23 Kasım 2024
Türkiye'nin Uluslararası Sergilere Katılımı paneli çevrimiçi gerçekleştirilecek.

Erken Cumhuriyet Dönemi Aile Fotoğraflarında Modern Türk Vatandaşının İnşası

Özge Baykan Calafato

28 Kasım 2023

1 Ad Mc 007 Ref193 01 New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Özge Baykan Calafato, Salt’ın farklı alanlardan akademisyen ve araştırmacıların katkılarıyla hazırladığı Cumhuriyet’in 100. Yılı programları kapsamında yayımlanan yazısında, 1920’ler ve 1930’lar Türkiye’sinde kentli orta sınıfların aile fotoğraflarındaki temsillerini değerlendiriyor. Fotoğrafın toplumsal cinsiyet, beden, mekân ve dil ile ilişkisini inceleyen Calafato, erken Cumhuriyet döneminde yerel fotoğraf üretimi ve dolaşımının ulusal kimlik inşasına nasıl katkıda bulunduğunu mercek altına alıyor.

Header “Hayatın en tatlı günleri…”, 1 Mayıs 1941<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
“Hayatın en tatlı günleri…”, 1 Mayıs 1941
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Her şey 2014 yılında İzmir’de Kızlarağası Hanı’nın karşısındaki bir antikacıda bulduğum 1 Mayıs 1941 tarihli bu fotoğrafla başladı. Fotoğraftaki genç kadının hafif mahcup gülümsemesi, onun elini tutan genç adamın utangaç ve—sanki—mutlu kameraya bakışı, arka planda onları izleyen dört genç kadın ve bütün bu sahneye arkasını dönmüş, muhtemelen fotoğrafın çekildiğinden bihaber bir erkek, muhtemelen renkli camlarla dekore edilmiş boş bir salon, dışarıda ağaçlıklı bir alan; belki de bir mesire yeri. Sonra fotoğrafı çeken kişinin tahayyülümde şekillenen hâli: Poz verenlerin de hoşuna gidecek şekilde yakalamaya çalıştığı o tam simetrik kompozisyon, “doğru” kareyi bulmaya çalışmanın hazzı, güzel bir anı belgeleyerek fotoğraftakileri ve o fotoğrafa bakacak olanları memnun edebilmenin verdiği mutluluk… Ama bütün bunlardan önce beni bu fotoğrafa çeken, fotoğrafın arka yüzünde el yazısıyla yazılmış olan şu kısa not: “Hayatın en tatlı günleri…”

Hayatımın değil, hayatımızın da değil, hayatın. Acaba bu not kimin hayatına atfen yazılmıştı? Bu kimin el yazısıydı: Poz veren kadının mı, yoksa erkeğin mi? Ya da bambaşka birinin. “En tatlı günler” nasıl tanımlanır? Nasıl anlamlandırılır? O gün o kareye girenlerin aklından neler geçtiğini, hayatı ve zamanı nasıl anlamlandırdıklarını bilemiyoruz. Benzer bir biçimde, ben de bu fotoğrafla, fotoğrafı görür görmez kurduğum bu güçlü bağın, neredeyse on yılı bulan bir yolculuğun temellerini atarak 1920’li ve 1930’lu yıllarda Türkiye’deki kentli orta sınıfların aile fotoğraflarındaki temsillerine bakan araştırmamın başlangıç noktası olacağını tahmin bile edemezdim.1

On yıllık bir savaştan çıkmış, yaralarını sarmakta ve yeniden inşa edilmekte olan bir memleketin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ve zamanın teknolojik sınırları da göz önüne alındığında dönemin aile fotoğraflarının genellikle bayramlar, doğum günleri, mezuniyetler, nişanlar, düğünler ve mesire yerlerine yapılan ziyaretler gibi “özel” günlerde çekilmiş olduğunu görüyoruz. Bu görece sınırlı üretim, çoğunlukla stüdyoda veya seyyar fotoğrafçılar tarafından çekilmiş kareleri kapsıyor. Bunun yanı sıra fotoğraf makinelerinin giderek ucuzlamasına ve yaygınlaşmasına rağmen amatör fotoğrafçılığın 1920’li ve 1930’lu yıllarda ancak üst sınıflara ait küçük bir kesim tarafından benimsenmiş olduğunu görüyoruz. Bütün bu fotoğraf üretimi, Kemalist rejimin yönetiminde hızla değişen ve sekülerleşen bir ülkenin sosyal ve kültürel dokusunu göstermek açısından bize güçlü bir görsel repertuvar sağlıyor.2

2 Ad Mc 007 Ref342 D Yeni evli bir çift, tahminî 1930’lar<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
Yeni evli bir çift, tahminî 1930’lar
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Aile fotoğrafları, dönemin siyasi gerilimlerini yansıtma konusunda da bize önemli ipuçları sunuyor. Fotoğrafların, yeni kurulan ulus devletin elitleri tarafından arzu edilen normatif imgenin yeniden üretilmesi ve dolaşıma sokulmasında önemli bir görev üstlendiğini görüyoruz. Dönemin fotoğraf üretimi, sinema da dâhil olmak üzere görsel kültürün toplumu şekillendirmekteki gücünü etkin bir şekilde kullanan Kemalist rejimin tahayyülündeki modern Türk vatandaşı imgesinin yapıtaşlarını ortaya koyuyor. Aynı zamanda bu imgenin sınıfsallığına vurgu yapmak açısından da fotoğraflar değerli bir kaynak olarak ortaya çıkıyor.

Fotoğraflarda bu sınıfsallığın çift yönlü olarak tezahür ettiğini söyleyebiliriz. Bir yandan Kemalist devrim modern, Batılı, seküler ve kentli orta sınıf vatandaş imgesini yeni Türk kadını ve Türk erkeği imgesiyle örtüştürerek üretip yaymaya çalışırken Türk vatandaşlarının, özellikle de yeni inşa edilen kentli orta sınıfların, aile fotoğraflarında ortaya koydukları performatif temsiller aracılığıyla bu yeni vatandaşlık estetiğinin oluşturulmasına aktif olarak katıldıklarını gözlemliyoruz. Fakat bu görsel arşivin sünnet ve lohusa fotoğrafları gibi görece “özgün” diyebileceğimiz yerel üretim biçimleri üzerinden yine de bir dereceye kadar müzakere edilebildiğini söylemek mümkün. Dönemin “muasır medeniyetler seviyesine” erişme arzusu içinde yeni bir millî kimlik inşası için çalışan rejimin Osmanlı, Türk ve Anadolu geleneklerinin hangilerine ne ölçüde müsamaha gösterip hangilerini dışlama eğiliminde olduğuna dair önemli ipuçlarını da aile fotoğraflarında bulabiliyoruz.

3 Ad Mc 007 Ref5697 000001 D Genç bir kadın ve bir kurbanlık, tahminî 1930’lar<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
Genç bir kadın ve bir kurbanlık, tahminî 1930’lar
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Aile fotoğrafları bir yandan da kentli Türk vatandaşlarının kendileri için seküler bir orta sınıf hayatı inşa etme çabasının sadece Kemalist politikalarla değil, orta sınıfa ait olma ve orta sınıf kimliğini sahiplenme arzusuyla da şekillendiğini göstermek açısından değerli bir kaynak teşkil ediyor. Orta sınıfa ait olma çabasının çok büyük bir parçası da modernitenin bir aracı olarak algılanan fotoğrafın kendisiyle kurulan ilişki. Fotoğrafın, hatıra değeri atfedilen özel anların belgelenmesi için vazgeçilmez bir araç olarak kodlanması sonucu fotoğraf stüdyolarına yapılan ziyaretler ya da eve alınan fotoğraf makineleri de bu sınıfsallığın bir parçası olarak düşünülebilir.

4 Ad Mc 007 Ref6182 D Genç bir kadın ve bir çocuk, tahminî 1920’ler<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
Genç bir kadın ve bir çocuk, tahminî 1920’ler
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

5 Ad Mc 007 Ref6530 D İki kız kardeş, 10 Haziran 1931<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
İki kız kardeş, 10 Haziran 1931
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Kemalist reformlar için toplumsal cinsiyetin temsili, özellikle de kadınların görünürlüğü, merkezî bir konumdadır. Rejim için kadınların özgürleşmesi, iş gücü de dâhil olmak üzere kamusal alanın farklı noktalarında erkeklerle birlikte var olmaları anlamına gelmektedir. Yine de, özgürleşme ve eşitlik söylemlerine rağmen Cumhuriyet, kadınlara özgü toplumsal roller ve pozisyonlar yaratarak kadınları siyaset ve devlet yönetiminde ikinci planda konumlandırmıştır. Serpil Sancar’ın yazdığı gibi Türk modernleşmesi, 1920’li yıllarda Avrupa medeniyetine dâhil olma çabasıyla şekillenirken, 1930’lu yıllara gelindiğinde yükselen Faşist rejimlerin etkisi altında kendi millî medeniyetini yaratma amacına doğru evrilmiştir. Bu bağlamda, 1930’larda giderek somutlaşan devlet feminizminin dayattığı yeni Türk kadını ideali de annelik kurumunu öne çıkaran bir çizgi izler. Böylece kamusal alanda kadınlar modernitenin sembolü ve savunucusu olarak sunulurken, evde ve aile kurumu içinde de geleneğin koruyucuları olarak ulus inşası sürecine dâhil edilirler. Kadınlara yüklenen bu zor çifte kimliğin izlerini dönemin aile fotoğraflarında sürmek mümkün.3

6 Ad Mc 007 Ref2178 D Genç bir çiftin portresi, Türk Fotoğraf Evi, İstanbul, tahminî 1930’lar<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
<br />
Genç bir çiftin portresi, Türk Fotoğraf Evi, İstanbul, tahminî 1930’lar
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi


Tıpkı kadınlar gibi, kentli orta sınıf erkekler de temiz yüzlü gençler, mutlu askerler, gerçek beyefendiler, eşitlikçi kocalar ve sevgi dolu babalar gibi temsillerle fotoğrafı, Kemalist rejimin arzuladığı hegemonik erkekliklerin göstergeleri doğrultusunda orta sınıf kimliklerini sergilemek ve yeniden üretmek için kullanırlar. Bu bağlamda, aile fotoğrafları arasında özgün bir kategori olarak ortaya çıktığını söyleyebileceğimiz asker portreleri “yeni Türk erkeği”nin inşası sürecinde özel bir yer teşkil eder.

7 Ad Mc 007 Ref1743 000001 D Genç bir çift bebekleriyle birlikte poz veriyor, tahminî 1930’lar <br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
Genç bir çift bebekleriyle birlikte poz veriyor, tahminî 1930’lar
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Dönemin aile fotoğrafları bize modern Türk ailesinin inşasına dair de pek çok şey söylüyor. Örneğin 1920’li ve 1930’lu yıllarda nişanlı veya evli çiftlerin portrelerinde el ele tutuşmak ya da yanak yanağa poz vermek şeklinde ortaya çıkan duygusal ve fiziksel yakınlık temsillerine, evlilik kurumu tarafından denetlendiği sürece, bir dereceye kadar izin verildiğini görüyoruz. Çocuklu aile portrelerinde orta sınıfların çocuk sayılarındaki düşüşü gözlemlerken bir yandan da modern karı-koca kimliğiyle modern anne-baba kimliğinin nasıl iç içe girdiğini de fotoğraflar üzerinden takip etmek mümkün. 1930’lara gelindiğinde uzak, otoriter bir baba figürü istenmeyen bir temsile dönüşürken, Mustafa Kemal’i örnek alan ilerici Türk babalar çocuklarıyla birlikte poz veren sevgi ve şefkat dolu “yeni baba” figürü olarak karşımıza çıkıyor.4

Kemalist rejimin bedenle kurduğu ilişkiyi de aile fotoğraflarında farklı biçimlerde gözlemleyebiliyoruz. Yine belirgin bir kategori olarak sınıflandırabileceğimiz spor fotoğrafları bu ilişkiyi incelemek açısından önemli bir fırsat sunuyor. Özellikle kadınların ulusal ve uluslararası mecralarda spora katılımını aktif olarak teşvik eden genç Cumhuriyet’in arzu ettiği yeni kadın bedeni, disiplinli, sağlıklı, kentli ve dolayısıyla “medeni” bir bedenin inşasına dayanır. Başı açık ve kısa şortlu kadınlar ile kız çocuklarının fit vücutları modern ve laik Cumhuriyet’in geçirdiği hızlı dönüşümün sembolleri olarak öne çıkarılır. Vatanseverlik spor yapma eylemiyle özdeşleştirilirken spor kıyafetleri içindeki genç kızlar, dönemin okul portrelerinde, özellikle de 19 Mayıs kutlamaları sırasında çekilen fotoğraflarda sık sık boy gösterir.5

8 Ad Mc 007 Ref1978 D Muhtemelen bir mesire yerinde çekilmiş bir alaminüt fotoğraf, tahminî 1930’lar<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
<br />
Muhtemelen bir mesire yerinde çekilmiş bir alaminüt fotoğraf, tahminî 1930’lar
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi


Cumhuriyet’in ilk yıllarında stüdyo fotoğrafçılığı orta sınıflar arasında giderek yaygınlaşırken, sokak fotoğrafçılığı hem kentlerde hem de stüdyoların ulaşamadığı kırsal bölgelerde geniş bir kitleye hizmet vererek fotoğrafı demokratikleştiren öncü bir güç oluşturur. O dönemin seyyar fotoğrafçılığı genellikle “alaminüt fotoğraf” olarak anılır. 1920’li ve 1930’lu yıllarda altın çağını yaşadığını söyleyebileceğimiz alaminüt fotoğraf sayesinde ülkenin farklı coğrafyalarında yaşayan her kesimden vatandaşın hem sokakla hem de fotoğrafla kurduğu ilişkiyi inceleme fırsatı yakalıyoruz.

Blog 2 “Sevgili Kardeşim Orhan bu mahsun yüzüme bakıp beni hatırlarsan bahtiyarım. Eski arkadaşın [imza]”, 10 Ocak 1936.<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
“Sevgili Kardeşim Orhan bu mahsun yüzüme bakıp beni hatırlarsan bahtiyarım. Eski arkadaşın [imza]”, 10 Ocak 1936.
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Cumhuriyet reformlarının bir diğer önemli parçası olan alfabe değişikliği (1928) ve 1930’larda gerçekleştirilen dil devriminin etkilerini de yine fotoğraf arkası yazılarının dönüşümünde görebiliyoruz. Özellikle bürokratik işlemler için bir gereklilik hâline gelmesiyle fotoğrafın toplumsal işlevi 1930’larda hızla değişir. Yine aynı dönemde Türkiye’de okuryazarlık oranındaki hızlı artış ve farklı kesimler arasında giderek yaygınlaşan fotoğrafın bu yeni işleviyle birlikte, bugün belki abartılı bulabileceğimiz sofistike Osmanlıca ifadeler yerini giderek kısalan ve sadeleşen fotoğraf arkası yazılarına bırakır.

10 Ad Mc 007 Ref6123 D Sofra başında bir grup fotoğrafı, tahminî 1930’lar<br />
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi<br />
Sofra başında bir grup fotoğrafı, tahminî 1930’lar
New York Üniversitesi Abu Dhabi, Akkasah Fotoğraf Arşivi

Erken Cumhuriyet döneminde aile, arkadaş ve iş çevrelerinde farklı nedenlerle çok katmanlı sosyal ağlar içinde üretilen ve dolaşıma sokulan aile fotoğrafları, bugün kurumsal arşivlerde, aile koleksiyonlarında, sahaflarda ya da sosyal medyada farklı bağlamlarda karşımıza çıkıyor. Dönemin gündelik yaşamına dair bize büyüleyici bir mercek sunan bu fotoğraflar, üretildikleri coğrafyaların sosyal tarihini anlamak, tahayyül etmek ve yeniden üretmek için çarpıcı birer kaynak hâline geliyor. Cumhuriyet döneminin sosyal ve kültürel tarihine çok büyük bir katkı sağlayan aile fotoğraflarını merkezî bir konuma yerleştiren akademik araştırmaların artması ve çeşitlenmesi dileğiyle.

KAYNAKÇA:
Alemdaroğlu, Ayça. “Politics of the Body and Eugenic Discourse in Early Republican Turkey”. Body & Society, No: 11, 2005, ss. 61–76.
Ak, Seyit Ali. Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafı. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2001.
Baykan Calafato, Özge. Making the Modern Turkish Citizen: Vernacular Photography in the Early Republican Era. London: I.B. Tauris, 2022.
Bölük, Gülderen. Fotoğrafın Serüveni. İstanbul: Kapı Yayınları, 2014.
Öztürkmen, Arzu. “Milli Bayramlar: Şekli ve Hatırası II”. Toplumsal Tarih, Sayı: 29, 1996, ss. 6–12.
Sancar, Serpil. Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti: Erkekler Devlet, Kadınlar Aile Kurar. İstanbul: İletişim Yayınları, 2017.
Yılmaz, Hale. Türk Olmak: Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Milliyetçi Reformlar ve Kültürel Tartışmalar, 1923-1945, çev. Ayşe Özbay Erozan. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2023.

- - -

Özge Baykan Calafato, lisansını Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde, yüksek lisansını Westminster Üniversitesi Medya Çalışmaları Bölümü’nde tamamladı. Erken Cumhuriyet dönemi aile fotoğraflarında kimlik temsilleri üzerine Amsterdam Üniversitesi’nde yaptığı doktora çalışması, Making the Modern Turkish Citizen: Vernacular Photography in the Early Republican Era (I.B. Tauris, 2022) adıyla yayımlandı. 2014-2020 yıllarında New York Üniversitesi Abu Dhabi bünyesindeki Akkasah Fotoğraf Merkezi’nde Asistan Direktör olarak çalıştı. 1999’dan bu yana Geniş Açı Fotoğraf Sanatı Dergisi başta olmak üzere çeşitli dergilere yazı ve çevirileriyle katkıda bulunuyor. Hâlen Amsterdam Üniversitesi Edebî ve Kültürel Analiz Bölümü’nde öğretim üyesi. Akademik çalışmaları fotoğraf, arşiv, hafıza ve kültürel kimlik üzerine odaklanıyor.
  • 1.
    Bkz. Özge Baykan Calafato, Making the Modern Turkish Citizen: Vernacular Photography in the Early Republican Era, London: I.B. Tauris, 2022.
  • 2.
    Bkz. Seyit Ali Ak, Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2001; Gülderen Bölük, Fotoğrafın Serüveni, İstanbul: Kapı Yayınları, 2014.
  • 3.
    Serpil Sancar, Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti: Erkekler Devlet, Kadınlar Aile Kurar, İstanbul: İletişim Yayınları, 2017.
  • 4.
    Hale Yılmaz, Türk Olmak: Erken Cumhuriyet Dönemi'nde Milliyetçi Reformlar ve Kültürel Tartışmalar, 1923-1945, çev. Ayşe Özbay Erozan, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2023.
  • 5.
    Bkz. Arzu Öztürkmen, "Milli Bayramlar: Şekli ve Hatırası II", Toplumsal Tarih, Sayı: 29, 1996, ss. 6–12; Ayça Alemdaroğlu, "Politics of the Body and Eugenic Discourse in Early Republican Turkey", Body & Society, No: 11, 2005, ss. 61–76.
PAYLAŞ