DOĞMAMIŞ İNTİHARA MEKTUP

Ömür İklim Demir

8 Aralık 2023

Eozh0054 Beylerbeyi Sarayı
Salt Araştırma, Engin Özendes Arşivi
Beylerbeyi Sarayı
Salt Araştırma, Engin Özendes Arşivi
Bu öykü, Metin Deneyleri Alanı’nın Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi’nden yola çıkarak beş yazarın katkısıyla hazırladığı “Eksik Şehir” yazı dizisi kapsamında yayımlanmaktadır.

Şurada bir köprü olsaydı ya! Kumpircilerin oradan Beylerbeyi Sarayı’na doğru mesela… Altından kuşlar uçsaydı, gemiler geçseydi, heybetli bir şey olsaydı yani. Her kartpostala koysalardı gölgesini; boyalı bardaklara, dandik tişörtlere, takvim köşelerine falan—hiç sektirmeden her yere koysalardı. Gizlice şahit olsaydı köprü tüm şehre ta oralardan; ağlayan sarhoşları izleseydi, karısını dövenleri izleseydi, uzun uzun listeler hâlinde her neviden insanı, iti kopuğu, uğursuzu ve bazen de sabah serinliğinde balkondaki çiçeklere su veren annemi izleseydi. Duvara sıçrayan ılık kanda, ortanca yapraklarında parıldayan su damlalarında, kaldırım kenarlarında köpüklenmiş sidik birikintilerinde, plastik mavi kovanın dibinde yan dönüp de gözünü bulutlara dikmiş sarı kuyruklu istavritin matlaşan gözlerinde ve bin yüz on bir tane dışbükey yüzeyde daha rengarenk eğilip bükülseydi köprü bizleri izlerken. Her zaman ve her yerde böylesine çok, böylesine iliğimize, kemiğimize, ruhumuza kadar işleseydi şehrin içine. Öyle ki gece vakti kafasını kaldırıp köprünün suretine bakanlar, onun yanarlı dönerli ışıklarını değil de kendi içlerindeki zifirî karanlığı ve o zifirî karanlığın en dibine kadar inen daracık dehlizleri görselerdi—küçük de olsa bir ihtimal, belki dünyada bir şeyler değişirdi. Nihayetinde yani… Belki… Belki de hiç değişmezdi, belki de sadece biraz, belki de eser miktarda, belki de ve belki de sadece, of… Aklımdaki girdap çekiyor beni içine; boşa ve başa dönüyorum, boşa ve başa.

Ah be…

Ben…

Ne diyordum?

Bir, bir köprü ya… Bir köprü olsaydı ya şurada. O vakit çıkardım tepesine gecenin köründe—o vakit—kenarında iki üç ziftlenir, sonra tam ortasından ve de dimdik dalardım suya: altmış, altmış beş, hatta taa yetmiş metreden—martılara, gökyüzüne, kuru yük gemilerine ve bin yıl önceki yıldızlara ve seyyarelere ve de tüm hayata teğet geçip hepsine afili bir selam çakarak iskele-yönünde-yelkenler-fora, yedi nokta dört knot şiddetinde tuz buz dağılırdım suya.

Sonrasında, bugünden zamanın başlangıcına doğru esen kasvetli bir rüzgâr olup uğuldardım vuuuuu, vuuuuu, vuuuuu-huuuuu-huuu! Hem de İstanbul’daki her türlü dümenin, cinayetin müsebbibi benmişim de cümle alemden af diliyormuşum gibi tarazlı ve bir o kadar da kirli sakallı bir sesle yapardım bunu. Vuuuuu, vuuuuu, vuuuuu-huuuuu-huuu, vuuuuu, vuuuuu, vuuuuu-huuuuu-huuu… İşte o zaman: Boğaz’ın dibindeki solungaçları çaparili mezgitlerden, kapkara çamurlara bulanmış Bizans askerlerine kadar zamanın her köşesinden insan, hayvan, taş, toprak, kum ve nebatat duyardı o zaman sesimi. Anlamazlardı yine belki ama… en azından duyarlardı. Başka ne söylenir bilmem ki: Bu da bir şeydir be kardeşim, bir manadır ya da noktadır en azından—kâinatın sonunda kapkara bir delik gibi yutar ha yutar her şeyi.

Omur Iklim Demir Baska Kayda Rastlanmad Gorsel

ŞEVKET KEMAL BEY (Tayyareci) — İlk tayyarecilerimizden ve ilk hava şehitlerimizdendir. 1885’te İstanbul’da Gedikpaşa’da doğdu, korvet kaptanı Salih Hulusi Bey ile Debreli Behice Hanım’ın oğludur; ilk tahsilini doğduğu semtte gördü, 1901 senesinde Heybeli Ada Bahriye Mektebi’ni bitirdi, deniz üsteğmeni iken 1905’te tayyarecilik tahsili için İngiltere’de Bristol Uçak Fabrikası’na gönderildi ve 1907’de memlekete dönerek yüzbaşı oldu. Tayyareciliğinin ilk senesinde İstanbul semalarında pek çok başarılı tecrübe uçuşları yaptı. 1908 senesinden sonra Yeşilköy Tayyare Mektebi’nde eğitim ve muhaberat işleriyle iştigal etti.

Birinci Cihan Harbi arifesinde, Avrupa’nın her tarafında havacılığın en heyecanlı ve de şedit gelişmeleri yaşanıyordu. Dancourt adında bir Fransız tayyarecisi en uzun menzilli uçuş rekoru için İstanbul’dan Kahire’ye giderken Toros Dağları’nı aşamamıştı. Bu suretle, Fransızlara fevkalade bir cevap vermek niyetiyle, aynı uçuşun Türk tayyarecileri tarafından yapılması kararlaştırıldı. İttihat ve Terakki Fırkası tarafından tertip edilen Kahire Seferi, maalesef ki havacılık tarihimizin en büyük trajedilerinden birine dönüştü. Bu tarihi sefer sırasında Şevket Kemal Bey muhaberat şefi olarak vazifeliydi.

1914 senesinde, diğer şehirlerdeki tayyare ikmal istasyonlarını teftiş etmesi maksadıyla, Yeşilköy Deniz Tayyare Mektebi bünyesinde teftiş subayı olarak vazifelendirildi, vazifesi itibariyle Anadolu’nun pek çok şehrini gezip gördü, çeşitli yerlerde keşif uçuşları yaptı, mevcut tesislerin muasır hâle getirilebilmesi için neler yapılması gerektiğini izah eden pek çok rapor hazırladı. 27 Nisan 1914 tarihinde, İskenderun Körfezi civarına inşâ edilecek deniz tayyare meydanı için keşif uçuşuna çıktı. O tarihten sonra kendisinden ya da tayyaresinden bir daha haber alınamadı. Bu veçhile; havacılık tarihimizin ilk kayıp vakası olarak kayıtlara geçmiştir.

TAYYARECİ ŞEVKET KEMAL BEY SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatih ilçesinin Karagümrük bucağının Hatice Sultan Mahallesi sokaklarından; Hacı Muhiddin Camii Sokağı ile Fevzi Paşa Caddesi arasındadır (Pafta 7/88). Fevzi Paşa Caddesi tarafından gelindiğinde, bir araba geçecek genişlikte, bir kısmı asfalt döşenmiş iken bozulmuş, bir kısmı kabataş döşeli iken toprak yol olmuş bakımsız bir sokaktır. Telle çevrilmiş bir arsa gerisinde Mihrimah Sultan (Edirnekapusu) Camii görülür. Sokak üzerinde ayrıca şimdilerde metruk ve harap bir hâlde bulunan Mihrimah Sultan (Edirnekapusu) Hamamı vardır (B.: Edirnekapusu Camii, cilt 9, sayfa 4925; Edirnekapusu Hamamı, cilt 9, sayfa 4929). Hacı Muhiddin Camii Sokağı ile olan kavşağının köşesinde ise bir odun deposu bulunur. (Aralık 1966)

- - -

Ömür İklim Demir, 1980’de Adana’da doğdu. Tarsus’ta büyüdü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yedi yıl ceza avukatı, üç yıl da reklam yazarı olarak çalıştı. Öğrencilik yıllarında çeşitli fanzinlerde ve teknoloji dergilerinde yazarlık yaptı. İlk öyküsü 2010′da Varlık’ta, ilk kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı 2015’te Yapı Kredi Yayınları’nda yayımlandı. Bu kitabı 2016 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü ve Ankara Üniversitesi Öykü Ödülü’ne layık görüldü. 2015’te yazdığı bir öyküsüyle de Giovanni Scognamillo adına verilen GİO Ödülleri’nde “Yılın En İyi Öyküsü” ödülünü aldı. Şimdilik var olmakla meşgul.
PAYLAŞ