Cengiz Çekil
(1945-2015)
Cengiz Çekil, kavramsal sanatla 1970’lerin başında Paris’te tanıştı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü mezunu genç bir sanatçı olarak devlet bursuyla orada bulunmaktaydı. Paris’teki ortam, sanat pratiğini malzeme ile kurduğu alışılmadık bir ilişki üzerinden sürdürmesine ve sanatın belirli mecralarla sınırlandırılması gerektiğine ilişkin kanaati yıkmasına imkân verdi. 1970’li yılların ortasında sanat pratiğini kabul gören malzemelerden arındırmış olan Çekil, mekanik üretim, zanaat ve eğreti buluşlar arasındaki ihtilaf ve ilişkiyi inceleyerek işlerini Türkiye’nin coğrafya ve gelenekleriyle perçinledi. Az bulunan gündelik nesneler ile ücradaki atölyeleri keşif için sokakları arşınlayan Çekil’in bu yaklaşımı, stüdyo pratiğine benzer bir nitelik kazandı. Sanatçı, ya yakın çevresinde bulunan ya da herkesin kolaylıkla edinebileceği türlü malzeme ile çalıştı; özellikle gazete ve atılmış nesneler gibi erişilebilir ve ayrıcalığı olmayan malzemeleri tercih etti. 1970’li yılların sonunda Türkiye’de yaşanan büyük toplumsal dönüşümleri ifade etmek üzere kendine özgü bir dil geliştiren sanatçı, söz konusu dönemdeki sert toplumsal gerilimlerin insanlar üzerindeki etkisini yalın biçimlerde kayda geçirdi.
Çekil, 1978 yılında, İzmir’deki Ege Üniversitesi bünyesinde kurulan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim vermek üzere İstanbul’dan ayrıldı. Çekil’in şehir içindeki günlük yolculuklarını belgeleyen fotoğraf serisi Görsel Parkurlar (1979), izleyiciye, sanatçının gündelik haritasının izleğini sunar.
Cengiz Çekil, kavramsal sanatla 1970’lerin başında Paris’te tanıştı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü mezunu genç bir sanatçı olarak devlet bursuyla orada bulunmaktaydı. Paris’teki ortam, sanat pratiğini malzeme ile kurduğu alışılmadık bir ilişki üzerinden sürdürmesine ve sanatın belirli mecralarla sınırlandırılması gerektiğine ilişkin kanaati yıkmasına imkân verdi. 1970’li yılların ortasında sanat pratiğini kabul gören malzemelerden arındırmış olan Çekil, mekanik üretim, zanaat ve eğreti buluşlar arasındaki ihtilaf ve ilişkiyi inceleyerek işlerini Türkiye’nin coğrafya ve gelenekleriyle perçinledi. Az bulunan gündelik nesneler ile ücradaki atölyeleri keşif için sokakları arşınlayan Çekil’in bu yaklaşımı, stüdyo pratiğine benzer bir nitelik kazandı. Sanatçı, ya yakın çevresinde bulunan ya da herkesin kolaylıkla edinebileceği türlü malzeme ile çalıştı; özellikle gazete ve atılmış nesneler gibi erişilebilir ve ayrıcalığı olmayan malzemeleri tercih etti. 1970’li yılların sonunda Türkiye’de yaşanan büyük toplumsal dönüşümleri ifade etmek üzere kendine özgü bir dil geliştiren sanatçı, söz konusu dönemdeki sert toplumsal gerilimlerin insanlar üzerindeki etkisini yalın biçimlerde kayda geçirdi.
Çekil, 1978 yılında, İzmir’deki Ege Üniversitesi bünyesinde kurulan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim vermek üzere İstanbul’dan ayrıldı. Çekil’in şehir içindeki günlük yolculuklarını belgeleyen fotoğraf serisi Görsel Parkurlar (1979), izleyiciye, sanatçının gündelik haritasının izleğini sunar.