Türkiye'de Kırsal Sınıf Mücadelelerinin Mekânsal Okuması: 1960'lı Yıllarda Ege Köylerinde Toprak İşgalleri, Siyaset ve Kadın
Bengü Kurtege Sefer
1 Aralık 2023
Bengü Kurtege Sefer, Salt Araştırma Fonları’nın onuncu yıl programı kapsamında yayımlanan yazısında, 2017’de desteklenen araştırmasından hareketle İzmir’in Göllüce ve Atalan köylerindeki kırsal dönüşüm sürecinde topraksız köylü kadınlar, siyasetçiler ve devrimciler arasındaki ilişkileri inceliyor. Yerel tarihin toplumsal, iktisadi ve siyasi yapılarla bağlantısını değerlendiren araştırmacı, kadınların bu güç yapılarını nasıl şekillendirdiğini irdeliyor.
Türkiye’de uygulanan tarım politikalarını tarihsel bir perspektiften değerlendirdiğimizde, müşterek olarak kullanılan orman, mera, su, toprak gibi doğal kaynakların metalaşması, kırsal yoksulluğun artması ve kötüleşen yaşam ve çalışma koşulları karşısında köylülerin farklı biçimlerde mücadele ettiklerini görmekteyiz. Ancak devlet politikaları ile derinleşen eşitsizliklere karşı yürütülen bu mücadelelere katılan köylüler hiçbir zaman tefeciye, tüccara, toprak ağalarına ya da özel şirketlere karşı çıkan homojen bir grup olmamıştır. Örneğin, AKP iktidarı döneminde Milas Akbelen’de termik santrale kömür sağlamak için maden sahasını genişletmek isteyen şirkete, Karadeniz Bölgesi’nde suyun özelleştirilmesine karşı HES’lere ve kamu arazilerinin Yeşil Yol Projesi kapsamında şirketlere satılmasına, Bergama’da altın madeni aramalarına ve Yırca’da termik santral kurulumu için zeytin ağaçlarının katliamına karşı düzenlenen eylem ve protestolarda kadınların ön safhalarda yer aldıklarını biliyoruz.1 Dolayısıyla köylü hareketlerini tarihsel bir bağlama oturtmak ve mücadelelere katılan köylülerin kendi aralarındaki sınıf ve toplumsal cinsiyete dayalı farklılaşmaları üzerine düşünmek önem arz ediyor. Bu farklılaşmalar üzerine yapılacak araştırmalar, bize köylülerin tarımsal dönüşüm süreçlerini nasıl deneyimlediklerini göstererek sivil toplum kuruluşları, siyasi gruplar ve kadınlar arası ilişkileri anlamamızı sağlayacaktır.
Bu yazıda, 2018 yılında tamamladığım doktora tezim için yürüttüğüm arşiv ve saha araştırması bulgularından hareketle, İzmir Torbalı’ya bağlı Göllüce ve Atalan köylerinde toprak işgalleriyle sonuçlanan kırsal dönüşüm sürecinde topraksız köylü kadınlar, siyasetçiler ve solcu eylemciler arasındaki ilişkilere değineceğim. Yazıda ele aldığım bulgular, İstanbul ve Ankara’daki çeşitli arşivlerde taradığım belgeler, dergiler ile yerel ve ulusal gazetelerde yayımlanmış haberler, köşe yazıları, TÜSTAV Arşivi’nden taranan belgelerin yanı sıra her iki köydeki toprak mücadelecilerini desteklemiş gazeteci, avukat, Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Gençlik Örgütü ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyeleri, dönemin İzmir Valisi ve aralarında kahveci ve çiftlik kâhyasının da yer aldığı, toprak mücadelelerine katılan köylüler ile yaptığım mülakatlara dayanıyor. Türkiye köylü hareketleri literatüründe ilk kez toplumsal cinsiyet, siyaset ve sınıf boyutlarını bir arada ele alan bu araştırma, 1960’lı yıllarda köylülük ve siyaset arası değişen ilişkileri gündeme getiriyor.2
1960’lı yıllarda köylülerin bürokratik yolları kullanmak yerine toprak işgalleri veya mitinglerle sorunlarını dile getirmeye başladıklarını görüyoruz. Köylünün siyasete katılım biçimindeki bu köklü değişimi anlamak için çok partili dönemde tarımda yaşanan yapısal dönüşümden kısaca bahsetmek gerekiyor. 1950’li yıllarda Demokrat Parti’nin (DP) izlediği liberal ekonomi politikalarıyla, ulaşım, altyapı yatırımları, tarımsal sübvansiyonlar, krediler ve Marshall Yardımı’yla tarımsal üretimi makineleştirmek ve iç piyasayı güçlendirmek amaçlanmıştır. Adalet Partisi’nin (AP) ülkeyi yönettiği dönemde de (1965-1971) endüstrileşme için ucuz hammadde üretimine yönelik ithal ikameci tarım politikaları ve devlet kalkınma planlarıyla tarımda makineleşme hızlanmıştır.
Ancak bu tarım politikaları kırsal refahı artırmak ve küçük üreticiliği yerleştirmek yerine tarımda kapitalist üretim ilişkilerini pekiştirmiş; ortakçı ve topraksız köylü ile büyük toprak sahipleri arasındaki sınıfsal ayrışmaları derinleştirmiştir.3 Tarımda makineleşme sonucu toprak ağası, tefeci ve tüccarlara olan borçları artan birçok küçük köylü topraklarını satmak ve büyük şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Köylüler, kötüleşen yaşam ve çalışma koşullarına tepkilerini AP hükümetine karşı yapılan mitingler ve toprak işgalleri gibi farklı kırsal mücadele biçimleriyle göstermişlerdir. 1968’den Mart 1971’e, sol grupların da desteğiyle hükümetin ayrımcı tarım politikaları uygulamalarını, toprak ağalarına verilen desteği, topraksızlığı, kırsal yoksulluğu protesto eden işgaller ve mitingler ülke genelinde yaygınlaşmıştır. Bu dönemde ilk toprak işgali, topraksız köylüler tarafından, kamu arazilerine el koymuş toprak ağalarına karşı Elmalı’nın (Antalya) Bayraktar Köyü’nde 1967 yılında gerçekleştirilmiştir. Ardından 1969’da Göllüce ve Atalan’da DP ve AP ile yakın siyasi bağlantıları olan toprak ağalarına ve sınıfsal eşitsizliklere toprak işgalleriyle karşı çıkılmış; bu iki hareket Ege, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki pek çok toprak işgaline örnek teşkil etmiştir.4 Aynı dönemde özellikle tütün, pamuk, fındık ve çay üreticisi küçük köylü Akhisar, Ödemiş, Fatsa, Söke ve Tarsus’ta düşük taban fiyatlarına, devlet kredilerinin adaletsiz dağıtımına, yüksek faiz oranlarına, tüccar ve tefecilere karşı mitingler düzenlemiştir.
Toprak işgalleri ile sonuçlanan süreci anlamak için Göllüce ve Atalan köylerinin tarihçesine bakalım. II. Abdülhamid, 1897 Savaşı sırasında Yunan eşkıyalara karşı gösterdiği başarılara karşılık olarak Büyük Menderes Havzası’nda yer alan—ve ileride Göllüce ile Atalan çiftliklerine dönüşecek Göktepe Köyü’nü de içeren—toprakları Hacı Ali Paşa’ya armağan etmiştir. Paşanın oğlu erken Cumhuriyet döneminde Göktepe’de yaşayan herkesi topraklarından sürmüş; onları köyün hemen yanında yeni kurduğu Göllüce Köyü’nde çadırlarda yaşamak ve tarlalarında ortakçı çalışmak zorunda bırakmıştır. 1938 yılında vefat ettiğinde kurulum sürecinde olan çiftlik, ileride Adnan Menderes’in eşinin halası olacak kızı Mesude Evliyazade’ye ve üvey annesine miras kalmıştır. Ancak paşa oğlunun Ziraat Bankası’na olan borcunu ödeyemedikleri için devlet, çiftliğe 1943 yılına kadar el koymuştur.5 Hikâyenin geri kalanında Evliyazade, tek varis olarak Göllüce’yi modern üretim teknikleri kullanılan bir çiftliğe dönüştürmeye çalışmıştır. 1944 yılında yine kendine ait topraklar üzerindeki Burgaz Köyü’nü, borçlarını kapamak için Atalan ailesine satmış ve köyün adı Atalan olarak değiştirilmiştir. 1954’te Sadık Atalan vefat edince Evliyazade, Atalan’ın oğlunu, köyü DP İzmir Milletvekili ve Adnan Menderes’in kuzeni Sadık Giz’e satmaya ikna etmiştir. 1950’li ve 1960’lı yıllarda Atalan Köyü’nde başka toprak ağaları olsa da nüfuz gücü en fazla olan ağa Giz olmuştur.
Her iki toprak ağası da DP’nin kurulmasından sonra siyasi bağlantılarını kullanarak toprak reformunu engellemiş ve sermayelerini artırmışlardır. Örneğin, 1947 yılında köylerin toprak reformu dışında kalması için sınırlarını değiştirerek Tire’den Torbalı’ya geçirmişler; 1954 yılında topraklarının büyük kısmını verimsiz olarak kaydettirmişlerdir. Ayrıca 1950’lerin ortalarından itibaren her iki çiftlikte de pamuk üretiminin makineleşmesi ve üretim ilişkilerinin yeniden yapılanması sonucunda kadınlar çapalama, ot ayıklama, hasat gibi daha emek yoğun işlerde düşük ücretle çalışırken, erkekler traktör sürme, balyalama ve nakliyat işlerinde çalışmışlardır. 1967’de ithal Meksika buğdayı ekimine geçişle birlikte çoğunluğu kadın olan pamuk işçilerinin büyük kısmı işsiz kalmıştır. Aynı yıl tapu kadastro kayıtlarıyla, Göllüce’de ağalar tarafından kullanılan 2.500 dönümlük 26, Atalan’da ise 3.142 dönümlük 21 arazinin aslında kamu arazisi olduğu anlaşılmıştır.6
Bu gelişmelerin ardından 28 Ocak 1969’da Atalan Köyü’ndeki kadınlar kamu arazilerini parsellere bölüp otlarını temizlemiş ve kiralık traktörlerle tarlaları sürmek isteyince jandarma müdahalesiyle karşılaşmışlardır. Toprak mücadelesine katılan kadınlardan 45 yaşındaki Sabahat Güleç hükümet, toprak ağası ve jandarma arasındaki iş birliğini ve aralarındaki sınıfsal farkı şöyle dile getirmiştir:
“[…] Bazı işgüzarların bu arazileri yine ağalara mal edeceklerini bildiğimizden, biz de sürdüğümüz tarlalara yürümeye başladık. Jandarma önümüze çıkıp nereye gittiğimizi sordu. Tarlalara gidiyoruz diye cevap verdiğimizde gidin gidin orada boku yiyeceksiniz dedi. Tarlalara biraz daha yanaşınca jandarma mevzi aldı. Tüfeklerin mekanizmalarıyla oynuyorlar ve mermi dolduruyorlardı. Gözümüzü korkutmak istediklerini anlamıştık. Bizde doğru söylüyon oğul biz köy kadınıyız, bazen ot, bazen bok yeriz. Sizin gibi hep ağa kuzusu yemeyiz dedik.”7
Göllüce’de de yaklaşık iki yüz kadın 18 Mart 1969’da toprak ağaları tarafından kullanılan kamu arazilerinde nöbet tutmaya başlamış; jandarmanın müdahalesi sonucu hamile bir kadın ve diğer bir kadın eylemci dipçikle ağır yaralanmış, aralarında muhtarın eşinin de yer aldığı dört kadın da jandarma tarafından dövülmüştür.8 Göllüce Köyü’nde de eylemlere katılan bir kadın, mücadelelerini sonlandırmak için köye gelen Vali Muavini Kazım Ataman ve Orhan Tunçer’e 37. Madde’yi şöyle hatırlatmıştır: “Mesude Evliyazade’nin 600 dönüm tapulu arazisi var. Gerisi hazinenin. Yıllardan beri bu topraklarda ortakçı ve işçi olarak çalışıyoruz. Anayasa’ya göre, 37. Madde’ye göre araziler bize dağıtılsın.”9 1961 Anayasası’nın bu maddesi, her çiftçinin toprak sahibi olmasını ve bunun için devletin gerekli tedbirleri alabileceğini öngörmekteydi. Eylemciler bu maddeye gönderme yaparak işgallerin yasal olduğunu savunmuşlardır.
Köylü kadınların toprak işgallerine katılımına CHP ve AP’li siyasetçilerin farklı tepkiler gösterdiklerini görüyoruz. Örneğin Başbakan Süleyman Demirel, 11 Şubat 1969’da Son Havadis gazetesine verdiği röportajda kadın eylemcilerin, toprak ağalarının özel mülkiyet hakkını çiğneyerek devletin namusuna el uzattıklarını şöyle ifade etmiştir: “[…] tapu, devletin namusu demektir. Tapuyu muhafaza edemezseniz, yarın kişi emniyetini de muhafaza edemezsiniz. Tapu zırhı delindiği takdirde, anarşinin ilk kademesi başarı kazanmış olur.”10 İktidar partisine verdiği destekle tanınan ve 1964 ile 1973 yılları arasında İzmir valisi olan Namık Kemal Şentürk, yaptığımız mülakatta Göllüce ve Atalan’daki topraksız köylü kadınları, erkek tahakkümündeki kamusal alana çıkmış “terörist” kadınlar olarak şöyle tanımlamıştır: “Göllüce ve Atalan’daki siyasi olarak aktif kadınlar sıra dışıydılar. Köylerdeki birçok kadın itaatkâr, siyasetten uzak, cahil ama fedakâr ve çalışkan annelerdi. Oysa bu terörist kadınlar, işgallerde erkek gibi hareket etmişlerdi. Onları genelleştirmemeliyiz.”11
Özel mülkiyet hakkını dişileştiren ve toprak mücadelesine katılan kadınları uygunsuz davranan bireyler olarak betimleyen bu ifadelere karşı CHP’li siyasetçilerin ise toprak mücadelelerine katılanları homojen bir grup olarak gördüklerini söyleyebiliriz. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, Mart 1969’da Göllüce ve Atalan köyleri toprak işgalleri nedeniyle jandarma kordonu altındayken, bir grup gazeteci ve CHP’li bakanlar ile birlikte köyleri ziyaret ederek köylüleri desteklemiştir. 14 Mayıs 1969’da meclis bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada da desteğini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Devletten, Hükümetten ümidini kesen halk, Anayasamızın izin verdiği hatta emrettiği toprak reformunu, yer yer kendisi gerçekleştirmeye başlamıştır. […] Ellerine ‘Topraksız köylü olmaz’ diye kendi yazdıkları dövizleri alıp yürüyüşe geçen ve üzerinde yaşama hakkı iddia ettikleri toprakları işgale girişen köylüleri, toprak reformu yapmaktan ve insanca toplum düzeni kurmaktan başka hiçbir güç durduramaz.”12
Bu konuşmada, toprak ağalığını destekleyen ve kırsal yoksulluğu görmezden gelen hükümeti eleştirerek toprağın işleyene ait olması gerektiğini söylemiştir. Ancak her ne kadar eylemlere katılan köylüleri desteklese de, bu partinin de köylüleri sadece toprak sahibi olmak için mücadele eden homojen bir grup olarak ele aldığını görüyoruz.
Toprak işgalleri sırasında FKF, CHP Gençlik Örgütü ve TİP üyelerinin, topraksız tarımsal üretim biçimi, kırdaki eşitsizlikler ve toprak reformuna ilişkin siyasi görüşlerine uygun olarak köylüleri örgütlediklerini görüyoruz. CHP bu işgalleri, topraksız köylülerin hükümete ve aşırı sola karşı toprak sahibi olmak için anayasal haklarını savundukları eylemler olarak görmüştür. Manisa Milletvekili Doğan Barutçuoğlu ve Trabzon Milletvekili Ahmet Şener, Göllüce ve Atalan’daki toprak işgalleri hakkında hazırladıkları 12 Şubat 1969 tarihli raporda bunu açıkça dile getirmiştir:
“Atalan ve Göllüce olayları Türkiye’nin bütün topraksız köylerinde her zaman çıkabilir. Köylüler öyle bir bunalım içindedir ki… bu bunalım aşırı akımlar tarafından istismar edildiğinden her an anarşiye ve kan dökülmesine müncer olabileceği kanısındayız… Atalan köylüleri Anayasa’nın kendilerine bahşettiği olanakları anlamışlar, bir uyanış içindedirler. Bunu toprak reformunu anlamak ve yapmak istemeyenlere karşı bir uyarma niteliğinde almak gerekir. Atalan Köyü olaylarından Adalet Partisi hükümetinin bir sonuç çıkaracağını zannetmiyoruz. Zira şu ana kadar olaya gerekli önemi verip üzerine eğilmemişlerdir.” 13
Partiye göre her çiftçinin toprak sahibi olmasını sağlayacak toprak reformu yapılmalı; sınıf ayrımı olmaksızın bütün çiftçilerin devlet desteklerinden faydalanabildiği bir tarım reformu ile kırda adalet ve eşitlik sağlanmalıydı. Partinin bu siyasal görüşüne uygun olarak topraksız ve yoksul köylülerin hükümete karşı meşru bir eylem içerisinde oldukları düşünülmüştü.
1968 öğrenci hareketi sırasında ortaya çıkmış devrimci gençlik örgütlerinin bir araya gelerek kurdukları millî demokratik devrim görüşünü savunan FKF de Göllüce ve Atalan’da köylüleri örgütlemek için pek çok faaliyet yürütmüş, ancak kadınları örgütlemek için doğrudan bir faaliyette bulunmamıştır. Bu mücadeleler millî demokratik devrim görüşüne uygun olarak toprak ağaları, tefeciler, tüccarlar ve hükümetin oluşturduğu emperyal bloğa karşı topraksız köylüler, millî burjuvazi, küçük çiftçiler ve aydınlar arası iş birliğinin mümkün olabileceğini göstermiştir. Yaklaşık yirmi kişiden oluşan öğrenci grubu, “Bu köyde toprak mücadelesi vardır!”, “Atalan Köyü ağalara mı ait?”, “Topraksız köylü olamaz”, “Ağalara değil, adalete güveniyoruz” pankartlarını köye asmış, köy kahvesinde erkeklerle toplantılar yapmış ve radyo dinleme saatleri düzenlemiştir. FKF’liler sadece muhtarlar ve köylerde ikamet eden beş erkekten oluşan bir işgal komitesi kurmuşlar; bu komite aracılığıyla köylüleri örgütleyip taleplerini kamuoyuna bir bildiri ile duyurmuşlardır. FKF’li öğrencilerin komite üyeleriyle birlikte hazırladığı ve İzmir Madenciler Sendikası teksir makinesiyle çoğaltılan 4 Şubat 1969 tarihli bildiri ile toprak mücadelelerine bir kez daha destek verilmiştir: “Sürdüğün topraklar öz malındır. Sömürücü ağaların o topraklarda hakkı yoktur. Toprak onu sürenin, alın teri dökenindir. Bu haklı emek kavganda Devrimci Türk Gençliği olarak sonuna dek yanında olduğumuzu bildiririz. Anayasanın emri olan toprak reformunu yapmayan iktidarı kınarız.”14 Bu bildiri ile toprak işgalleri köylülerin haklı mücadelesi olarak yorumlanmıştır.
TİP üyeleri ise işgallerin partiyi iktidara taşımak ve ülkeye sosyalizmi getirmek için önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Parti, toprak ağalarının özel mülkiyet hakkını çiğnemekle ve köylüleri işgal ettikleri topraktan çıkarmak için verilen yasal kararı uygulayan jandarmaya hakaret etmekle suçlanarak 25 Şubat 1969’da tutuklanan yedi erkek işgal komitesi üyesinin mahkemedeki savunmasını üstlenmiştir. TİP İzmir Genel İdare Kurulu Üyesi Güney Dinç ve TİP Karşıyaka Bürosu çalışanı Süha Çilingiroğlu, tutuklanan komite üyeleri için üç ay (20 Mart–28 Mayıs 1969) süren mahkemede yaptıkları savunmada, toprak mücadelelerini sadece erkeklerin katıldığı, kamu arazilerini işgal eden ağalara karşı düzenlenmiş eylemler olarak tanımlamışlardır. Partiye göre tarımda kapitalizmin yerine sosyalizmin gelmesi için tarım reformu yapılmalıydı; böylece köylüler şehirdeki işçi sınıfı ile birleşip partiyi iktidara taşıyacaktı.15 Bu anlamda TİP de diğer siyasi partiler gibi harekete katılan kadınları görmezden gelmiş ve toprak reformu görüşleri çerçevesinde köylüleri homojen bir grup olarak ele almıştır.
Göllüce ve Atalan köylerindeki toprak işgalleri ile topraksız köylüler, toprak ağalığına ve devletin tarım politikalarının uygulanışına karşı çıkmışlardır. Kadınlar toprak işgallerine katılarak toprak reformu tartışmalarını siyasetçilerin gündemine taşımışlar; toplumsal cinsiyet ve sınıfsal konumlarına bağlı olarak farklı şekillerde deneyimlenen kırsal eşitsizlikleri dile getirmişlerdir. Sınıf ve toplumsal cinsiyet perspektifinden tarımdaki dönüşüm süreçleri ile köylü hareketlerini inceleyen tarihsel ve sosyolojik çalışmalar, bu hareketler hakkında daha kapsamlı bilgiler edinmemizi, köylülük ve siyaset arası ilişkileri daha iyi yorumlamamızı sağlayacaktır.
KAYNAKÇA:
———. “Arazi işgalleri uyarma niteliğinde.” Ulus, 12 Şubat 1969, s. 1, 7.
———. “Demirel toprak işgali konusunda demeç verdi: ‘Tapu devletin namusudur!’” Son Havadis, 11 Şubat 1969, ss. 1, 7.
———. “Göllüce’de 26, Atalan’da 21 tarla tapu fazlası çıktı.” Tire Postası, Yıl: 16, Sayı: 3357, 1969, s. 1.
———. “Göllüce’de jandarma, kadınlara hücum etti.” Cumhuriyet, 18 Mart 1969, ss. 1, 7.
———. “Köylüler el koydukları toprakları bırakmıyor.” Milliyet, 4 Şubat 1969, ss. 1, 7.
———. “TİP’li bozguncular Torbalı’da toplandı.” Ege Telgraf, 3 Şubat 1969, ss. 1, 6.
Alpdağ, Özden. “Jandarmaya, hazine arazisinde, kadınlar karşı çıktılar.” Akşam, 25 Şubat 1969, ss. 1, 7.
Babuş, Fikret. 68 Hareketi’nin Köy Eylemleri: Devrim Havarileri FKF ve Dev-Genç. İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2003.
Bilgen Reinart, Üstün. Biz Toprağı Bilirik! Bergama Köylüleri Anlatıyor. İstanbul: Metis Yayınları, 2003.
Evliyazade, Mesude. “Göllüce Çiftliği.” Cumhuriyet, 19 Mayıs 1962, s. 2.
Feyizoğlu, Turhan. FKF: Demokrasi Mücadelesinde Sosyalist Bir Öğrenci Hareketi. İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2002.
Gürel, Burak. “Türkiye’de Kırda Sınıf Mücadelelerinin Tarihsel Gelişimi.” Marksizm ve Sınıflar: Dünyada ve Türkiye’de Sınıflar ve Mücadeleleri, der. Sungur Savran, Kurtar Tanyılmaz ve E. Ahmet Tonak. İstanbul: Yordam Yayınları, 2015, ss. 303–385.
Kubat, Hürrem. “Ecevit’in Solculuğu.” Ege Ekspres, 16 Şubat 1969, s. 1.
Özgen Tuncer, Aslı. “Ölmez Ağaç: Yırca Direnişi ve Direnişin Öznesi Kadınlar.” Başlangıç Dergisi, 2016. https://baslangicdergi.org/olmez-agac-yirca-direnisi-ve-direnisin-oznesi-kadinlar/.
Şentürk, Namık Kemal. Mülakat. İstanbul, 3 Şubat 2015.
Yavuz, Şahinde ve Özlem Şendeniz. “HES Direnişlerinde Kadınların Deneyimleri: Fındıklı Örneği.” Fe Dergi, Cilt: 5, Sayı: 1, ss. 43–58.
- - -
Bengü Kurtege Sefer, Nişantaşı Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi. Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde çocuk mahkemeleri alanında tamamlamıştır. Doktora derecesini 2018 yılında State University of New York at Binghamton Sosyoloji Bölümü’nden, İkinci Dünya Savaşı sonrası Ege köylerinde tarımsal dönüşüm süreçleriyle bağlantılı olarak ortaya çıkan toprak işgallerini toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendiren teziyle almıştır. 2017’de Salt Araştırma Fonları ile desteklenen doktora araştırması, 2018’de State University of New York at Binghamton Sosyoloji Bölümü’nde “Dissertation Year Award”a layık görülmüştür. 2019-2020 yıllarında Koç Üniversitesi UNESCO Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Kürsüsü ve KOÇ-KAM’da doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmış, tarım alanında faaliyet gösteren kadın kooperatiflerine ilişkin bir proje yürütmüştür. Kır sosyolojisi, tarım çalışmaları, kırsal kalkınma, kırsalda kadın emeği, kooperatifleşme ve köylü hareketleri üzerine yaptığı çalışmalar, çeşitli yayınların yanı sıra Toplum ve Bilim, Middle Eastern Studies gibi dergilerde yayımlanmıştır.
Türkiye’de uygulanan tarım politikalarını tarihsel bir perspektiften değerlendirdiğimizde, müşterek olarak kullanılan orman, mera, su, toprak gibi doğal kaynakların metalaşması, kırsal yoksulluğun artması ve kötüleşen yaşam ve çalışma koşulları karşısında köylülerin farklı biçimlerde mücadele ettiklerini görmekteyiz. Ancak devlet politikaları ile derinleşen eşitsizliklere karşı yürütülen bu mücadelelere katılan köylüler hiçbir zaman tefeciye, tüccara, toprak ağalarına ya da özel şirketlere karşı çıkan homojen bir grup olmamıştır. Örneğin, AKP iktidarı döneminde Milas Akbelen’de termik santrale kömür sağlamak için maden sahasını genişletmek isteyen şirkete, Karadeniz Bölgesi’nde suyun özelleştirilmesine karşı HES’lere ve kamu arazilerinin Yeşil Yol Projesi kapsamında şirketlere satılmasına, Bergama’da altın madeni aramalarına ve Yırca’da termik santral kurulumu için zeytin ağaçlarının katliamına karşı düzenlenen eylem ve protestolarda kadınların ön safhalarda yer aldıklarını biliyoruz.1 Dolayısıyla köylü hareketlerini tarihsel bir bağlama oturtmak ve mücadelelere katılan köylülerin kendi aralarındaki sınıf ve toplumsal cinsiyete dayalı farklılaşmaları üzerine düşünmek önem arz ediyor. Bu farklılaşmalar üzerine yapılacak araştırmalar, bize köylülerin tarımsal dönüşüm süreçlerini nasıl deneyimlediklerini göstererek sivil toplum kuruluşları, siyasi gruplar ve kadınlar arası ilişkileri anlamamızı sağlayacaktır.
Bu yazıda, 2018 yılında tamamladığım doktora tezim için yürüttüğüm arşiv ve saha araştırması bulgularından hareketle, İzmir Torbalı’ya bağlı Göllüce ve Atalan köylerinde toprak işgalleriyle sonuçlanan kırsal dönüşüm sürecinde topraksız köylü kadınlar, siyasetçiler ve solcu eylemciler arasındaki ilişkilere değineceğim. Yazıda ele aldığım bulgular, İstanbul ve Ankara’daki çeşitli arşivlerde taradığım belgeler, dergiler ile yerel ve ulusal gazetelerde yayımlanmış haberler, köşe yazıları, TÜSTAV Arşivi’nden taranan belgelerin yanı sıra her iki köydeki toprak mücadelecilerini desteklemiş gazeteci, avukat, Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Gençlik Örgütü ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyeleri, dönemin İzmir Valisi ve aralarında kahveci ve çiftlik kâhyasının da yer aldığı, toprak mücadelelerine katılan köylüler ile yaptığım mülakatlara dayanıyor. Türkiye köylü hareketleri literatüründe ilk kez toplumsal cinsiyet, siyaset ve sınıf boyutlarını bir arada ele alan bu araştırma, 1960’lı yıllarda köylülük ve siyaset arası değişen ilişkileri gündeme getiriyor.2
1960’lı yıllarda köylülerin bürokratik yolları kullanmak yerine toprak işgalleri veya mitinglerle sorunlarını dile getirmeye başladıklarını görüyoruz. Köylünün siyasete katılım biçimindeki bu köklü değişimi anlamak için çok partili dönemde tarımda yaşanan yapısal dönüşümden kısaca bahsetmek gerekiyor. 1950’li yıllarda Demokrat Parti’nin (DP) izlediği liberal ekonomi politikalarıyla, ulaşım, altyapı yatırımları, tarımsal sübvansiyonlar, krediler ve Marshall Yardımı’yla tarımsal üretimi makineleştirmek ve iç piyasayı güçlendirmek amaçlanmıştır. Adalet Partisi’nin (AP) ülkeyi yönettiği dönemde de (1965-1971) endüstrileşme için ucuz hammadde üretimine yönelik ithal ikameci tarım politikaları ve devlet kalkınma planlarıyla tarımda makineleşme hızlanmıştır.
Ancak bu tarım politikaları kırsal refahı artırmak ve küçük üreticiliği yerleştirmek yerine tarımda kapitalist üretim ilişkilerini pekiştirmiş; ortakçı ve topraksız köylü ile büyük toprak sahipleri arasındaki sınıfsal ayrışmaları derinleştirmiştir.3 Tarımda makineleşme sonucu toprak ağası, tefeci ve tüccarlara olan borçları artan birçok küçük köylü topraklarını satmak ve büyük şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Köylüler, kötüleşen yaşam ve çalışma koşullarına tepkilerini AP hükümetine karşı yapılan mitingler ve toprak işgalleri gibi farklı kırsal mücadele biçimleriyle göstermişlerdir. 1968’den Mart 1971’e, sol grupların da desteğiyle hükümetin ayrımcı tarım politikaları uygulamalarını, toprak ağalarına verilen desteği, topraksızlığı, kırsal yoksulluğu protesto eden işgaller ve mitingler ülke genelinde yaygınlaşmıştır. Bu dönemde ilk toprak işgali, topraksız köylüler tarafından, kamu arazilerine el koymuş toprak ağalarına karşı Elmalı’nın (Antalya) Bayraktar Köyü’nde 1967 yılında gerçekleştirilmiştir. Ardından 1969’da Göllüce ve Atalan’da DP ve AP ile yakın siyasi bağlantıları olan toprak ağalarına ve sınıfsal eşitsizliklere toprak işgalleriyle karşı çıkılmış; bu iki hareket Ege, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki pek çok toprak işgaline örnek teşkil etmiştir.4 Aynı dönemde özellikle tütün, pamuk, fındık ve çay üreticisi küçük köylü Akhisar, Ödemiş, Fatsa, Söke ve Tarsus’ta düşük taban fiyatlarına, devlet kredilerinin adaletsiz dağıtımına, yüksek faiz oranlarına, tüccar ve tefecilere karşı mitingler düzenlemiştir.
Toprak işgalleri ile sonuçlanan süreci anlamak için Göllüce ve Atalan köylerinin tarihçesine bakalım. II. Abdülhamid, 1897 Savaşı sırasında Yunan eşkıyalara karşı gösterdiği başarılara karşılık olarak Büyük Menderes Havzası’nda yer alan—ve ileride Göllüce ile Atalan çiftliklerine dönüşecek Göktepe Köyü’nü de içeren—toprakları Hacı Ali Paşa’ya armağan etmiştir. Paşanın oğlu erken Cumhuriyet döneminde Göktepe’de yaşayan herkesi topraklarından sürmüş; onları köyün hemen yanında yeni kurduğu Göllüce Köyü’nde çadırlarda yaşamak ve tarlalarında ortakçı çalışmak zorunda bırakmıştır. 1938 yılında vefat ettiğinde kurulum sürecinde olan çiftlik, ileride Adnan Menderes’in eşinin halası olacak kızı Mesude Evliyazade’ye ve üvey annesine miras kalmıştır. Ancak paşa oğlunun Ziraat Bankası’na olan borcunu ödeyemedikleri için devlet, çiftliğe 1943 yılına kadar el koymuştur.5 Hikâyenin geri kalanında Evliyazade, tek varis olarak Göllüce’yi modern üretim teknikleri kullanılan bir çiftliğe dönüştürmeye çalışmıştır. 1944 yılında yine kendine ait topraklar üzerindeki Burgaz Köyü’nü, borçlarını kapamak için Atalan ailesine satmış ve köyün adı Atalan olarak değiştirilmiştir. 1954’te Sadık Atalan vefat edince Evliyazade, Atalan’ın oğlunu, köyü DP İzmir Milletvekili ve Adnan Menderes’in kuzeni Sadık Giz’e satmaya ikna etmiştir. 1950’li ve 1960’lı yıllarda Atalan Köyü’nde başka toprak ağaları olsa da nüfuz gücü en fazla olan ağa Giz olmuştur.
Her iki toprak ağası da DP’nin kurulmasından sonra siyasi bağlantılarını kullanarak toprak reformunu engellemiş ve sermayelerini artırmışlardır. Örneğin, 1947 yılında köylerin toprak reformu dışında kalması için sınırlarını değiştirerek Tire’den Torbalı’ya geçirmişler; 1954 yılında topraklarının büyük kısmını verimsiz olarak kaydettirmişlerdir. Ayrıca 1950’lerin ortalarından itibaren her iki çiftlikte de pamuk üretiminin makineleşmesi ve üretim ilişkilerinin yeniden yapılanması sonucunda kadınlar çapalama, ot ayıklama, hasat gibi daha emek yoğun işlerde düşük ücretle çalışırken, erkekler traktör sürme, balyalama ve nakliyat işlerinde çalışmışlardır. 1967’de ithal Meksika buğdayı ekimine geçişle birlikte çoğunluğu kadın olan pamuk işçilerinin büyük kısmı işsiz kalmıştır. Aynı yıl tapu kadastro kayıtlarıyla, Göllüce’de ağalar tarafından kullanılan 2.500 dönümlük 26, Atalan’da ise 3.142 dönümlük 21 arazinin aslında kamu arazisi olduğu anlaşılmıştır.6
Bu gelişmelerin ardından 28 Ocak 1969’da Atalan Köyü’ndeki kadınlar kamu arazilerini parsellere bölüp otlarını temizlemiş ve kiralık traktörlerle tarlaları sürmek isteyince jandarma müdahalesiyle karşılaşmışlardır. Toprak mücadelesine katılan kadınlardan 45 yaşındaki Sabahat Güleç hükümet, toprak ağası ve jandarma arasındaki iş birliğini ve aralarındaki sınıfsal farkı şöyle dile getirmiştir:
“[…] Bazı işgüzarların bu arazileri yine ağalara mal edeceklerini bildiğimizden, biz de sürdüğümüz tarlalara yürümeye başladık. Jandarma önümüze çıkıp nereye gittiğimizi sordu. Tarlalara gidiyoruz diye cevap verdiğimizde gidin gidin orada boku yiyeceksiniz dedi. Tarlalara biraz daha yanaşınca jandarma mevzi aldı. Tüfeklerin mekanizmalarıyla oynuyorlar ve mermi dolduruyorlardı. Gözümüzü korkutmak istediklerini anlamıştık. Bizde doğru söylüyon oğul biz köy kadınıyız, bazen ot, bazen bok yeriz. Sizin gibi hep ağa kuzusu yemeyiz dedik.”7
Göllüce’de de yaklaşık iki yüz kadın 18 Mart 1969’da toprak ağaları tarafından kullanılan kamu arazilerinde nöbet tutmaya başlamış; jandarmanın müdahalesi sonucu hamile bir kadın ve diğer bir kadın eylemci dipçikle ağır yaralanmış, aralarında muhtarın eşinin de yer aldığı dört kadın da jandarma tarafından dövülmüştür.8 Göllüce Köyü’nde de eylemlere katılan bir kadın, mücadelelerini sonlandırmak için köye gelen Vali Muavini Kazım Ataman ve Orhan Tunçer’e 37. Madde’yi şöyle hatırlatmıştır: “Mesude Evliyazade’nin 600 dönüm tapulu arazisi var. Gerisi hazinenin. Yıllardan beri bu topraklarda ortakçı ve işçi olarak çalışıyoruz. Anayasa’ya göre, 37. Madde’ye göre araziler bize dağıtılsın.”9 1961 Anayasası’nın bu maddesi, her çiftçinin toprak sahibi olmasını ve bunun için devletin gerekli tedbirleri alabileceğini öngörmekteydi. Eylemciler bu maddeye gönderme yaparak işgallerin yasal olduğunu savunmuşlardır.
Köylü kadınların toprak işgallerine katılımına CHP ve AP’li siyasetçilerin farklı tepkiler gösterdiklerini görüyoruz. Örneğin Başbakan Süleyman Demirel, 11 Şubat 1969’da Son Havadis gazetesine verdiği röportajda kadın eylemcilerin, toprak ağalarının özel mülkiyet hakkını çiğneyerek devletin namusuna el uzattıklarını şöyle ifade etmiştir: “[…] tapu, devletin namusu demektir. Tapuyu muhafaza edemezseniz, yarın kişi emniyetini de muhafaza edemezsiniz. Tapu zırhı delindiği takdirde, anarşinin ilk kademesi başarı kazanmış olur.”10 İktidar partisine verdiği destekle tanınan ve 1964 ile 1973 yılları arasında İzmir valisi olan Namık Kemal Şentürk, yaptığımız mülakatta Göllüce ve Atalan’daki topraksız köylü kadınları, erkek tahakkümündeki kamusal alana çıkmış “terörist” kadınlar olarak şöyle tanımlamıştır: “Göllüce ve Atalan’daki siyasi olarak aktif kadınlar sıra dışıydılar. Köylerdeki birçok kadın itaatkâr, siyasetten uzak, cahil ama fedakâr ve çalışkan annelerdi. Oysa bu terörist kadınlar, işgallerde erkek gibi hareket etmişlerdi. Onları genelleştirmemeliyiz.”11
Özel mülkiyet hakkını dişileştiren ve toprak mücadelesine katılan kadınları uygunsuz davranan bireyler olarak betimleyen bu ifadelere karşı CHP’li siyasetçilerin ise toprak mücadelelerine katılanları homojen bir grup olarak gördüklerini söyleyebiliriz. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, Mart 1969’da Göllüce ve Atalan köyleri toprak işgalleri nedeniyle jandarma kordonu altındayken, bir grup gazeteci ve CHP’li bakanlar ile birlikte köyleri ziyaret ederek köylüleri desteklemiştir. 14 Mayıs 1969’da meclis bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada da desteğini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Devletten, Hükümetten ümidini kesen halk, Anayasamızın izin verdiği hatta emrettiği toprak reformunu, yer yer kendisi gerçekleştirmeye başlamıştır. […] Ellerine ‘Topraksız köylü olmaz’ diye kendi yazdıkları dövizleri alıp yürüyüşe geçen ve üzerinde yaşama hakkı iddia ettikleri toprakları işgale girişen köylüleri, toprak reformu yapmaktan ve insanca toplum düzeni kurmaktan başka hiçbir güç durduramaz.”12
Bu konuşmada, toprak ağalığını destekleyen ve kırsal yoksulluğu görmezden gelen hükümeti eleştirerek toprağın işleyene ait olması gerektiğini söylemiştir. Ancak her ne kadar eylemlere katılan köylüleri desteklese de, bu partinin de köylüleri sadece toprak sahibi olmak için mücadele eden homojen bir grup olarak ele aldığını görüyoruz.
Toprak işgalleri sırasında FKF, CHP Gençlik Örgütü ve TİP üyelerinin, topraksız tarımsal üretim biçimi, kırdaki eşitsizlikler ve toprak reformuna ilişkin siyasi görüşlerine uygun olarak köylüleri örgütlediklerini görüyoruz. CHP bu işgalleri, topraksız köylülerin hükümete ve aşırı sola karşı toprak sahibi olmak için anayasal haklarını savundukları eylemler olarak görmüştür. Manisa Milletvekili Doğan Barutçuoğlu ve Trabzon Milletvekili Ahmet Şener, Göllüce ve Atalan’daki toprak işgalleri hakkında hazırladıkları 12 Şubat 1969 tarihli raporda bunu açıkça dile getirmiştir:
“Atalan ve Göllüce olayları Türkiye’nin bütün topraksız köylerinde her zaman çıkabilir. Köylüler öyle bir bunalım içindedir ki… bu bunalım aşırı akımlar tarafından istismar edildiğinden her an anarşiye ve kan dökülmesine müncer olabileceği kanısındayız… Atalan köylüleri Anayasa’nın kendilerine bahşettiği olanakları anlamışlar, bir uyanış içindedirler. Bunu toprak reformunu anlamak ve yapmak istemeyenlere karşı bir uyarma niteliğinde almak gerekir. Atalan Köyü olaylarından Adalet Partisi hükümetinin bir sonuç çıkaracağını zannetmiyoruz. Zira şu ana kadar olaya gerekli önemi verip üzerine eğilmemişlerdir.” 13
Partiye göre her çiftçinin toprak sahibi olmasını sağlayacak toprak reformu yapılmalı; sınıf ayrımı olmaksızın bütün çiftçilerin devlet desteklerinden faydalanabildiği bir tarım reformu ile kırda adalet ve eşitlik sağlanmalıydı. Partinin bu siyasal görüşüne uygun olarak topraksız ve yoksul köylülerin hükümete karşı meşru bir eylem içerisinde oldukları düşünülmüştü.
1968 öğrenci hareketi sırasında ortaya çıkmış devrimci gençlik örgütlerinin bir araya gelerek kurdukları millî demokratik devrim görüşünü savunan FKF de Göllüce ve Atalan’da köylüleri örgütlemek için pek çok faaliyet yürütmüş, ancak kadınları örgütlemek için doğrudan bir faaliyette bulunmamıştır. Bu mücadeleler millî demokratik devrim görüşüne uygun olarak toprak ağaları, tefeciler, tüccarlar ve hükümetin oluşturduğu emperyal bloğa karşı topraksız köylüler, millî burjuvazi, küçük çiftçiler ve aydınlar arası iş birliğinin mümkün olabileceğini göstermiştir. Yaklaşık yirmi kişiden oluşan öğrenci grubu, “Bu köyde toprak mücadelesi vardır!”, “Atalan Köyü ağalara mı ait?”, “Topraksız köylü olamaz”, “Ağalara değil, adalete güveniyoruz” pankartlarını köye asmış, köy kahvesinde erkeklerle toplantılar yapmış ve radyo dinleme saatleri düzenlemiştir. FKF’liler sadece muhtarlar ve köylerde ikamet eden beş erkekten oluşan bir işgal komitesi kurmuşlar; bu komite aracılığıyla köylüleri örgütleyip taleplerini kamuoyuna bir bildiri ile duyurmuşlardır. FKF’li öğrencilerin komite üyeleriyle birlikte hazırladığı ve İzmir Madenciler Sendikası teksir makinesiyle çoğaltılan 4 Şubat 1969 tarihli bildiri ile toprak mücadelelerine bir kez daha destek verilmiştir: “Sürdüğün topraklar öz malındır. Sömürücü ağaların o topraklarda hakkı yoktur. Toprak onu sürenin, alın teri dökenindir. Bu haklı emek kavganda Devrimci Türk Gençliği olarak sonuna dek yanında olduğumuzu bildiririz. Anayasanın emri olan toprak reformunu yapmayan iktidarı kınarız.”14 Bu bildiri ile toprak işgalleri köylülerin haklı mücadelesi olarak yorumlanmıştır.
TİP üyeleri ise işgallerin partiyi iktidara taşımak ve ülkeye sosyalizmi getirmek için önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Parti, toprak ağalarının özel mülkiyet hakkını çiğnemekle ve köylüleri işgal ettikleri topraktan çıkarmak için verilen yasal kararı uygulayan jandarmaya hakaret etmekle suçlanarak 25 Şubat 1969’da tutuklanan yedi erkek işgal komitesi üyesinin mahkemedeki savunmasını üstlenmiştir. TİP İzmir Genel İdare Kurulu Üyesi Güney Dinç ve TİP Karşıyaka Bürosu çalışanı Süha Çilingiroğlu, tutuklanan komite üyeleri için üç ay (20 Mart–28 Mayıs 1969) süren mahkemede yaptıkları savunmada, toprak mücadelelerini sadece erkeklerin katıldığı, kamu arazilerini işgal eden ağalara karşı düzenlenmiş eylemler olarak tanımlamışlardır. Partiye göre tarımda kapitalizmin yerine sosyalizmin gelmesi için tarım reformu yapılmalıydı; böylece köylüler şehirdeki işçi sınıfı ile birleşip partiyi iktidara taşıyacaktı.15 Bu anlamda TİP de diğer siyasi partiler gibi harekete katılan kadınları görmezden gelmiş ve toprak reformu görüşleri çerçevesinde köylüleri homojen bir grup olarak ele almıştır.
Göllüce ve Atalan köylerindeki toprak işgalleri ile topraksız köylüler, toprak ağalığına ve devletin tarım politikalarının uygulanışına karşı çıkmışlardır. Kadınlar toprak işgallerine katılarak toprak reformu tartışmalarını siyasetçilerin gündemine taşımışlar; toplumsal cinsiyet ve sınıfsal konumlarına bağlı olarak farklı şekillerde deneyimlenen kırsal eşitsizlikleri dile getirmişlerdir. Sınıf ve toplumsal cinsiyet perspektifinden tarımdaki dönüşüm süreçleri ile köylü hareketlerini inceleyen tarihsel ve sosyolojik çalışmalar, bu hareketler hakkında daha kapsamlı bilgiler edinmemizi, köylülük ve siyaset arası ilişkileri daha iyi yorumlamamızı sağlayacaktır.
KAYNAKÇA:
———. “Arazi işgalleri uyarma niteliğinde.” Ulus, 12 Şubat 1969, s. 1, 7.
———. “Demirel toprak işgali konusunda demeç verdi: ‘Tapu devletin namusudur!’” Son Havadis, 11 Şubat 1969, ss. 1, 7.
———. “Göllüce’de 26, Atalan’da 21 tarla tapu fazlası çıktı.” Tire Postası, Yıl: 16, Sayı: 3357, 1969, s. 1.
———. “Göllüce’de jandarma, kadınlara hücum etti.” Cumhuriyet, 18 Mart 1969, ss. 1, 7.
———. “Köylüler el koydukları toprakları bırakmıyor.” Milliyet, 4 Şubat 1969, ss. 1, 7.
———. “TİP’li bozguncular Torbalı’da toplandı.” Ege Telgraf, 3 Şubat 1969, ss. 1, 6.
Alpdağ, Özden. “Jandarmaya, hazine arazisinde, kadınlar karşı çıktılar.” Akşam, 25 Şubat 1969, ss. 1, 7.
Babuş, Fikret. 68 Hareketi’nin Köy Eylemleri: Devrim Havarileri FKF ve Dev-Genç. İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2003.
Bilgen Reinart, Üstün. Biz Toprağı Bilirik! Bergama Köylüleri Anlatıyor. İstanbul: Metis Yayınları, 2003.
Evliyazade, Mesude. “Göllüce Çiftliği.” Cumhuriyet, 19 Mayıs 1962, s. 2.
Feyizoğlu, Turhan. FKF: Demokrasi Mücadelesinde Sosyalist Bir Öğrenci Hareketi. İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2002.
Gürel, Burak. “Türkiye’de Kırda Sınıf Mücadelelerinin Tarihsel Gelişimi.” Marksizm ve Sınıflar: Dünyada ve Türkiye’de Sınıflar ve Mücadeleleri, der. Sungur Savran, Kurtar Tanyılmaz ve E. Ahmet Tonak. İstanbul: Yordam Yayınları, 2015, ss. 303–385.
Kubat, Hürrem. “Ecevit’in Solculuğu.” Ege Ekspres, 16 Şubat 1969, s. 1.
Özgen Tuncer, Aslı. “Ölmez Ağaç: Yırca Direnişi ve Direnişin Öznesi Kadınlar.” Başlangıç Dergisi, 2016. https://baslangicdergi.org/olmez-agac-yirca-direnisi-ve-direnisin-oznesi-kadinlar/.
Şentürk, Namık Kemal. Mülakat. İstanbul, 3 Şubat 2015.
Yavuz, Şahinde ve Özlem Şendeniz. “HES Direnişlerinde Kadınların Deneyimleri: Fındıklı Örneği.” Fe Dergi, Cilt: 5, Sayı: 1, ss. 43–58.
Bengü Kurtege Sefer, Nişantaşı Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi. Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde çocuk mahkemeleri alanında tamamlamıştır. Doktora derecesini 2018 yılında State University of New York at Binghamton Sosyoloji Bölümü’nden, İkinci Dünya Savaşı sonrası Ege köylerinde tarımsal dönüşüm süreçleriyle bağlantılı olarak ortaya çıkan toprak işgallerini toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendiren teziyle almıştır. 2017’de Salt Araştırma Fonları ile desteklenen doktora araştırması, 2018’de State University of New York at Binghamton Sosyoloji Bölümü’nde “Dissertation Year Award”a layık görülmüştür. 2019-2020 yıllarında Koç Üniversitesi UNESCO Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Kürsüsü ve KOÇ-KAM’da doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmış, tarım alanında faaliyet gösteren kadın kooperatiflerine ilişkin bir proje yürütmüştür. Kır sosyolojisi, tarım çalışmaları, kırsal kalkınma, kırsalda kadın emeği, kooperatifleşme ve köylü hareketleri üzerine yaptığı çalışmalar, çeşitli yayınların yanı sıra Toplum ve Bilim, Middle Eastern Studies gibi dergilerde yayımlanmıştır.
- 1.Bu konudaki sınırlı sayıdaki çalışmalar için bkz. Üstün Bilgen Reinart, Biz Toprağı Bilirik! Bergama Köylüleri Anlatıyor, İstanbul: Metis Yayınları, 2003; Aslı Özgen Tuncer, "Ölmez Ağaç: Yırca Direnişi ve Direnişin Öznesi Kadınlar", Başlangıç Dergisi, 2016; Şahinde Yavuz ve Özlem Şendeniz, "HES Direnişlerinde Kadınların Deneyimleri: Fındıklı Örneği", Fe Dergi, Cilt: 5, Sayı: 1, ss. 43–58.
- 2.Daha detaylı bilgi edinmek için bkz. Bengü Kurtege Sefer, "Imagined Landscapes for Contested Politics of Land Reform, Peasant Struggles and Women in Rural Turkey", Middle Eastern Studies, Vol: 59, No: 1, 2023, ss. 54–69; Bengü Kurtege Sefer, "1960'lı Yıllarda Ege Köylerinde Topraksız Köylü Mücadeleleri, Siyaset ve Kadın", Tarihin Dönüşümü, Dönüşümün Tarihi, der. Gözde Orhan, İstanbul: Nobel Akademik, 2022, ss. 205–238; Bengü Kurtege Sefer, "Different Paths of Rural Transformation: The Apotheosis of the Green Revolution and the Throes of Landless Peasant Women in Two Aegean Villages of Turkey in the 1960s", Doktora Tezi, State University of New York at Binghamton, New York, 2018.
- 3.Burak Gürel, "Türkiye'de Kırda Sınıf Mücadelelerinin Tarihsel Gelişimi", Marksizm ve Sınıflar: Dünyada ve Türkiye'de Sınıflar ve Mücadeleleri, der. Sungur Savran, Kurtar Tanyılmaz ve E. Ahmet Tonak, İstanbul: Yordam Yayınları, 2015, ss. 303–385.
- 4.Fikret Babuş, 68 Hareketi'nin Köy Eylemleri: Devrim Havarileri FKF ve Dev-Genç, İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2003, ss. 156–170.
- 5.Mesude Evliyazade, "Göllüce Çiftliği", Cumhuriyet, 19 Mayıs 1962, s. 2.
- 6."Göllüce'de 26, Atalan'da 21 tarla tapu fazlası çıktı", Tire Postası, Yıl: 16, Sayı: 3357, 1969, s. 1.
- 7.Özden Alpdağ, "Jandarmaya, hazine arazisinde, kadınlar karşı çıktılar", Akşam, 25 Şubat 1969, ss. 1, 7.
- 8."Göllüce'de jandarma, kadınlara hücum etti", Cumhuriyet, 18 Mart 1969, ss. 1, 7.
- 9."Köylüler el koydukları toprakları bırakmıyor", Milliyet, 4 Şubat 1969, ss. 1, 7.
- 10."Demirel toprak işgali konusunda demeç verdi: 'Tapu devletin namusudur!'", Son Havadis, 11 Şubat 1969, ss. 1, 7.
- 11.Namık Kemal Şentürk ile mülakat, İstanbul, 3 Şubat 2015.
- 12.Hürrem Kubat, "Ecevit'in Solculuğu", Ege Ekspres, 16 Şubat 1969, s. 1.
- 13."Arazi işgalleri uyarma niteliğinde", Ulus, 12 Şubat 1969, ss. 1, 7.
- 14.Turhan Feyizoğlu, FKF: Demokrasi Mücadelesinde Sosyalist Bir Öğrenci Hareketi, İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2002, s. 349.
- 15."TİP'li bozguncular Torbalı'da toplandı", Ege Telgraf, 3 Şubat 1969, ss. 1, 6.