Carl Andre
(1935, Quincy, Massachusetts doğumlu. New York’ta yaşıyor ve çalışıyor.)
Carl Andre’nin 1960’lı yıllardaki erken dönem işleri, Constantin Brancusi’den ve arkadaşı Frank Stella’nın Black Paintings serisinden etkilenerek yaptığı ahşap heykellerden oluşur. Andre, 1960’ların ilk yarısında ortaya çıkan minimalist akımın önde gelen sanatçılarındandı. En önemli katkısı, heykeli yontma, modelleme ya da inşa gibi süreçlerden arındırarak, yalnızca sıralama ve yerleştirme müdahaleleriyle üretim yapması oldu. Küçük ve muntazam şekillerdeki ögelerden heykel yapma yönteminin, tıpkı bir duvar örerken tuğlaların üst üste yığılması gibi “kâgir yapı ilkesi”ne dayandığını belirtti. Tüm yeni işlerinin ilk kurulumunu bizzat yapmakta ısrar etti, çevrelerindeki ölçek ve simetriye özen gösterdi; ancak, doğrudan katılımı olmaksızın parçaların ayrılması ve yeniden bir araya getirilmesine itiraz etmedi.
Andre’nin işleri, simetrik formlar ile Twenty-fifth steel Cardinal’da [Yirmi beşinci çelik kardinal sayısı] (1974) olduğu gibi düzen, denge ve huzur yaratan tekrarlara bağlıdır. İşin tamamı üç yapım aşaması üzerinden anlaşılabilir: Form olarak heykel, heykel olarak heykel ve uzam olarak heykel. İş mekâna müdahale eder, onu işgal eder ve ona şekil verir, ancak mekânı doldurmaz; zira hacim, derinlik, kalınlık, içerik, kütle ve ağırlığa sahip değildir. Andre heykeli, “mekân olarak heykel” anlayışı gereği, izleyicinin bedeni ve sanat eseri arasındaki doğrudan ilişkiye dayanan uzam algısı ile eşleştirir. Eser, bir gözlem nesnesi olmaktan çıkar ve üstünde yürünebilen, dinlenilebilen ve hissedilebilen bir nesneye dönüşür. Bu bağlamda, her biri kendine özgü bir ses ve dokuya sahip bu malzemeler özel bir önem kazanır. Andre’ye göre, demir, çelik, alüminyum, kurşun, bakır ya da çinko kullanma tercihi, “bakır ve alüminyumun arasındaki farkın kırmızı ve yeşil arasındakinden çok daha fazla oluşu” ile ilişkilidir.
Carl Andre’nin 1960’lı yıllardaki erken dönem işleri, Constantin Brancusi’den ve arkadaşı Frank Stella’nın Black Paintings serisinden etkilenerek yaptığı ahşap heykellerden oluşur. Andre, 1960’ların ilk yarısında ortaya çıkan minimalist akımın önde gelen sanatçılarındandı. En önemli katkısı, heykeli yontma, modelleme ya da inşa gibi süreçlerden arındırarak, yalnızca sıralama ve yerleştirme müdahaleleriyle üretim yapması oldu. Küçük ve muntazam şekillerdeki ögelerden heykel yapma yönteminin, tıpkı bir duvar örerken tuğlaların üst üste yığılması gibi “kâgir yapı ilkesi”ne dayandığını belirtti. Tüm yeni işlerinin ilk kurulumunu bizzat yapmakta ısrar etti, çevrelerindeki ölçek ve simetriye özen gösterdi; ancak, doğrudan katılımı olmaksızın parçaların ayrılması ve yeniden bir araya getirilmesine itiraz etmedi.
Andre’nin işleri, simetrik formlar ile Twenty-fifth steel Cardinal’da [Yirmi beşinci çelik kardinal sayısı] (1974) olduğu gibi düzen, denge ve huzur yaratan tekrarlara bağlıdır. İşin tamamı üç yapım aşaması üzerinden anlaşılabilir: Form olarak heykel, heykel olarak heykel ve uzam olarak heykel. İş mekâna müdahale eder, onu işgal eder ve ona şekil verir, ancak mekânı doldurmaz; zira hacim, derinlik, kalınlık, içerik, kütle ve ağırlığa sahip değildir. Andre heykeli, “mekân olarak heykel” anlayışı gereği, izleyicinin bedeni ve sanat eseri arasındaki doğrudan ilişkiye dayanan uzam algısı ile eşleştirir. Eser, bir gözlem nesnesi olmaktan çıkar ve üstünde yürünebilen, dinlenilebilen ve hissedilebilen bir nesneye dönüşür. Bu bağlamda, her biri kendine özgü bir ses ve dokuya sahip bu malzemeler özel bir önem kazanır. Andre’ye göre, demir, çelik, alüminyum, kurşun, bakır ya da çinko kullanma tercihi, “bakır ve alüminyumun arasındaki farkın kırmızı ve yeşil arasındakinden çok daha fazla oluşu” ile ilişkilidir.