Forum:
Su Etrafında
Pedagojik Mekânlar Olarak Sulak Alanlar
Merve Anıl
Salt Beyoğlu

Gediz Deltası’ndaki (İzmir) sazlıkların haritalanması, 2013
Fotoğraf: Caterina Scaramelli
Fotoğraf: Caterina Scaramelli
Su Etrafında program dizisi kapsamında mimar ve araştırmacı Merve Anıl, “Sulak alan bize ne öğretebilir?” sorusunu merkeze alan bir okuma grubu yürütecek.
Hayvanların, bitkilerin, mikropların su, tortu ve toprakla birleştiği sulak alanlar, doğaları gereği sürekli değişim hâlindeki, istikrarsız habitatlardır. Hem bir mekân, jeolojik oluşum veya ortam olarak varlığını sürdürür hem de siyasi, ekonomik ve sosyal bir sistem olarak inşa edilir. Bu canlı ekosistemler, iklim krizinin etkilerinin azaltılması açısından da mühimdir. Kuşların göç rotasındaki uğrak noktaları, biyolojik filtreleme alanları, karbon yutağı ve sellere karşı tampon olurlar; iklim değişikliğine karşı direncimiz onların varlığına bağlıdır. Ancak dünyada (ve Türkiye’de) hızla yok olan bu alanların yarısı geçtiğimiz yüzyılda telafi edilemeyecek şekilde zarar görmüştür. Sulak alanlar, yüzyıllar boyunca gerek tarım ve emlak piyasasına yönelik toprak “ıslahı” gerekse sivrisineklerin neden olduğu hastalıkların ortadan kaldırılması için kurutulmuş; bataklıklar, lagün ve deltalar parsellenip kâr ve kontrol amaçlı sömürüye maruz bırakılmıştır. İşe yaramaz alanlar, aykırı insanlar, vahşi hayvanlar, yabani bitkiler, kontrol edilemez bakteri ve hastalıklar gibi arzu edilmez görünen ne varsa yok etmek için değersizleştirilmişlerdir.
Türkiye’nin sulak alan ekosistemi, Gediz Deltası’nın tuz bataklıklarından İğneada’nın longoz ormanlarına, İstanbul’un su altında kalmış maden yataklarından Nemrut Dağı’nın volkanik göllerine uzanan geniş bir çeşitliliğe sahip olsa da, taşıdıkları kozmolojiler ve birikimler ile birlikte hızla yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Yine de, sulak alanlardan öğrenebileceğimiz çok şey var.
Suyla ilişkili yazılı, görsel ve işitsel materyallerin ele alınacağı okuma grubunda, alternatif bir yaşam ve tahayyül zemini olarak “ıslaklık” temasına odaklanılacak. Bu çalışma, iklim krizi karşısında sulak alanların önemini araştırmak için akışkan bir deney işlevi görecek. Katılımcılar okumalar, sohbetler, popüler kültür ve geleneksel bilgiden yararlanarak kolektif bir sulak alan terminolojisi inşa edecekler.
Bu okuma grubu; sanat, eleştirel teori ve ekoloji ile ilgilenen herkese açıktır. Program dili ve programda yararlanılacak kaynakların çoğu İngilizce’dir. Katılım 16 kişiyle sınırlıdır. 4, 6 ve 20 Mart tarihlerinde Salt Beyoğlu’nda gerçekleştirilecek oturumların ardından katılımcılar, Ağustos 2025’e dek ayda iki kez bir araya gelecek. Buluşma tarihleri katılımcıların uygunluğu doğrultusunda belirlenecek. Katılımcıların altı aya yayılacak bu buluşmalara katılmaları beklenmektedir. Başvuru için 24 Şubat Pazartesi saat 18.00’e kadar bu formun doldurulması gereklidir. Değerlendirme sonucu belirlenen katılımcılarla 26 Şubat Çarşamba günü iletişime geçilecektir.
PROGRAM
4 Mart, 16.00-17.00
6 Mart, 17.00-19.00
20 Mart, 17.00-19.00*
*Son oturum sanatçı ve araştırmacı Ifor Duncan ile birlikte gerçekleştirilecek.
Merve Anıl, Royal College of Art (RCA) bünyesindeki CLIMAVORE x Jameel’in İstanbul’da yürüttüğü “Water Buffalo Commons” [Ortak Sulak Alanlarda Mandalar] projesinde yer almaktadır. RCA’ye katılmadan önce, 2018-2023 yıllarında Londra’daki Architectural Association’da ders vermiştir. Mimarlık eğitimi alan ve kentsel politika alanında çalışan Anıl, Londra’da kamu sektörü için kent ve sürdürülebilirlik politikaları geliştirmiştir. Ayrıca Londra’da AHMM Architects ve Rotterdam’da Office for Metropolitan Architecture’da (OMA) çalışmıştır.
Ifor Duncan, yazar, sanatçı ve araştırmacı. Utrecht Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olarak Avrupa Araştırma Konseyi projesi “EcoViolence” üzerine çalışmaktadır. Nehir sınırları, mega baraj projeleri ve soykırım arşivleri olarak nehirleri odağına alan araştırmalarında, toplulukların bozulan sulak alanlarda maruz kaldığı siyasi şiddeti irdelemekte; bu kaygıları görsel kültür, kültürel bellek ve sualtı görsel-işitsel yöntemlerle yürüttüğü saha çalışmaları üzerinden ele almaktadır. Doktora derecesini Goldsmiths, University of London Centre for Research Architecture’dan alan Duncan, 2022-2024 yıllarında aynı kurumda öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. 2020-2022 yıllarında Università Ca’ Foscari Venezia bünyesindeki New Institute Centre for Environmental Humanities’de (NICHE) doktora sonrası araştırmacı olarak bulunmuş; Royal College of Art Mimarlık Fakültesi’nde ders vermiştir.
Hayvanların, bitkilerin, mikropların su, tortu ve toprakla birleştiği sulak alanlar, doğaları gereği sürekli değişim hâlindeki, istikrarsız habitatlardır. Hem bir mekân, jeolojik oluşum veya ortam olarak varlığını sürdürür hem de siyasi, ekonomik ve sosyal bir sistem olarak inşa edilir. Bu canlı ekosistemler, iklim krizinin etkilerinin azaltılması açısından da mühimdir. Kuşların göç rotasındaki uğrak noktaları, biyolojik filtreleme alanları, karbon yutağı ve sellere karşı tampon olurlar; iklim değişikliğine karşı direncimiz onların varlığına bağlıdır. Ancak dünyada (ve Türkiye’de) hızla yok olan bu alanların yarısı geçtiğimiz yüzyılda telafi edilemeyecek şekilde zarar görmüştür. Sulak alanlar, yüzyıllar boyunca gerek tarım ve emlak piyasasına yönelik toprak “ıslahı” gerekse sivrisineklerin neden olduğu hastalıkların ortadan kaldırılması için kurutulmuş; bataklıklar, lagün ve deltalar parsellenip kâr ve kontrol amaçlı sömürüye maruz bırakılmıştır. İşe yaramaz alanlar, aykırı insanlar, vahşi hayvanlar, yabani bitkiler, kontrol edilemez bakteri ve hastalıklar gibi arzu edilmez görünen ne varsa yok etmek için değersizleştirilmişlerdir.
Türkiye’nin sulak alan ekosistemi, Gediz Deltası’nın tuz bataklıklarından İğneada’nın longoz ormanlarına, İstanbul’un su altında kalmış maden yataklarından Nemrut Dağı’nın volkanik göllerine uzanan geniş bir çeşitliliğe sahip olsa da, taşıdıkları kozmolojiler ve birikimler ile birlikte hızla yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Yine de, sulak alanlardan öğrenebileceğimiz çok şey var.
Suyla ilişkili yazılı, görsel ve işitsel materyallerin ele alınacağı okuma grubunda, alternatif bir yaşam ve tahayyül zemini olarak “ıslaklık” temasına odaklanılacak. Bu çalışma, iklim krizi karşısında sulak alanların önemini araştırmak için akışkan bir deney işlevi görecek. Katılımcılar okumalar, sohbetler, popüler kültür ve geleneksel bilgiden yararlanarak kolektif bir sulak alan terminolojisi inşa edecekler.
Bu okuma grubu; sanat, eleştirel teori ve ekoloji ile ilgilenen herkese açıktır. Program dili ve programda yararlanılacak kaynakların çoğu İngilizce’dir. Katılım 16 kişiyle sınırlıdır. 4, 6 ve 20 Mart tarihlerinde Salt Beyoğlu’nda gerçekleştirilecek oturumların ardından katılımcılar, Ağustos 2025’e dek ayda iki kez bir araya gelecek. Buluşma tarihleri katılımcıların uygunluğu doğrultusunda belirlenecek. Katılımcıların altı aya yayılacak bu buluşmalara katılmaları beklenmektedir. Başvuru için 24 Şubat Pazartesi saat 18.00’e kadar bu formun doldurulması gereklidir. Değerlendirme sonucu belirlenen katılımcılarla 26 Şubat Çarşamba günü iletişime geçilecektir.
PROGRAM
4 Mart, 16.00-17.00
6 Mart, 17.00-19.00
20 Mart, 17.00-19.00*
*Son oturum sanatçı ve araştırmacı Ifor Duncan ile birlikte gerçekleştirilecek.
Merve Anıl, Royal College of Art (RCA) bünyesindeki CLIMAVORE x Jameel’in İstanbul’da yürüttüğü “Water Buffalo Commons” [Ortak Sulak Alanlarda Mandalar] projesinde yer almaktadır. RCA’ye katılmadan önce, 2018-2023 yıllarında Londra’daki Architectural Association’da ders vermiştir. Mimarlık eğitimi alan ve kentsel politika alanında çalışan Anıl, Londra’da kamu sektörü için kent ve sürdürülebilirlik politikaları geliştirmiştir. Ayrıca Londra’da AHMM Architects ve Rotterdam’da Office for Metropolitan Architecture’da (OMA) çalışmıştır.
Ifor Duncan, yazar, sanatçı ve araştırmacı. Utrecht Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olarak Avrupa Araştırma Konseyi projesi “EcoViolence” üzerine çalışmaktadır. Nehir sınırları, mega baraj projeleri ve soykırım arşivleri olarak nehirleri odağına alan araştırmalarında, toplulukların bozulan sulak alanlarda maruz kaldığı siyasi şiddeti irdelemekte; bu kaygıları görsel kültür, kültürel bellek ve sualtı görsel-işitsel yöntemlerle yürüttüğü saha çalışmaları üzerinden ele almaktadır. Doktora derecesini Goldsmiths, University of London Centre for Research Architecture’dan alan Duncan, 2022-2024 yıllarında aynı kurumda öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. 2020-2022 yıllarında Università Ca’ Foscari Venezia bünyesindeki New Institute Centre for Environmental Humanities’de (NICHE) doktora sonrası araştırmacı olarak bulunmuş; Royal College of Art Mimarlık Fakültesi’nde ders vermiştir.