"İşim hakkında yazın!"

Harika Söylemezoğlu'nun Mimari Pratiği

Sevince Bayrak

13 Haziran 2024

1 Img 7668 İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin kütüphanesinden fotoğraf<br />
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin kütüphanesinden fotoğraf

Sevince Bayrak, erken Cumhuriyet döneminden günümüze kadın mimarların üretimini araştırdığı yazı dizisinin ikinci bölümünde, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi binası odağında Harika Söylemezoğlu’nun mimari pratiğini inceledi. Dizinin ilk yazısına bu bağlantıdan erişilebilir.

“Bu kampüste, derse girmeyi sevdiğim tek yer Diker Binası. Diğerlerini hiç sevmiyorum, ama burası çok güzel.” Kulaklarıma inanamadım. Bir grup öğrenci binanın geniş ve aydınlık koridorunda yürürken içlerinden biri, şen şakrak, güler yüzlü bir kadın, saatlerdir her köşesini hayranlıkla gezdiğim bu bina için mi söylemişti bunları? Koşarak yanlarına gittim. “Bu binayı tasarlayan mimarla ilgili araştırma yapıyorum da” dedim, “az önce sizi duydum, bu binayı mı seviyorsunuz?” O kadar alışmışım ki mimarların hayran olduğu modern yapıların mimar olmayanlara soğuk, ruhsuz ya da çirkin gelmesine, öğrenciler heyecanla binanın nesini sevdiklerini anlatmaya başladıklarında gözlerim doldu. Birisi girişteki peyzaj çizim atölyesinin çok güzel ışık aldığını, diğeri kütüphanesinin içini açtığını, öteki amfilerinin çok güzel olduğunu söyledi. Belki de insanın en çok özen görmeye ihtiyaç duyduğu dönemlerden biri olan üniversite yıllarında, her köşesi incelikle tasarlanmış bu yapının içindekileri koruyan ve büyüten hâlini sevmişlerdi.

Öğrencilerden biri, “Kampüsteki bütün binalar çok düz, burası öyle değil” diye ekledi. Haklıydı, binanın arşivdeki çizimlerinde en dikkat çeken özelliği, uzun bir omurgaya takılı ve hiçbiri dik açılı olmayan amfileri, planda açılı duran merdivenleri ve yine açılı cepheleri. Kampüsün vaziyet planına bakınca da öğrencinin serzenişi doğrulanıyor; U, L ya da dikdörtgen planlı klasik eğitim yapılarının yanında bu bina farklı açıları ile ayrışıyordu.

2 Tsopa116034 İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Kampüsü vaziyet planı<br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Kampüsü vaziyet planı
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Derslikler ve Kütüphane Binası, kampüs içindeki adıyla Diker Binası, Harika ve Kemali Söylemezoğlu’nun uygulanan az sayıda yapısından bugün hâlâ ayakta olanlar arasında. Film ve dizi çekimlerinde kullanılan fotojenik kütüphanesi, dairesel kolonların taşıdığı asma katı, ilk günden beri oradaymış gibi asma katı saran deve tabanı ve orman manzarasına açılan pencereleri ile iç açıcı bir kitaplık. Amfi düzenindeki dersliklerse iç cepheleri, mobilya ve malzemeleri, her biri farklı tasarlanmış koridor ve merdiven bağlantıları ile vaziyet planında açılı duran kütleleri oluşturuyor.

3 Tsopa116028 Sınıflar katı; yapının doğu cephesindeki girişle doğrudan sınıflara ulaşılabiliyor. <br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi
Sınıflar katı; yapının doğu cephesindeki girişle doğrudan sınıflara ulaşılabiliyor.
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

3 Tsopa116028 Giriş katı; sol alt köşede bugün peyzaj çizim atölyesi olarak kullanılan birim görülüyor. <br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi
Giriş katı; sol alt köşede bugün peyzaj çizim atölyesi olarak kullanılan birim görülüyor.
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

5 Img 7720 Sınıflar katı girişi
Sınıflar katı girişi

Giriş katında amfiler, birinci katında kütüphane ve bodrum katında masa tenisi alanı ile ıslak hacimlerin yer aldığı, detayları ve malzemeleri kısmen korunmuş bu yapı, fotoğraf ve çizimlerde göründüğünden çok daha etkileyici. Yapının oturduğu farklı kot ve cephelerde dört ayrı giriş tasarlanması, bu girişlerin tamamının kilitli ve atıl bırakılmayıp kullanılıyor olması mimari projelerde çok sık rastlanmayan bir başarı. Keşke Harika Söylemezoğlu sağ olsaydı da uzun uzun anlatsaydı. Neyse ki Necati İnceoğlu’nun Anılarda Yalnızlar kitabı için Harika Hanım’la yaptığı görüşmeler var. Necati Bey’in, Harika Hanım’ın tasarımcı kimliğine olan saygısı, onu Kemali Bey’in eşi değil, ortağı olarak görmesi sayesinde bu yapının hikâyesini de öğreniyoruz. 1

6 Tsopa116031 Kütüphane katı <br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Kütüphane katı
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

7 Tsopa116030 Kütüphane asma kat planı<br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Kütüphane asma kat planı
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

8 Tsopa116005 Sınıf katını giriş katına bağlayan ana merdiven detayı<br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Sınıf katını giriş katına bağlayan ana merdiven detayı
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

9 Img 7645 Edited Merdiven detayı
Merdiven detayı

Harika Söylemezoğlu, 1960’ların başında İstanbul Üniversitesi Yapı İşleri’nde müşavir olarak çalışırken önce bir türlü bitirilemeyen Cerrahpaşa Doğum Hastanesi projesinin tamamlanmasında görev alır. Sonra da Orman Fakültesi’nin tasarımını üstlenir. Necati İnceoğlu ile görüşmesinde, “Kemali cephelere çok emek verdi” diye özellikle belirtmiş ama bana kalırsa yapının etkileyici kısmı iç kurgusu, malzemeleri ve çizildiği gibi uygulanmış detayları. Bir de yapının arka cephesi; amfilerin arasında kalan sakin avlucukların yeşil alan ve topoğrafya ile ilişkisi. Sayıca çok fazla uygulanmış eserleri olmamasına rağmen, ikilinin arşivinde bina bittikten sonra çekilen fotoğrafların sadece binanın cephelerini göstermesi, Kemali Bey’in kendi uğraştığı kısmı belgelemiş olmasından mı acaba? İkiz çocukları büyürken bir yandan vergileri, faturaları ödemek, aile bütçesini ayarlamak, çocukları götürecekleri gezileri planlamak, çocukların okul taksitlerini düşünmek gibi ailenin günlük işleriyle uğraşan Harika Söylemezoğlu2, bir yandan da oturma odasının ortasına koyduğunu çizim masasında3 mesleğini devam ettirmeye çalışırken yaptıklarını belgelemeye fırsat bulamamış olabilir mi?

10 Tsopa116027 Cepheler <br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Cepheler
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

11 Img 7748 Edited Amfilerin arka cephesi
Amfilerin arka cephesi

12 Tsoh433004 Orman Fakültesi binası; bugün peyzaj çizim atölyesi olarak kullanılan alan <br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Orman Fakültesi binası; bugün peyzaj çizim atölyesi olarak kullanılan alan
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

13 Tsoh433001 Orman Fakültesi binası<br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Orman Fakültesi binası
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

Babası mühendis, ağabeyi mimar olan Harika Hanım’ın çocukluğu babası ile şantiyelerde ve ağabeyinin mimarlık bürosunda geçmiş.4 Çok isteyerek girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin (bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) ilk kadın mezunlarından olarak 1944 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Yapı İşleri Bürosu’nda mimar olarak göreve başlamış. Orada tanıştıktan sonra evlendiği Kemali Söylemezoğlu ile ilk ortak işleri, balayında belgeledikleri Erzurum Çifte Minare ve Ulu Camii’nin rölövesi. Kemali Söylemezoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Erzurum’dan başlayacak Mimarlık Gezileri’ne gönderilmek üzere Türk Yüksek Mimarlar Birliği tarafından seçildiği için5 nikahtan bir gün sonra Erzurum’a giden çift, kırk gün boyunca birliğin seçtiği diğer mimar Ali Saim Ülgen ile beraber tarihî eserleri belgelemiş. Ertesi yıl ikiz bebekleri dünyaya gelen çiftin ortak üretimleri arasında İzmir Planı Uluslararası Yarışması, Erzurum Devlet Demiryolları Müdürlüğü İşletme Toplantı Binaları ve Memur Evleri Mahallesi Yarışması, Eskişehir Devlet Hastanesi Proje Müsabakası ve İstanbul Adalet Sarayı Yarışması sayılabilir.

14 Tsoboh011 Harika Hanım ve Kemali Bey, Erzurum Hatırası<br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
<br />
Harika Hanım ve Kemali Bey, Erzurum Hatırası
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi


İzmit Belediye ve Otel Binası Yarışması’nda birinci olan, ama Harika Söylemezoğlu’nun adının eklenmediği projeyi saymazsak, yarışmalarda elde ettikleri en büyük başarı İstanbul Belediye Sarayı Yarışması’nda kazandıkları ikincilik ödülü. Jüri, bu projede en çok “halkla alakalı büroların girişlerini ve buradaki ferahlığı”6 takdir etmiş. Bu yaklaşımlarının çok benzerini, yarışmadan on sene sonra tasarladıkları Orman Fakültesi binasında, bu kez öğrenci girişlerini ferah ve aydınlık alanlar olarak kurgulayarak hayata geçirmişler.

15 Istanbul Belediyesi Yarsmas 1 İstanbul Belediye Sarayı Yarışması’nda ikincilik ödülü alan projenin zemin kat planı, <i>Arkitekt</i>, Sayı: 259-260, 1953, s. 79
İstanbul Belediye Sarayı Yarışması’nda ikincilik ödülü alan projenin zemin kat planı, Arkitekt, Sayı: 259-260, 1953, s. 79

Her ne kadar Salt Araştırma’daki arşivlerinde Harika ve Kemali Söylemezoğlu’nun adı beraber geçse de, Kemali Söylemezoğlu’nun akademik kariyeri, Taşkışla’nın iz bırakan hocalarından biri olması ve meslek hayatına kesintisiz devam etmesi nedeniyle bugün elimizde kendisinin üretimlerine ilişkin çok daha fazla belge var. Harika Söylemezoğlu, Necati İnceoğlu’nun ifadesiyle “mücadeleyi ve girişimi seven, Kemali Bey’den çok farklı olan canlı ve atak kişiliği”7 ile “mimarın karısı” olmaktan fazlasını hak etmesine rağmen, kendisiyle sağlığında yapılan görüşmelerin çoğu ya kocasının üretimlerine ya da kadın olmanın sorunlarına odaklanmış. Harika Hanım, kadın-erkek eşitliği ile ilgili görüşleri sorulduğunda şöyle yanıtlamıştı: “Türkiye’deki mesele umumi bir haksızlık: Eşitsizlik. Ama Amerika’dakiler eşit mi? O da değil.”8 Aynı yıllarda Amerika’da benzer sorunları yaşayan Denise Scott Brown ise Türkiye’deki meslektaşlarının aksine, saldırgan bir imajı olmasına aldırmadan kendisini “mimarın eşi” olarak gören eleştirmen ve mimarlardan hesap soran makaleler, ismini geçirmeyen editörlere mektuplar yazıyordu. Olur da birileri her iki ortağı eşit görüp Brown ve eşi Robert Venturi’yle beraber röportaj yaparsa, röportajda Venturi’ye işleri hakkında sorular sorarken, Brown’a “kadın sorunu” hakkında sorular yöneltiyorlardı. “’İşim hakkında yazın!’ diye yalvarırdım ama bunu nadiren yaptılar.”9

İzmit Belediye ve Otel Binası Yarışması’nda ekip üyeleri Kemal Ahmet Aru, Gündüz Özdeş ve Kemali Söylemezoğlu bütün gün üniversitedeyken Harika Söylemezoğlu’nun, akşama kadar evde projeyi çizmesine rağmen—Kemali Bey’in isteği üzerine—künyede adının yazılmaması gibi, Denise Scott Brown da iki yıl boyunca çalıştığı ve Venturi’nin sadece iki öğleden sonrasını ayırdığı bir projenin dergide yayımlanırken editör tarafından Venturi’ye mal edilmesinden muzdaripti. Sanırım Brown’ın şansı, projenin dergiden önce kendi adıyla yayımlanan bir kitapta yer alması ve ortak üretimlerine Brown’ın adını yazmamayı aklından geçirmeyen bir ortağı olmasıydı. Yine de Brown’ın ömrü, kendi fikirlerini Venturi’ninmiş gibi sunan editör ve eleştirmenlerle mücadele etmekle geçmiş. Ancak bu mücadelenin asıl amacı, kimin projenin hangi kısmına ne kadar katkı koyduğunun belgelenmesi değil, kendi adının yok sayılmamasıydı. Brown, “Bizzat kendimiz projelere yaptığımız katkıları ayıramayız” derken ortaklaşa üretimleri müellifine göre parçalamanın ekip ruhuna aykırı olduğu fikrini destekliyordu. Öte yandan, yıldız yaratma üzerine kurulu mevcut sistem, tasarımı bir ekip işi olarak kabul edemediği için Denise Scott Brown’ı mimarın karısı—ya da en iyi ihtimalle “fotoğrafçısı, katibi veya sekreteri”—olarak gördüğü gibi, projelerine katkıda bulunan diğer mimarları da birer “kurşun kalem”den ibaret sayıyordu.10

Ortaklaşa üretimlerde kimin hangi parçayı yaptığı çoğu zaman merak konusudur, ancak mimarlık ya da sinema gibi birden fazla disiplinin kesiştiği alanlarda sonuç ürün, üretim bandı gibi lineer bir hatta ortaya çıkmadığından kimin hangi parçayı yaptığını açıklamak zor; arşivlerde izini sürmekse neredeyse imkânsızdır. Diğer yandan, emeği geçmesine rağmen kaydı tutulmamış müelliflerin hakkını teslim etmek ve işlerinin üzerine konuşabilmek için bu bilgilere ihtiyacımız olduğu da bir gerçek. Dahası hem hayatta hem de işte ortak olan insanların birbirlerini, düşüncelerini hangi alanda nasıl etkilediklerini açığa çıkarmak görünenden daha zor. Kemali Bey’in meslek hayatında Harika Hanım’ın nasıl bir etkisi olduğu konuşulmamış olsa da, akademik kariyerinde büyük rol oynadığını, Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğretim üyeliğine Harika Hanım’ın vasıtasıyla başladığını Kemali Bey 70. yaş gününde verdiği röportajda anlattığı için biliyoruz.11

Kemali Söylemezoğlu, Bruno Taut’un 100. yaş günü için Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin “orta mekân”ındaki buluşmada yaptığı konuşmasına Taut’un öğrencisi olmuş Harika Hanım’ın sözleriyle başlıyordu: “[Bruno Taut’u] yaşamını yitirmeden önce tanımış olanlar vardır. Ben ne yazık ki bu mutlu kişilerden değilim. Onu bana 1937’lerin Akademi mimar adayı öğrencileri arasında bulunmuş olan eşim yüksek mimar Harika […] ‘ince, uzunboylu, mavi gözlü, nazik ve öğrencilerine çok şey öğretmek için çabalayan bir kişi’ olarak tanımlardı.”12

Kemali Söylemezoğlu’na gösterilen ilginin benzeri Harika Söylemezoğlu’na da gösterilmiş olsaydı, bugün arşivlerdeki röportajlarda ve belgelerde Harika Hanım’ın işlerine dair daha fazla malzeme bulabilirdik. Ama, diyordu Harika Söylemezoğlu, “kadının mimarlığına en başta Kemali karşıydı.” Millî Eğitim Bakanlığı Yapı İşleri Bürosu’nda çalışırken tanıştığı şef Kemali Bey’in “Harika Hanım ne diye mimar oldunuz?” sorusuna, “Vallahi seviyorum da onun için” diye yanıt vermiş; “Bir şey yarat da, ama insan evinde güzel bir köfte yapsa daha iyi değil mi?” diye soran Kemali Bey’e, “onu yapmama mani değil ki mimar olmam” diye karşı çıkmıştı.13

Necati İnceoğlu’nun aktardığına göre, ikilinin karakterleri kadar mimari görüşleri de farklıydı.14 Bu farkı en iyi görebileceğimiz örnekler, Harika Söylemezoğlu, Mesadet Adaş ve Kemali Söylemezoğlu’nun ikincilik ödülü alan İstanbul Belediye Sarayı ile Kemali Söylemezoğlu’nun bu yarışmadan birkaç yıl evvel Paul Bonatz ile beraber tasarladığı İstanbul Belediye Sarayı projeleridir. Aynı konu için tamamen farklı mimari anlayışlarla tasarlanmış bu iki öneri arasında en ufak bir ortak nokta olmaması, farklılaşan ekip yapıları ile ortaya çıkan ürünün nasıl değişebileceğini de gösterir.

16 Istanbul Belediyesi Yarsmas 2 Harika Söylemezoğlu, Mesadet Adaş ve Kemali Söylemezoğlu’nun İstanbul Belediye Sarayı Yarışması’nda ikincilik ödülü alan proje çizimi, <i>Arkitekt</i>, Sayı: 259-260, 1953, s. 78
Harika Söylemezoğlu, Mesadet Adaş ve Kemali Söylemezoğlu’nun İstanbul Belediye Sarayı Yarışması’nda ikincilik ödülü alan proje çizimi, Arkitekt, Sayı: 259-260, 1953, s. 78

17 Paul Bonatz Ile Olan Proje Paul Bonatz ve Kemali Söylemezoğlu’nun 1946 tarihli İstanbul Belediye Sarayı çizimi<br />
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi<br />
Paul Bonatz ve Kemali Söylemezoğlu’nun 1946 tarihli İstanbul Belediye Sarayı çizimi
Salt Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi

Mimarlığı bireysel kahramanlık hikâyeleri yerine ortaklaşa bir çaba ile üretilen kültürün parçası olarak tanımlamayı önerdiğimiz Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi15 kitabının Denise Scott Brown’dan ilham alarak yazdığım “Mevcuttan Öğrenmek” bölümüne, Brown’ın Las Vegas’taki meşhur fotoğrafını eklemek istedim. Fotoğrafın telif hakkı için ofislerine mail attıktan birkaç saat sonra Brown’ın asistanı Emma’dan yanıt geldi: “Denise, görsel kullanımına izin verdiği her metni mutlaka okumak ister, lütfen metninizi bizimle paylaşın.” 93 yaşındaki Denise Scott Brown’ın hâlâ bu tempoda çalışmasına şaşırıp yazdığım bir şeyi okuyacak olmasına heyecanlanarak metni gönderdim. Gelen yanıt hem sevindirici hem de benim için utanç vericiydi. “Mimarlığın Çuval Teorisi fikri ile bu fikrin kendi planlama ve mimarlık anlayışıyla paralelliği Denise’in ilgisini çekti. Denise de hep mimarlar için bir ‘alet çantası’ndan [bag of tools] bahseder ve bunu Le Corbusier’nin Atina Tüzüğü’ne alternatif olarak, mimarların mevcuttan öğrenmesi için bir yöntem olarak önerir.” Utanç verici olan kısım ise Denise’in uyarısıydı: Learning From Las Vegas‘ın temel fikirlerini kendisi tanımlamış olsa da, sonuç kesinlikle ortak bir çalışmanın ürünüydü ve bu sebeple metinde sadece onun adını geçirdiğim kısımları “Denise Scott Brown, Venturi ve ekibi” olarak düzenlememi istiyordu. Ömrü boyunca ortak üretim yapmalarına rağmen Pritzker Ödülü’nü tek başına alan; mimarlık medyasında, kendi icadı olan ördekten tasarımında büyük rol oynadığı projelere kadar fikirlerinin sahibi olarak gösterilen Robert Venturi ile tüm ekibin hakkını koruması, ortaklaşa üretimin gücüne ne kadar inandığının göstergesiydi. Tıpkı proje paftalarında sadece kendi adı yazmasına rağmen Kemali Bey’in Orman Fakültesi binasının cephelerindeki emeğini belirtmeden geçemeyen Harika Söylemezoğlu gibi…

70. yaşını kutlamak için Kemali Söylemezoğlu ile röportaj yapan Behçet Ünsal, söyleşinin sonunda mimar ebeveyn olmanın ikiz çocuklarını nasıl etkilediğini, çocukların mimarlığa yönelip yönelmediklerini sorar. Kemali Bey’in yanıtıysa ev ve işin birbirine karıştığı ömrünün özeti gibi: “Vallahi, iki üç proje yapıp uyguladım. Boğaziçi’nde iki yalı yaptım ki mal sahibi iş birliği ile tamamlandı. Kazandığım ya da kaybettiğim pek çok konkura girdim, ama üzülerek çıktım. Mal sahibi veya otoritelerle uğraşıp bir iş yapmak mesele. Çocuklar sıkıntılı mimar olarak bizi gördüler; onlara bir etkimiz olmadı doğrusu.”16 Kariyerinin büyük bir kısmında ortaklaşa üretimleri olmasına rağmen Behçet Ünsal’ın röportajda kendisinden hiç bahsetmediği Harika Hanım ise Orman Fakültesi binası uygulandıktan bir süre sonra mimarlık yapmayı bırakmış ve bir kıyafet butiği işletmeye başlamış.17 Bu meşgalesinden Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi’ne kalan tek belge, giysilerle ilgili şu çizelge olsa gerek.

Harika Hanım, 2006 yılında verdiği röportajda Kemali Bey gibi akademisyen olmadığı için pişmanlık duymadığını, çocuklarıyla meşgul olmayı tercih ettiğini söylüyordu.18 Mimarlığı bırakıp saatleri daha rahat olan bir iş olarak butik işletmek de bu tercihin zorunlu sonucuydu.19 Keşke sizinle daha önce tanışsaydık Harika Hanım; o zaman sadece işlerinizi, mimarlığa olan sevginizi, her şeye rağmen sürdürmeye çalıştığınız mesleğinizi ve bu yazının ilham kaynağı olan, hâlen ayaktaki tek binanızın hikâyesini bütün detaylarıyla öğrenip yazabilirdim.

18 Img 7755 Peyzaj çizim atölyesi girişi
Peyzaj çizim atölyesi girişi

19 Img 7708 Edit Amfiler
Amfiler


- - -


Sevince Bayrak, mimar ve yazar. 2007’den bu yana SO? Mimarlık‘ta mimarlık ve kent ile ilgili çalışmalar yapıyor. 2015’ten beri MEF Üniversitesi’nde ders veriyor.
  • 1.
    Necati İnceoğlu, Anılarda Yalnızlar: 1940-60 Arası Türkiye Mimarlık Ortamına Bir Yolculuk, 3. Baskı, İstanbul: YEM Yayın, 2018.
  • 2.
    A.g.e., s. 115.
  • 3.
    Gökçe Bayrakçeken Tüzel, Being and Becoming Professional: Work and Liberation Through Women's Narratives in Turkey (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004, s. 296.
  • 4.
    Harika Alpar Söylemezoğlu ile röportaj, "İnanmadığım, Samimiyetsiz Hiçbir İşe Girmedim", yapı.com.tr, 23 Mart 2006.
  • 5.
    Mimarlık, Yıl: 1, Sayı: 4, 1944, s. 32.
  • 6.
    "İstanbul Belediye Binası Proje Müsabakası", Arkitekt, Sayı: 259-260, 1953, ss. 71-88.
  • 7.
    İnceoğlu, a.g.e., s. 22.
  • 8.
    Bayrakçeken Tüzel, a.g.e., s. 318.
  • 9.
    Denise Scott Brown, "Room at the Top? Sexism and the Star System in Architecture", https://www.readingdesign.org/room-at-the-top. İlk olarak şu kitapta yayımlanmıştır: Architecture: A Place for Women, ed. Ellen Perry Berkeley ve Matilda McQuaid. Washington, DC: Smithsonian Institution Press, 1989, ss. 237-46.
  • 10.
    A.g.e.
  • 11.
    Behçet Ünsal, "70 Yaşını İdrak Eden Mimarlar: 6", Arkitekt, Sayı: 379, 1980, ss. 102-103.
  • 12.
    Hamit Kemali Söylemezoğlu, "Ünlü Bir Sanatçının Anılması", Arkitekt, Sayı: 378, 1980, s. 69.
  • 13.
    Bayrakçeken Tüzel, a.g.e., s. 262.
  • 14.
    İnceoğlu, a.g.e.
  • 15.
    Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi, İstanbul: YEM Yayın, 2023.
  • 16.
    Ünsal, a.g.e., s. 103.
  • 17.
    Bayrakçeken Tüzel, a.g.e., s. 296.
  • 18.
    Harika Alpar Söylemezoğlu ile röportaj, a.g.e.
  • 19.
    Bayrakçeken, a.g.e., s. 296.
PAYLAŞ