Su-juan, D. Qi-yang, H. Xue-fu, Y. Xin-xin, H. Li,T. Wei, J. Cheng-hang, S. (2015) "Xiakemycin A, a novel pyranonaphthoquinone antibiotic, produced by the Streptomyces sp. CC8-201 from the soil of a karst cave". The Journal of Antibiotics 68, 771–774
- 6.Zhanga, J. Ting-Yong, L. (2019) "Seasonal and interannual variations of hydrochemical characteristics and stable isotopic compositions of drip waters in Furong Cave, southwest China based on 12 years' monitoring" Journal of Hydrology 572, 40–50
- 7.Pool, B. (1991) "'Bat' Wings / Pioneer Built Planes in Chinese Cave" Los Angeles Times
- 8.Danke, L. (2010) Echoes of Chongqing: Women in Wartime China Urbana, IL: University of Illinois Press ISBN: 978-0-252-03489-3
- 9.Gang, T. (2017) "Living Underground: Bomb Shelters and Daily Lives in Wartime Chongqing (1937–1945)" Journal of Urban History Vol. 43(3) 383–399
- 10.Temuçin Aygen, mad.org.tr