Arşivden çıktı: Osmanlı Bankası İzmir Şubesi binasının tasarım hikâyesi
LORANS TANATUR BARUH
24 Ekim 2017
SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarından bir kartpostalda, çevresindeki insanların yanı sıra hamal ve kamyonun işaret ettiği üzere ticaretin yoğun olduğu bir bölgede yer aldığı anlaşılan, kentin mimari simgelerinden Osmanlı Bankası İzmir Şubesi dikkati çekiyor. Konak’ta, Cumhuriyet ve Fevzi Paşa bulvarlarının kesiştiği noktada konumlanan, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın örneklerinden yeni binasında 11 Şubat 1928’de faaliyete geçen şube, belli ki tanıtılmaya değer görülmüş ve bu amaçla kartpostallar hazırlanmıştır. Binanın inşa edildiği ilk yıllardaki durumu ve konumuna dair bir okuma yapmayı mümkün kılan; ancak, tasarımı ve inşa süreci üzerine ipucu vermeyen bu kartpostalın eksik bıraktığı hikâyeyi ise yine arşivden çıkan belgeler tamamlıyor.
Osmanlı Bankası’nın İzmir ve Ankara şubelerinin binaları, Türkiye’deki ulusal mimari üslup arayışında çağdaşları gibi Osmanlı Revivalizmi’nin benimsenmesi gerektiğine inanan, bankanın danışman mimarı Giulio Mongeri tarafından tasarlanmıştır. SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi’nde yer alan yazışma ve yönetim kurulu tutanakları, her iki şubenin binalarının inşa sürecini detaylandırırken İzmir özelindeki görüş ayrılıkları hakkında bilgi verir. Bu belgeler, 1920’ler Türkiye’sindeki mimari tartışmalara işaret etmesi açısından dikkati çekicidir.
İzmir Şubesi binasının planlarının 31 Mart 1926’da Paris’e gönderilmesinin ardından bankanın mimarları Naville ve Chauquet bir inceleme yaparak rapor hazırlar. Mongeri’nin tasarımını çok ilginç ve uygulamaya değer bulduklarını; ancak, bir banka şubesine daha sade bir cephenin yakışacağını düşündüklerini belirtirler. Gişelerin bulunduğu avlunun yeterince iyi aydınlatılmadığının ve kat bağlantılarının karmaşık olduğunun altını çizen mimarlar, bu denli merkezî bir yerde konumlanacak olan binanın iyi bir tasarımı hak ettiğini ve vakit tanınırsa üzerinde çalışabileceklerini de ekler. Paris yönetimiyse bu rapora eşlik eden 26 Nisan tarihli ön yazısında, binanın tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte olması gerektiğini vurgular ve genellikle fuarlar için tasarlanan bu tür süslü cephelerin uygulanmasını tercih etmediklerini ifade eder.1
Diğer inşaat işleri için Ankara’da bulunan mimarla hemen görüşemeyen bankanın genel müdürü Pierre de Pougnadoresse, Paris’e cevabını ancak bir ay sonra gönderebilir. Mongeri’nin hükûmet ve çeşitli devlet kurumları tarafından birçok yapının inşası için görevlendirildiğini belirten Pougnadoresse, Cumhuriyet yönetiminin ulusal bir mimari üslup yaratmaya çalıştığını hatırlatır. Mimarın yeni binaların cephelerini bu arayışa uygun olmasına önem verdiğinin altını çizer ve cephe tasarımının uygulanması konusunda ısrarcı davrandığını iletir.2 Bir orta yol bulmak için çabalayan genel müdür, yerel beğenilerin dikkate alınmasının önemli olduğunun; ancak, bankanın da görüşlerinin dikkate alınarak cephe süslemelerinin olabildiğince sadeleşmesi konusunda mimarla tekrar görüşeceğini kaleme alır. Zaman darlığından ötürü istemeyerek de olsa bu öneriyi kabul eden Paris yönetimiyse iki ülkenin mimarlarının birlikte çalışmamalarından ötürü duyduğu üzüntüyü dile getirir.3
Mongeri’nin İzmir Şubesi binası için çizmiş olduğu planlar maalesef SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi’nde bulunmuyor. Dolayısıyla banka yönetiminin yazdığı gibi mimarın daha sonra birtakım sadeleşmelere gidip gitmediği konusunda bir tespitte bulunmak mümkün değil. Ancak, piramidal çatı ile örtülü sekizgen köşe kulesi, binanın en üst katındaki pencere dizisinde kullanılan Bursa kemerleri, ikinci katın sivri kemerli pencereleri, Selçuk geometrik desenli balkon korkulukları, kemer alınlıklarındaki bitki motifli Osmanlı işlemeleri, taş rozetler ve mukarnaslı kornişleriyle bu binanın cepheleri Ankara’daki şube binasına göre çok daha süslü ve eklektik bir simgesel dil taşır. Mongeri’nin İzmir özelinde neden böyle bir cephe tasarımı tercih ettiği bilinmese de, İnci Aslanoğlu’nun da ifade ettiği gibi, bu özellikleriyle şube binası “ilk ulusal mimarlık döneminin ilginç bir örneğini” oluşturmaktadır.” 4
Osmanlı Bankası’nın İzmir ve Ankara şubelerinin binaları, Türkiye’deki ulusal mimari üslup arayışında çağdaşları gibi Osmanlı Revivalizmi’nin benimsenmesi gerektiğine inanan, bankanın danışman mimarı Giulio Mongeri tarafından tasarlanmıştır. SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi’nde yer alan yazışma ve yönetim kurulu tutanakları, her iki şubenin binalarının inşa sürecini detaylandırırken İzmir özelindeki görüş ayrılıkları hakkında bilgi verir. Bu belgeler, 1920’ler Türkiye’sindeki mimari tartışmalara işaret etmesi açısından dikkati çekicidir.
İzmir Şubesi binasının planlarının 31 Mart 1926’da Paris’e gönderilmesinin ardından bankanın mimarları Naville ve Chauquet bir inceleme yaparak rapor hazırlar. Mongeri’nin tasarımını çok ilginç ve uygulamaya değer bulduklarını; ancak, bir banka şubesine daha sade bir cephenin yakışacağını düşündüklerini belirtirler. Gişelerin bulunduğu avlunun yeterince iyi aydınlatılmadığının ve kat bağlantılarının karmaşık olduğunun altını çizen mimarlar, bu denli merkezî bir yerde konumlanacak olan binanın iyi bir tasarımı hak ettiğini ve vakit tanınırsa üzerinde çalışabileceklerini de ekler. Paris yönetimiyse bu rapora eşlik eden 26 Nisan tarihli ön yazısında, binanın tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte olması gerektiğini vurgular ve genellikle fuarlar için tasarlanan bu tür süslü cephelerin uygulanmasını tercih etmediklerini ifade eder.1
Diğer inşaat işleri için Ankara’da bulunan mimarla hemen görüşemeyen bankanın genel müdürü Pierre de Pougnadoresse, Paris’e cevabını ancak bir ay sonra gönderebilir. Mongeri’nin hükûmet ve çeşitli devlet kurumları tarafından birçok yapının inşası için görevlendirildiğini belirten Pougnadoresse, Cumhuriyet yönetiminin ulusal bir mimari üslup yaratmaya çalıştığını hatırlatır. Mimarın yeni binaların cephelerini bu arayışa uygun olmasına önem verdiğinin altını çizer ve cephe tasarımının uygulanması konusunda ısrarcı davrandığını iletir.2 Bir orta yol bulmak için çabalayan genel müdür, yerel beğenilerin dikkate alınmasının önemli olduğunun; ancak, bankanın da görüşlerinin dikkate alınarak cephe süslemelerinin olabildiğince sadeleşmesi konusunda mimarla tekrar görüşeceğini kaleme alır. Zaman darlığından ötürü istemeyerek de olsa bu öneriyi kabul eden Paris yönetimiyse iki ülkenin mimarlarının birlikte çalışmamalarından ötürü duyduğu üzüntüyü dile getirir.3
Mongeri’nin İzmir Şubesi binası için çizmiş olduğu planlar maalesef SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi’nde bulunmuyor. Dolayısıyla banka yönetiminin yazdığı gibi mimarın daha sonra birtakım sadeleşmelere gidip gitmediği konusunda bir tespitte bulunmak mümkün değil. Ancak, piramidal çatı ile örtülü sekizgen köşe kulesi, binanın en üst katındaki pencere dizisinde kullanılan Bursa kemerleri, ikinci katın sivri kemerli pencereleri, Selçuk geometrik desenli balkon korkulukları, kemer alınlıklarındaki bitki motifli Osmanlı işlemeleri, taş rozetler ve mukarnaslı kornişleriyle bu binanın cepheleri Ankara’daki şube binasına göre çok daha süslü ve eklektik bir simgesel dil taşır. Mongeri’nin İzmir özelinde neden böyle bir cephe tasarımı tercih ettiği bilinmese de, İnci Aslanoğlu’nun da ifade ettiği gibi, bu özellikleriyle şube binası “ilk ulusal mimarlık döneminin ilginç bir örneğini” oluşturmaktadır.” 4
- 1.SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi, CDCPCP032, Paris Komitesi ile Yazışmalar. Gelen Evrak, 1926. 21 Nisan 1926 tarihli rapor, Paris Komitesi'nin 26 Nisan tarihli mektubunun eki olarak gönderilmiştir.
- 2.SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi, CDCPCA029A, Paris Komitesi ile Yazışmalar. Giden Evrak, 1926. 520 numaralı mektup.
- 3.SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivi, CDCPCP032, Paris Komitesi ile Yazışmalar. Gelen Evrak, 1926. 8 Haziran tarihli 341 numaralı mektup.
- 4.İnci Aslanoğlu, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2010, s. 245. Vurgu yazara ait değildir.