Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde Bir Kültürel Üretim Mekânı Olarak Salon*
Nora Tataryan
5 Haziran 2023
Nora Tataryan, Salt Araştırma Fonları’nın onuncu yıl programı kapsamında yayımlanan bu yazıda, 2020 yılında desteklenen araştırmasını kaleme alıyor. II. Meşrutiyet sonrasında çoğunlukla bir evin oturma odasında kadınlar tarafından tertip edilen ve “salon” adıyla anılan davetlerin modernleşme sürecindeki işlevini irdeleyen araştırmacı, Osmanlı feminist hareketindeki kadın imgesi üzerine bir okuma sunuyor.
18. yüzyılda Fransa’da salon littéraire adıyla yaygınlaşan “Edebiyat Salonları”, edebiyatçıların, sanatçıların, siyasetçilerin, entelektüellerin düzenli olarak buluşup dönemin meselelerini konuştukları, şiirler/metinler okudukları, oyunlar oynadıkları, belirli aralıklarla düzenlenen buluşmalardır. Genellikle edebiyat alanında faaliyet gösteren kadınlar tarafından, haftanın belirli bir gününde tertip edilen salonları sıradan toplantılardan ayıran unsur ise, söz konusu buluşmaların ev sahibesinin oturma odasında, yani özel alanda gerçekleşiyor olmasıdır. Eğitimli, üst sınıf ve hâlihazırda belirli bir sosyal çevresi olan kadın yazarlar tarafından düzenlenen bu salonlar; dönemin kültürel üretimlerinin ham hâliyle tartışıldığı mekânlar olmanın yanı sıra—bağlamları zaman içeresinde değişse de—zuhur ettikleri coğrafyalarda modernleşme olarak adlandırabileceğimiz bir sürecin parçası olagelmiştir. Bu kavram, Osmanlı İmparatorluğu’nda da karşılığını bulmuş ve salonlar özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hem feminist hareket özelinde hem de edebiyat alanında etkili olmuştur.
Bugüne kadar, ne Osmanlı İmparatorluğu ne de erken Cumhuriyet dönemindeki edebiyat salonlarıyla ilgili yapılmış kapsamlı bir araştırma bulunmaktadır. Bunun başlıca sebebi, salonların özel alanlarda yapılan toplantılar olması dolayısıyla doğrudan erişilebilecek arşivlerinin oluşturulmamasıdır. Ancak hatıratlarda, dönemin gazetelerinde ve hicvedildikleri yayın organlarında yer alan bilgiler bize bu kavramının 19. yüzyıl başlarından 20. yüzyıl sonlarına kadar önce Osmanlı İmparatorluğu’nda, ardından da Türkiye’de görüldüğünü kanıtlamaktadır. Araştırmam kapsamında erişebildiğim salonların isimleri şu şekilde sıralanabilir: Sırpuhi Düsap’ın Salonu1, Kayane Madağyan’ın Salonu2, Leyla Saz Edebiyat Salonu3, Şair Nigar’ın Salı Kabulleri4, İhsan Raif Hanım’ın Salonu5, Şukufe Nihal Salonu6, Zeynep Hanım’ın Kabulleri7. Ayrıca Münevver Ayaşlı Yalısı, Ahmet Mithat Efendi Yalısı, Tahsin Nahid’in Büyükada Maden ve Haydarpaşa’daki evi, Melek Celal Sofu’nun köşkü, Mübeccel Bayram’ın evi de salon toplantılarına sahiplik eden mekânlar arasındadır. Ankara’yı da işin içine katarsak Nahit (Fıratlı) Hanım Salonu’nu 1970’lere kadar Ankara’da devam eden salonlar arasında sıralayabiliriz.8
Salonların, Osmanlı’nın son döneminde modernleşme adına—ve modernleşme sürecinde aktif bir şekilde yer alan kadınlar için—nasıl bir işlevi olduğuna baktığımızda ise, salonların menşei Fransa örneğinde ortaya çıkan “salon hanımefendisi” ile “salon beyefendisi” kavramlarının önem kazandığını görürüz. Zira bu kavramların içinin nasıl doldurulduğu ve modern birey ideali için nasıl bir tahayyülün temelini oluşturdukları, salon kavramına ilişkin kayda değer ipuçları sunmaktadır.
İtalya’da 16. yüzyılda ortaya çıktıkları ilk dönemde, erkekler ya da evli çiftler tarafından düzenlenen toplantılar olarak görünürlük kazanan salonlar, zaman içerisinde dönüşüme uğrayarak 18. ve 19. yüzyıl Fransa’sında birer edebiyat topluluğu işlevi görmüş, günden güne gelişip belirli düşünce okulları dahi oluşturmuştur. Bu dönemde salonlar, dilde ortaya çıkan yeni gereksinimler doğrultusunda dilin iyi kullanımı prensibini benimseyerek halk deyimleri, teknik terimler ve duygusal pitoresk kelimelerin günlük kullanım dilinden atılmasını amaçlarken, zaman içerisinde edebiyatın alanından çıkarak gündemle ilgili tartışmaların yapıldığı yarı-kamusal, yarı-özel toplantılara dönüşmüştür.9 Edebiyatın yanı sıra tiyatro oyunlarının oynandığı, maskeli balolar ile şiir turnuvalarının düzenlendiği salonların mensuplarının izlemesi gereken birtakım yazılı olmayan kurallar mevcuttur: Bunlardan birincisi erdemli kişi (honnête homme/femme) olma çabasıdır. Bu ideal kişi, olağanüstü bir birey tahayyülünden ziyade her konuda az da olsa bilgisi olan, ancak bu entelektüel birikimiyle böbürlenmeyen birey imgesine denk düşer. Precious, yani kibar kavramının eşlik ettiği bu ideal insan, sıradan bir dil yerine arı bir dil ile konuşur, aşırı davranışlarda bulunmaz ve adabımuaşeret kurallarını harfiyen uygular.10 Bu yazıda bahsettiğim edebiyat salonlarına Fransa özelinde karşılık gelen örnekler arasında 1608’den itibaren Hôtel de Rambouillet’de Catherine de Rambouillet tarafından düzenlenen salon11, 17. yüzyıl ortalarından itibaren Marais’de Madeleine de Scudéry tarafından düzenlenen salon12, 20. yüzyılda ise Gertrude Stein’in salonu sayılabilir.
Fransa dışında, İngiltere ve İtalya’da da örneklerine rastlanan ve bir Avrupa geleneği hâline gelen toplantı formundaki bu salonların Osmanlı coğrafyasına gelişi ise imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecindeki modernleşme adımlarından biri olarak okunabilir. İmparatorluk döneminde mahfil ya da salon adını alan bu toplantıların işlevini daha iyi anlamak için, dönemin feminist hareketinin modernleşme ile olan ilişkisine bakmak kritik bir önem taşımaktadır. O dönemde yüksek öğrenim için yurt dışına çıkmış kadınlar, tahayyül ettikleri “yeni kadın” imgesini kurmada etkili olabileceğini düşündükleri Batılı modelleri yerelde hayata geçirmeye çalışmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında feminist hareket, modernleşme süreciyle el ele yürüyen, gelenek karşıtı bir düşünce yapısına tekabül eder. Başka bir deyişle, bu dönemin feminist çabası ataerkiye değil, geleneğe karşı olmuş; temel olarak erkeklerle kamusal alanda eşit görünürlük ilkesi, eşit hak ve eğitim talepleri üzerine kurulmuştur. Buradan hareketle, modern kadın tahayyülü de eğitimli, ağırbaşlı, özel alanda iyi bir anne ve iyi bir eş, kamusal alandaysa toplumsal yaşama erkeklerle beraber katkı sunabilecek bir birey portresine denk düşer.13 Dolayısıyla o dönemin kadın mücadelesinin, bugünkü feminist anlayışın aksine militarizmle, evlilik kurumuyla, kadınlara biçilen annelik rolü ve iffet anlayışıyla doğrudan bir derdi yoktur.
Erdemli kişi (honnête homme/femme) kavramını hatırlayacak olursak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin olan feminist hareketin temel aldığı kadın imgesinin de benzer değerler etrafında şekillendiğini görürüz. Ebru Aykut, İfratla Tefrit Arasında Müslüman Osmanlı Kadınları ve Feminizm başlıklı makalesinde bu ideal kadın tasvirine değinir ve modern Osmanlı-Türk kadınının ölçülülük ve eğitim gibi özelliklerinin yanı sıra Batı’nın yoz yanlarından kaçınıp makbul yanlarını benimsemesi gerekliliğinin de altını çizer. Dolayısıyla söz konusu dönemin “salon kadını”, modernleşme düşüncesinin ideal modern kadın tahayyülüyle büyük ölçüde örtüşür. Zira bir kadından hâlâ iyi bir anne ve iffetli bir eş olmasının beklendiği o dönemde salon sahibeleri, entelektüel çevrelerini bu değerler çerçevesinde evlerine davet ederek özel alanı kamusallaştırmış ve böylece birbirine zıt gibi görünen bu iki alanı (kamusal ve özel) geçişken kılmış olurlar.
Bu türden toplantılar, her ne kadar kadınların ve erkeklerin sosyalleştiği geçişken alanlar olarak tasvir edilse de, unutmamak gerekir ki her sınıftan ve sosyal statüden kadınların katılımına açık değildir. Ayrıca Müslüman salonlarının bazılarında kadınların ve erkeklerin mekânsal ayrımına önem verilmektedir. Dolayısıyla salonları romantize etmeden, kimlerin bu salonları düzenleyebileceği ve ne şekillerde katılım gösterebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Salonların her kesimden kadın için erişilebilir olduğu kanısı ne kadar yanlışsa, salt kadınların himayesinde özerk bir alan olarak düşünülmesi de aynı ölçüde hatalı olacaktır. Zira modernleşme ile ilişkisi bağlamında anlaşıldığında bu toplantılar, belirli ayrıcalıklara sahip kadınların salt evde yemek yapıp çocuk bakmak yerine çağdaşlarıyla okuyup üretme ve tartışma imkânına eriştikleri alanlar yaratsa da, dönemin erkek aydınları tarafından desteklenen bir projenin parçası oldukları ölçüde hayata geçebilmiştir. Bu durum, dönemin modernleşme ideolojisi ile el ele ilerleyen feminist hareketin çelişkilerini görmek açısından iyi bir zemin oluşturur.
Özetle, “modern kadın” imgesinin altını doldurmaya yönelik kritik bir işleve sahip olan salonlar, aynı zamanda Batılı bir modernleşme tahayyülünün Osmanlı toplumuna entegrasyonunda çıkan pürüzleri incelemek için elverişli bir zemin oluşturmaktadır. Ne var ki, II. Meşrutiyet’in ilanının ardından sayıca çoğalan edebiyat salonları, dönemin feminist hareketinin erkek aydınlarından da destek alabilmesinin yegâne araçlardan biri olmasına rağmen neredeyse hiç araştırılmamış bir konudur. Yazının başında da bahsettiğim bu kuraklık, şüphesiz salt bir ihmalden ziyade söz konusu salonların özel alanlarda düzenlenen etkinlikler olması dolayısıyla kayıt altına alınmamasından ileri gelmektedir. Salt Araştırma Fonları kapsamında yürüttüğüm çalışmanın, Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında faaliyet gösteren ve bir kültürel üretim mekânı olarak işlev gören salonların daha ayrıntılı incelenebilmesi için vesile olacağını umuyorum. Böylesi bir araştırma, ilerleme ve modernleşme gibi kavramların feminist hareketle bağlantısını görünür kılacağı gibi, dönemin gayrimüslim ve Müslüman aydınlarının entelektüel alışverişleri konusunda da başka araştırmaları tetikleyecektir.
*Yazının genişletilmiş versiyonu, Ev: Tarihsel, Toplumsal ve Sembolik Bir Mekân Olarak Anlamı ve Dönüşümü (der. Pınar Melis Yelsalı Parmaksız, Nika Yayınevi, 2023) adlı kitapta yer almaktadır.
Kaynakça:
Arat, Yeşim. “Türkiye’de Modernleşme Projesi ve Kadınlar”. Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik (der. Sibel Bozdoğan ve Reşat Kasaba). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005.
Aykut, Ebru. “İfratla Tefrit Arasında Müslüman Osmanlı Kadınları ve Feminizm”. Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce. Cilt 10: Feminizm (der. Feryal Saygılıgil ve Nacide Berber). İstanbul: İletişim, 2020. ss. 56-68.
Craveri, Benedetta. The Age of Conversation. New York: New York Review Books, 2005.
Diner, Çağla ve Şule Töktaş. “Waves of feminism in Turkey: Kemalist, Islamist and Kurdish women’s movements in an era of globalization”, Journal of Balkan and Near Eastern Studies, 12:1, 2010, ss. 41-57.
Dunoyer, Jean-Marie. “Precious and literary salons in the 17th century”. Le Monde, 22 Ocak 1968.
Goodman, Dena. “Enlightenment Salons: The Convergence of Female and Philosophic Ambitions”. Eighteenth-Century Studies, 22:3, 1989, ss. 329-350.
Summer, Mary. “Quelques Salons de Paris au XVIII Siècle”. French Society of Art Editions, 1898, ss. 8-10.
- - -
Nora Tataryan, doktorasını Toronto Üniversitesi Kadın ve Cinsiyet Çalışmaları Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Bölümü’nde, lisans eğitimini Galatasaray Üniversitesi ve Université Paris 1 Panthéon-Sorbonne Felsefe Bölümü’nde tamamlamıştır. 2022 yılında Cambridge Üniveristesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunan Tataryan, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Çalışmaları ulusal ve uluslararası dergi ve kitaplarda yayımlanan Tataryan’ın uzmanlık alanları arasında estetik teori, feminist felsefe ve psikanaliz bulunmaktadır.
18. yüzyılda Fransa’da salon littéraire adıyla yaygınlaşan “Edebiyat Salonları”, edebiyatçıların, sanatçıların, siyasetçilerin, entelektüellerin düzenli olarak buluşup dönemin meselelerini konuştukları, şiirler/metinler okudukları, oyunlar oynadıkları, belirli aralıklarla düzenlenen buluşmalardır. Genellikle edebiyat alanında faaliyet gösteren kadınlar tarafından, haftanın belirli bir gününde tertip edilen salonları sıradan toplantılardan ayıran unsur ise, söz konusu buluşmaların ev sahibesinin oturma odasında, yani özel alanda gerçekleşiyor olmasıdır. Eğitimli, üst sınıf ve hâlihazırda belirli bir sosyal çevresi olan kadın yazarlar tarafından düzenlenen bu salonlar; dönemin kültürel üretimlerinin ham hâliyle tartışıldığı mekânlar olmanın yanı sıra—bağlamları zaman içeresinde değişse de—zuhur ettikleri coğrafyalarda modernleşme olarak adlandırabileceğimiz bir sürecin parçası olagelmiştir. Bu kavram, Osmanlı İmparatorluğu’nda da karşılığını bulmuş ve salonlar özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hem feminist hareket özelinde hem de edebiyat alanında etkili olmuştur.
Bugüne kadar, ne Osmanlı İmparatorluğu ne de erken Cumhuriyet dönemindeki edebiyat salonlarıyla ilgili yapılmış kapsamlı bir araştırma bulunmaktadır. Bunun başlıca sebebi, salonların özel alanlarda yapılan toplantılar olması dolayısıyla doğrudan erişilebilecek arşivlerinin oluşturulmamasıdır. Ancak hatıratlarda, dönemin gazetelerinde ve hicvedildikleri yayın organlarında yer alan bilgiler bize bu kavramının 19. yüzyıl başlarından 20. yüzyıl sonlarına kadar önce Osmanlı İmparatorluğu’nda, ardından da Türkiye’de görüldüğünü kanıtlamaktadır. Araştırmam kapsamında erişebildiğim salonların isimleri şu şekilde sıralanabilir: Sırpuhi Düsap’ın Salonu1, Kayane Madağyan’ın Salonu2, Leyla Saz Edebiyat Salonu3, Şair Nigar’ın Salı Kabulleri4, İhsan Raif Hanım’ın Salonu5, Şukufe Nihal Salonu6, Zeynep Hanım’ın Kabulleri7. Ayrıca Münevver Ayaşlı Yalısı, Ahmet Mithat Efendi Yalısı, Tahsin Nahid’in Büyükada Maden ve Haydarpaşa’daki evi, Melek Celal Sofu’nun köşkü, Mübeccel Bayram’ın evi de salon toplantılarına sahiplik eden mekânlar arasındadır. Ankara’yı da işin içine katarsak Nahit (Fıratlı) Hanım Salonu’nu 1970’lere kadar Ankara’da devam eden salonlar arasında sıralayabiliriz.8
Salonların, Osmanlı’nın son döneminde modernleşme adına—ve modernleşme sürecinde aktif bir şekilde yer alan kadınlar için—nasıl bir işlevi olduğuna baktığımızda ise, salonların menşei Fransa örneğinde ortaya çıkan “salon hanımefendisi” ile “salon beyefendisi” kavramlarının önem kazandığını görürüz. Zira bu kavramların içinin nasıl doldurulduğu ve modern birey ideali için nasıl bir tahayyülün temelini oluşturdukları, salon kavramına ilişkin kayda değer ipuçları sunmaktadır.
İtalya’da 16. yüzyılda ortaya çıktıkları ilk dönemde, erkekler ya da evli çiftler tarafından düzenlenen toplantılar olarak görünürlük kazanan salonlar, zaman içerisinde dönüşüme uğrayarak 18. ve 19. yüzyıl Fransa’sında birer edebiyat topluluğu işlevi görmüş, günden güne gelişip belirli düşünce okulları dahi oluşturmuştur. Bu dönemde salonlar, dilde ortaya çıkan yeni gereksinimler doğrultusunda dilin iyi kullanımı prensibini benimseyerek halk deyimleri, teknik terimler ve duygusal pitoresk kelimelerin günlük kullanım dilinden atılmasını amaçlarken, zaman içerisinde edebiyatın alanından çıkarak gündemle ilgili tartışmaların yapıldığı yarı-kamusal, yarı-özel toplantılara dönüşmüştür.9 Edebiyatın yanı sıra tiyatro oyunlarının oynandığı, maskeli balolar ile şiir turnuvalarının düzenlendiği salonların mensuplarının izlemesi gereken birtakım yazılı olmayan kurallar mevcuttur: Bunlardan birincisi erdemli kişi (honnête homme/femme) olma çabasıdır. Bu ideal kişi, olağanüstü bir birey tahayyülünden ziyade her konuda az da olsa bilgisi olan, ancak bu entelektüel birikimiyle böbürlenmeyen birey imgesine denk düşer. Precious, yani kibar kavramının eşlik ettiği bu ideal insan, sıradan bir dil yerine arı bir dil ile konuşur, aşırı davranışlarda bulunmaz ve adabımuaşeret kurallarını harfiyen uygular.10 Bu yazıda bahsettiğim edebiyat salonlarına Fransa özelinde karşılık gelen örnekler arasında 1608’den itibaren Hôtel de Rambouillet’de Catherine de Rambouillet tarafından düzenlenen salon11, 17. yüzyıl ortalarından itibaren Marais’de Madeleine de Scudéry tarafından düzenlenen salon12, 20. yüzyılda ise Gertrude Stein’in salonu sayılabilir.
Fransa dışında, İngiltere ve İtalya’da da örneklerine rastlanan ve bir Avrupa geleneği hâline gelen toplantı formundaki bu salonların Osmanlı coğrafyasına gelişi ise imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecindeki modernleşme adımlarından biri olarak okunabilir. İmparatorluk döneminde mahfil ya da salon adını alan bu toplantıların işlevini daha iyi anlamak için, dönemin feminist hareketinin modernleşme ile olan ilişkisine bakmak kritik bir önem taşımaktadır. O dönemde yüksek öğrenim için yurt dışına çıkmış kadınlar, tahayyül ettikleri “yeni kadın” imgesini kurmada etkili olabileceğini düşündükleri Batılı modelleri yerelde hayata geçirmeye çalışmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında feminist hareket, modernleşme süreciyle el ele yürüyen, gelenek karşıtı bir düşünce yapısına tekabül eder. Başka bir deyişle, bu dönemin feminist çabası ataerkiye değil, geleneğe karşı olmuş; temel olarak erkeklerle kamusal alanda eşit görünürlük ilkesi, eşit hak ve eğitim talepleri üzerine kurulmuştur. Buradan hareketle, modern kadın tahayyülü de eğitimli, ağırbaşlı, özel alanda iyi bir anne ve iyi bir eş, kamusal alandaysa toplumsal yaşama erkeklerle beraber katkı sunabilecek bir birey portresine denk düşer.13 Dolayısıyla o dönemin kadın mücadelesinin, bugünkü feminist anlayışın aksine militarizmle, evlilik kurumuyla, kadınlara biçilen annelik rolü ve iffet anlayışıyla doğrudan bir derdi yoktur.
Erdemli kişi (honnête homme/femme) kavramını hatırlayacak olursak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin olan feminist hareketin temel aldığı kadın imgesinin de benzer değerler etrafında şekillendiğini görürüz. Ebru Aykut, İfratla Tefrit Arasında Müslüman Osmanlı Kadınları ve Feminizm başlıklı makalesinde bu ideal kadın tasvirine değinir ve modern Osmanlı-Türk kadınının ölçülülük ve eğitim gibi özelliklerinin yanı sıra Batı’nın yoz yanlarından kaçınıp makbul yanlarını benimsemesi gerekliliğinin de altını çizer. Dolayısıyla söz konusu dönemin “salon kadını”, modernleşme düşüncesinin ideal modern kadın tahayyülüyle büyük ölçüde örtüşür. Zira bir kadından hâlâ iyi bir anne ve iffetli bir eş olmasının beklendiği o dönemde salon sahibeleri, entelektüel çevrelerini bu değerler çerçevesinde evlerine davet ederek özel alanı kamusallaştırmış ve böylece birbirine zıt gibi görünen bu iki alanı (kamusal ve özel) geçişken kılmış olurlar.
Bu türden toplantılar, her ne kadar kadınların ve erkeklerin sosyalleştiği geçişken alanlar olarak tasvir edilse de, unutmamak gerekir ki her sınıftan ve sosyal statüden kadınların katılımına açık değildir. Ayrıca Müslüman salonlarının bazılarında kadınların ve erkeklerin mekânsal ayrımına önem verilmektedir. Dolayısıyla salonları romantize etmeden, kimlerin bu salonları düzenleyebileceği ve ne şekillerde katılım gösterebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Salonların her kesimden kadın için erişilebilir olduğu kanısı ne kadar yanlışsa, salt kadınların himayesinde özerk bir alan olarak düşünülmesi de aynı ölçüde hatalı olacaktır. Zira modernleşme ile ilişkisi bağlamında anlaşıldığında bu toplantılar, belirli ayrıcalıklara sahip kadınların salt evde yemek yapıp çocuk bakmak yerine çağdaşlarıyla okuyup üretme ve tartışma imkânına eriştikleri alanlar yaratsa da, dönemin erkek aydınları tarafından desteklenen bir projenin parçası oldukları ölçüde hayata geçebilmiştir. Bu durum, dönemin modernleşme ideolojisi ile el ele ilerleyen feminist hareketin çelişkilerini görmek açısından iyi bir zemin oluşturur.
Özetle, “modern kadın” imgesinin altını doldurmaya yönelik kritik bir işleve sahip olan salonlar, aynı zamanda Batılı bir modernleşme tahayyülünün Osmanlı toplumuna entegrasyonunda çıkan pürüzleri incelemek için elverişli bir zemin oluşturmaktadır. Ne var ki, II. Meşrutiyet’in ilanının ardından sayıca çoğalan edebiyat salonları, dönemin feminist hareketinin erkek aydınlarından da destek alabilmesinin yegâne araçlardan biri olmasına rağmen neredeyse hiç araştırılmamış bir konudur. Yazının başında da bahsettiğim bu kuraklık, şüphesiz salt bir ihmalden ziyade söz konusu salonların özel alanlarda düzenlenen etkinlikler olması dolayısıyla kayıt altına alınmamasından ileri gelmektedir. Salt Araştırma Fonları kapsamında yürüttüğüm çalışmanın, Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında faaliyet gösteren ve bir kültürel üretim mekânı olarak işlev gören salonların daha ayrıntılı incelenebilmesi için vesile olacağını umuyorum. Böylesi bir araştırma, ilerleme ve modernleşme gibi kavramların feminist hareketle bağlantısını görünür kılacağı gibi, dönemin gayrimüslim ve Müslüman aydınlarının entelektüel alışverişleri konusunda da başka araştırmaları tetikleyecektir.
*Yazının genişletilmiş versiyonu, Ev: Tarihsel, Toplumsal ve Sembolik Bir Mekân Olarak Anlamı ve Dönüşümü (der. Pınar Melis Yelsalı Parmaksız, Nika Yayınevi, 2023) adlı kitapta yer almaktadır.
Kaynakça:
Arat, Yeşim. “Türkiye’de Modernleşme Projesi ve Kadınlar”. Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik (der. Sibel Bozdoğan ve Reşat Kasaba). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005.
Aykut, Ebru. “İfratla Tefrit Arasında Müslüman Osmanlı Kadınları ve Feminizm”. Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce. Cilt 10: Feminizm (der. Feryal Saygılıgil ve Nacide Berber). İstanbul: İletişim, 2020. ss. 56-68.
Craveri, Benedetta. The Age of Conversation. New York: New York Review Books, 2005.
Diner, Çağla ve Şule Töktaş. “Waves of feminism in Turkey: Kemalist, Islamist and Kurdish women’s movements in an era of globalization”, Journal of Balkan and Near Eastern Studies, 12:1, 2010, ss. 41-57.
Dunoyer, Jean-Marie. “Precious and literary salons in the 17th century”. Le Monde, 22 Ocak 1968.
Goodman, Dena. “Enlightenment Salons: The Convergence of Female and Philosophic Ambitions”. Eighteenth-Century Studies, 22:3, 1989, ss. 329-350.
Summer, Mary. “Quelques Salons de Paris au XVIII Siècle”. French Society of Art Editions, 1898, ss. 8-10.
Nora Tataryan, doktorasını Toronto Üniversitesi Kadın ve Cinsiyet Çalışmaları Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Bölümü’nde, lisans eğitimini Galatasaray Üniversitesi ve Université Paris 1 Panthéon-Sorbonne Felsefe Bölümü’nde tamamlamıştır. 2022 yılında Cambridge Üniveristesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunan Tataryan, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Çalışmaları ulusal ve uluslararası dergi ve kitaplarda yayımlanan Tataryan’ın uzmanlık alanları arasında estetik teori, feminist felsefe ve psikanaliz bulunmaktadır.
- 1.Zabel Asadur, "Düsap'ın Salonunda", Bir Adalet Feryadı (der. Lerna Ekmekçioğlu ve Melisa Bilal), İstanbul: Aras Yayınclık, 2006.
- 2.Hasmik Khalapyan, "Kendine Ait Bir Feminizm", Bir Adalet Feryadı (der. Lerna Ekmekçioğlu ve Melisa Bilal), İstanbul: Aras Yayınclık, 2006.
- 3.http://www.istanbulkadinmuzesi.org/leyla-saz (Erişim tarihi: 8 Haziran 2022). Leyla Hanım'ın Salonu'na Mihri Hatun, Fitnat Hanım, Leylâ Bülbül Hanım, Makbule Leman Hanım'ın katıldığı biliniyor.
- 4.http://www.istanbulkadinmuzesi.org/sair-nigar (Erişim tarihi: 8 Haziran 2022). Söz konusu salon, Recaizade Ekrem'in bir şiirinde geçmektedir.
- 5.Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 2000. Osmanbey'deki Raif Paşa Apartmanı'nda tertip edildiği ve Yahya Kemal, Ahmet Haşim gibi isimlerin geldiği biliniyor.
- 6.Hülya Argunşah, Bir Cumhuriyet Kadını: Şükufe Nihal. Ankara: Akçağ Yayınları, 2002. Evlenmeden önce babası Miralay Ahmet Bey'in evinde, Ahmet Hamdi Başar ile evlendikten sonra ise Süreyya Paşa Yalısı ve Levent'teki evlerinde toplantılar düzenlendiği biliniyor.
- 7.Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın kızı.
- 8.Turgay Anar'ın Mekândan Taşan Edebiyat adlı eserinde de bu salonların daha geniş bir listesi bulunmaktadır. Bu yazının odağı gereği erkekler tarafından tertip edilen salonlar listenin dışında bırakılmıştır. Bkz. Turgay Anar, Mekândan Taşan Edebiyat: Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri, İstanbul: Ketebe Yayınevi, 2020.
- 9.Dena Goodman, "Enlightenment Salons: The Convergence of Female and Philosophic Ambitions", Eighteenth-Century Studies, 22:3, 1989, s. 330; Benedetta Craveri, The Age of Conversation, New York: New York Review Books, 2005.
- 10.a.g.e.
- 11.Jean-Marie Dunoyer, "Precious and literary salons in the 17th century", Le Monde, 22 Ocak 1968.
- 12.Mary Summer, "Quelques Salons de Paris au XVIII Siècle", French Society of Art Editions, Mayıs 1898, ss. 8-10.
- 13.Yeşim Arat, "Türkiye'de Modernleşme Projesi ve Kadınlar", Türkiye'de Modernleşme ve Ulusal Kimlik (der. Sibel Bozdoğan ve Reşat Kasaba), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay., 2005, s. 98; Çağla Diner ve Şule Töktaş, "Waves of feminism in Turkey: Kemalist, Islamist and Kurdish women's movements in an era of globalization", Journal of Balkan and Near Eastern Studies, 12:1, 2010, ss. 41-57.