"Artık kütle turizmi için çanlar çalıyor"

20 Ekim 2017

0 002 1 1963-67 yıllarında Kuşadası'nın kaymakamlığını yapan Özer Türk (sağda), ABD Kongre Üyesi Jeffery Cohelan (ortada) ile bölgenin turizm potansiyeli üzerine sohbet ederken 
(Özer Türk Arşivi, Türk Ailesi izniyle; tarihi bilinmiyor)
1963-67 yıllarında Kuşadası'nın kaymakamlığını yapan Özer Türk (sağda), ABD Kongre Üyesi Jeffery Cohelan (ortada) ile bölgenin turizm potansiyeli üzerine sohbet ederken
(Özer Türk Arşivi, Türk Ailesi izniyle; tarihi bilinmiyor)
Gazeteci Abdi İpekçi’nin o dönemde Burhaniye’de kaymakam olarak görev yapan Özer Türk ile gerçekleştirdiği söyleşi (Milliyet, 31.08.1970)

Bu söyleşi, 13 Eylül-26 Kasım tarihlerinde SALT Galata’da gerçekleştirilen İşveren Sergisi kapsamında seçilmiştir. Yazının orijinaline sadık kalınmıştır.

[ABDİ] İPEKÇİ — Özer bey, kamuoyu sizi özellikle turizme büyük hizmetleri dokunmuş bir Kaymakam olarak tanır. Bu çalışmalarınızı bize kısaca anlatır mısınız?

[ÖZER] TÜRK — Efendim, turizm konusundaki çalışmalarımız tesadüfi olmadı. Doğu’da mahrumiyet hizmetini bitirdikten sonra devlet, bizi turizm konusunda eğitmek üzere yurt dışına gönderdi. Orada görgü ve bilgimizi arttırdık. Şimdi dünya turizm resmî organizasyonları genel başkanı olan Belçika Turizm Genel Komiseri nezdinde yetiştik. Dönüşte yurt dışında gördüğümüz uygulamaları çevremizde biz de tatbik etmeye başladık.

İPEKÇİ — Bu yetişmeniz özellikle turizm konusunda oldu öyle mi?

TÜRK — Evet. Kuşadası’na verildikten sonra Sason’dan. Özellikle Midilli Efes arasındaki bölgedeki önemi anlaşılmaya başlandı. İşe önce idare âmirinden başlamayı kararlaştırmış olmalı ki, bizi bir süre için yetiştirdiler.

İPEKÇİ — Sonra dönüşünüzde dışarda öğrendiklerinizden nasıl yararlandınız?

TÜRK — Şimdi bütün idare âmirlerinin, Kaymakam ve Valilerin, klâsik emniyet, jandarma ve devlet çarkının çevirme hizmetlerinin dışında ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmak gibi bir önemli görevleri daha var. Doğu hizmetini bitirdikten sonra Batı’daki görev yerlerimiz hasbelkader, turistik potansiyeli yüksek yerler oldu. Burada turizmin ilgili Bakanlıklarca öngörülen gereklerini yapmakla birlikte, gereken kuruluşlarla da eğitimden müteşebbisi desteklemeye bizzat gereken kuruluşları örgütlemeye kadar ve çeşitli nâçiz hizmetlerimiz oldu. Bu arada lisan kursları, eğitim kursları, garsonluk, işte demin arzettiğim gibi din adamlarından polisine, jandarmasına, müftüsüne kadar çeşitli eğitim kursları tertipledik. Gerçek müteşebbisi her yönden destekledik. Turizmde halk kuruluşlarını örgütledik. Şunu işaret etmeliyim. Yurtta ilk olarak halkın turizme büyük ölçüde ve büyük sayıda hisse senetleriyle iştiraki bu beldelerden mümkün oldu. Hizmetler gerçekleşti.

İPEKÇİ — Halkın istediği bu konuda nasıl..?

TÜRK — Ege’de, kıyılarımızda halkın tutumu, iç ve dış turiste karşı oldukça farklı. Bu zamanla iç ve dış turistle temaslar geliştikçe olgunlaşıyor, olumlu yönde gelişmekte. Başlangıçta, bir kere halkımızın fıtrî bir konukseverliği var. Bu ticarete dönük değil, daha ziyade Tanrı misafirliği, yerli olsun, yabancı olsun her bakımdan ağırlar, iyi karşılar.

İPEKÇİ — Aslında bu turizm için zararlı mı?

TÜRK — Fevkalâde faydalı bir bakıma. Bir bakıma da bunu ticarî zihniyetle bağdaştırmak turiste her bakımdan tatmin vermek yöresel örf ve âdetlerimizi, değerlerimizi tanıtmak, fakat bundan da bir gelir sağlamak gerek.

İPEKÇİ — Yani konukseverliği ticaretle bağdaştırmak lâzım bir yerde değil mi?

TÜRK — Gayet tabiî…

KUŞADASINDA 1000 PANSİYON YATAĞI VAR

İPEKÇİ — Bunu başardınız mı halk arasında?

TÜRK — Önce evleri pansiyonlara çevirmekle işe başladık. Küçük ölçüde pansiyon kredileri aldık Turizm ve Tanıtma Bakanlığından. Bunları beşer bin lira olarak evlerini pansiyon olarak tefriş edip, teçhiz edip iç ve dış turiste tahsis edecek olanlara verdik. Bir kısmında kendileri yaşıyor evlerin, diğer bölümünde de asgarî konforu, meselâ buzdolabını, temiz yatak ve dolapları vererek evleri açtırdık. Bugün yanılmıyorsam Kuşadası’nda aşağı yukarı bin yatağa yakın bir pansiyon kapasitesi var. Bu evleri açarken, evlerin harimine iç ve dış turisti sokarken, biraz güçlük çektik. Fakat, kısa bir süre içinde bağdaştılar. Bunların gelirlerinden yararlandılar. Yabancıyla dost olmanın birbirlerini anlayıp tanışmanın, anlaşmanın faydalarım idrak ettiler. Şimdi pansiyonculuk gittikçe gelişiyor.

İPEKÇİ — İlk önce pansiyonculukla gelişmeye başladı değil mi? O büyük oteller sonra kuruldu zannedersem, değil mi?

TÜRK — Paralel diyebilirim efendim. Halkı pansiyonculuğa teşvik ettik. Devlet teşebbüsünü ve özel teşebbüsü de yatırımlara teşvik ettik. Motel, otel ve kampingler yapmaya, bu konuda halk büyük anlayış gösterdi. Arazi sahipleri büyük anlayış gösterdiler. Özetle Emekli Sandığına Aslanburnu mevkiinde yarım milyon metre kare arazi verdi mal sahipleri, ikna edilerek yatırımın yararlıklarına Bugün orada 1000 yataklı büyük bir tatil köyü Fransızlar tarafından kiralanmıştır. Yan gelirleriyle birlikte bir buçuk milyon dolara yakın bize döviz getirmektedir. Arazi sahipleri carî değerleri üzerinden arsalarım ikna edilerek arazilerini vermişlerdir. Emekli Sandığının Devlet Plânına geçen […] milyon liralık Dilek yarımadasındaki 8000 yataklı yatırımın da yine arazisi böylece köylü ve kentli mal sahipleri yatırımın yararına ikna edilerek temin edilmiştir. Bundan sonra plânlamaya geçirilmiştir.

İPEKÇİ — Özer bey, zannediyorum Kuşadası denemesi iyi bir örnek olabilir. Şu bakımdan, turistik potansiyele sahip bir bölgenin geliştirilmesinde karşılaşılan olumlu ve olumsuz noktaların ortaya konması bakımından bunları açıklıyabilir misiniz?

TÜRK — Bizler için de ilgili devlet otoriteleri için de güzel bir tecrübe oldu Kuşadası çalışmaları. Bir kere daha anladık ki, yatırımlara başlamadan evvel, yatırım yapılacak bölgenin gerçek bir fizikî plânlamasının öncelikle ele alınması gerekir. Yapılacak tesislerin gerek çevre ile münâsebetleri, gerekse altyapı bakımından, yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi. Altyapı bakımından ilişkileri iyice ölçülmeli. Buna göre, gerek devlet teşebbüsü, gerek karma teşebbüsler ve gerekse özel teşebbüs gereğince, orada öngörülen fizikî plânlamanın tertiplediği şekilde sübvansiyone edilmeli. Yâni bir tesis sadece inşaat bakımından sübvansiyone ediIip mefruşat bakımından yarım bırakılmamalı. Yapımı tamamlanan tesisin; yol, su, elektrik ilişkileri mutlaka temin edilmeli ve böylece plânda ayrılan yerlerde kurulan tesislerin çevre ile ilişkileri işletilmesi konusunda seyahat acentaları ile ilişkileri iyice düşünülüp, devletin yatırım ve destekleme politikası böylece yöneltilmelidir kanısındayım.

İPEKÇİ — Bunlar devlete düşen görevler oluyor.

TÜRK — Böyle olmadığı takdirde, rastgele yayılan plânları yapılmamış, çevre ile, bölge ile ilişkileri tanzim edilmemiş yerlere yayılan tesislerin bir kısmı yoldan, bir kısmı sudan, bir kısmı elektrikten yoksun oluyor ve kurulan tesis iç ve dış müşteriye denizi, yemeği ve yatağı verince turizmin gereklerini yaptım zannediyorlar ve kazanç da dolayısıyle sahiplerine, çevreye, yurda gelen gelir de aksıyor.

1000 Klm lik SAHİL ŞEHRİMİZ VAR AMA

İPEKÇİ — Galiba genellikle bu şimdi değindiğiniz gibi oluyor değil mi? Plânsız yapılmış bir çok yatırımlara rastlıyorum ben de…

TÜRK — Plânsız yapılmış hayli yatırım var. Benim kanaatimce işi genelleştirirsek, genel endüstrileşme plânının içinde turizmin yeri iyice ve önemi iyice belirtilmeli. Gerek bölge, gerek genel bakımdan fizikî plânlamalar tamamlanmalı. Bu fizikî plânlamanın kanunî gerekleri temin edilmelidir. Bir örnek olarak açıklıyayım. Çeşme ile Marmaris arasında bin kilometreyi geçen bir sahilimiz var. Bu sahil, Heredot’un vaktiyle «Ebedî mavilikler ülkesi» dediği kıyılar, çok az meskûn köy var, kıyılarımızda. Belediyesi olan pek az kentimiz var. Bodrum, Kuşadası, Marmaris gibi.. Bu sahillerde yağmayı nasıl önliyeceğiz? Bizim mer’î ve carî olan kanunlarımıza göre, kıyıların imar disiplinleri, belediye sınırları içinde mümkündür. Bunun dışında köy kanunları yürürlüktedir. Köy kanunumuza göre, köyün meskûn bulunduğu saha ve köylerden, iskelelere, köylerden pazar yerlerine gidecek yollar konularında istimlâklerle düzenlemek mümkün. Bunun dışında özellikle çok geniş kıyılarımızın köy sınırları içinde olan demin arzedilen çevrelerimizde her isteyenin istediği şeyi istediği yere yapmasını bir imar düzeni içinde nasıl öngörürüz, nasıl disipline ederiz. Bunun bugün yürürlükte olan kanunlarımıza göre, biricik çaresi İmar Kanununun 47. maddesi delâletiyle bir kıyı bölümünün belediye sınırları içine mücavir saha olarak almaktır. Şimdi tasavvur edelim, bir belediye, Bodrum’da, ikinci belediye Marmaris’te. Bodrum ile Marmaris arasında koca Datça yarımadası, yüzlerce kilometre efendim, fakir Bodrum belediyesinin, yahut fakir Marmaris belediyesinin mücavir sahasına bağlanacak. Oralar sahil plânlamasının kontrolünü, mahallî fakir belediye yapacak. Bu son derece zor bir uygulama. Binaenaleyh, bizim kıyılarımızın tıpkı belediye sınırları içinde olan sahillerin, yahut çevrelerin imar disiplinine kavuşmasının başka bir gereği düşünülmeli ve bunu kanun gerektirdiği şekilde vâz’etmelidir. Aksi halde uygulama çok uzak sahalardan fakir, vasıtası, teknik elemanı olmıyan belediyelerce ancak sözde bir uygulamaya sahne olacak. Yine isleyen, istediği arazide istediği şeyi yapacaktır. Ve uygulama kâğıtta kalacaktır.

İPEKÇİ — Yâni bu açıklamalarınız hem sahillerin daha düzenli bir şekilde kontrolü, hem turistik dozelerin düzenlenmesiyle mi ilgili oluyor?

TÜRK — Gayet tabiî…

İPEKÇİ — Yâni yalnız sahillerin kontrolü değil, aynı zamanda turistik yatırımların bir plân içerisinde yapılması değil mi?

TÜRK — Gayet tabiî. Ben tamamen bu görüşteyim. Çünkü, birinci derecede önemi olan kıyılar olarak Çanakkale ile Mersin arasında 20 senelik bir plânlamaya geçiliyor. Bu hayırlı bir işarettir. Bu plânlamanın kıyılara imar disiplini getirmesinin deminki biricik, şartımı arzetmiş bulundum. Bu imkân kâfi değildir. Fakir belediyeler yüzlerce kilometrelik sahili imar plânı tatbikatı bakımından kontrol edemezler.

İPEKÇİ — Özer bey, Kuşadası’nda turizme yaptığınız hizmetlerden sonra Burhaniye’ye geldiniz. Burada da zannediyorum Kaymakamlık görevinizin önemli bir bölümünü yine turizm alanında, bu defa bu bölgede yapmak istediniz, hizmetler aldınız. Bu teşebbüsler hakkında, Burhaniye ve çevresindeki teşebbüsleriniz ve hizmetleriniz hakkında bize bilgi verir misiniz?

10500 YATAKLI TURİSTİK TESİS 5 YILDA BİTECEK

TÜRK — Kısaca arzedeyim. Burhaniye, Edremit Körfezinin ve Truva ile Bergama arasındaki 11 anfi stenin coğrafî bakımından merkezinde. Edremit Körfezinin haiz olduğu turistik potansiyel çok yüksek. Bir kere Avrupa’dan Ege’ye gelen en kısa karayolu Çanakkale üzerinden İzmir’e bizim kıyılarımızdan geçer. Bu karayolu üzerindeki trafiğin günlük ortalaması 400 araçtır. Tabiî turist trafiğin değil, karma trafik. Çeşitli enternasyonal açılardan, buranın haiz olduğu potansiyeli inceledik. Ve önce çevrede, sonra yurttan burada öngörülecek girişimlere- iştirakte bulunulması konusunda vatandaşlara çağrıda bulunduk. Önce oyları eşit olan, ilk kurucusu ile son aksiyoner arasında hiç bir oy ve pay farkı, dolayısıyle bilançodan nemalandırma imkânı farkı bulunmayan bir halk şirketi kuruldu. Bu Ar-Tur. İki arazi satın alındı. Biri Kuşadası’nın güneyinde Millî Park içindeki alan, diğeri ile Ayvalık’la Burhaniye arasında 7 kilometre cepheli motel. Kuzeyde 156 milyon lira keşif bedelli, 10 bin 500 yataklı, tüm kara, deniz sporlarını ve eğlence yerlerini, spor tesislerini kapsayacak bir plân yapıldı. Temel yatırımları, yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi plânlandı. En modern ölçüde ve genel inşaat başladı. Bu turizme Türk halkının ikinci yatırımı oluyor. Kuştur’dan sonra. 10 bin 500 yatağa sahip olacak bu tesisin yanında, Denetçiler Federasyonu tarafından kurulan Denet Kooperatif Şirketi 500 residanslı, 22 milyon lira keşif bedelli ikinci büyük sitenin inşasına inşallah gelecek ilkbaharda başlıyacak.

İPEKÇİ — Özer bey. bu yalnız 10 bin 500 yataklı bir proje çok büyük bir proje. Büyük yatırımı gerektirecek. Bunun için gereken imkânlara sahip misiniz? Mali portesi nedir?

TÜRK — Açıklayayım efendim. Şirket, evvelce arzettiğim gibi iki bin ortak ailesi tarafından kuruluyor. Ödenmiş sermayesi 10 milyon lira oluyor. Önümüzdeki altı ay içinde bu şirket ödenmiş sermayesini 30 milyon liraya çıkaracak.İPEKÇİ — Bugüne kadar ne kadar ödenmiştir?TÜRK — Bugüne kadar 22 milyon lira şirket kasalarına girmiş oluyor ve 120 milyonluk taahhüt de 2000 ortak tarafından verilmiş bulunuyor şirkete. Şirketin başladığı genel inşaatın aylık sarfiyatı 1.5 milyon lira civarında olarak 60 ay sürece plânlanmış ve finansmanı 120 milyon olarak taahhüde bağlanmıştır.

İPEKÇİ — Yâni 120 milyona mı mal olacak?

TÜRK — 120 milyonu taahhüde bağlanmıştır.

İPEKÇİ — Kaça mal olacak?

TÜRK — 156 milyon lira.. Arada 30 milyonluk bölümü de dışarıda sermaye çoğaltılması suretiyle hisse senedi satışiyle elde edilmesi ve kısmen konukların, tesislerin dışındaki tesislerin 6086 sayılı kanuna göre, devlet turizm kredisinden istifade etmesi plânlanmış oluyor. Her hangi bir suretle Devlet turizm kredisinden yararlanma imkânları azalırsa bu inşallah hisse senedi ihraç etmek suretiyle kapatılacak.

İPEKÇİ — Ne kadar yılda tamamlamayı düşünüyorsunuz bu on bin yataklı projeyi?

TÜRK — Evvelce size takdim edilmiş olan inceleyeceğiniz fiziblite programındaki bir sayın Mimarî Fakültesi Dekanı bir Maliyet Muhasebesi Profesörü tarafından hazırlanmış oldu — bu hesaplar detaylariyle yapılmıştır. Beş sene süre içinde tamamlanacak. Eldeki beş dal, genel inşaat, istasyon, eğlence tesisleriyle plaj ve spor tesisleriyle birlikte her koy bir sene inşaatı tamamlanarak açılacak İkinci koy ikinci yıl, üçüncü koy üçüncü yıl olarak. Böylece hem yılda 1500 - 2000 yatağın hizmete girmesi, hem de duvar çalışmaları bu şekilde gelişirken pazar çalışmalarını yönetecek çok sayıda personelin eğitilmesi, yetiştirilmesi. nihayet beş yıl sonra genel inşaat bütün yan tesisleriyle hizmete girince, hazırlıklı yetişmiş personelin bütün inşaata hizmet etmesi sağlanmış olacak.

İPEKÇİ — Şu halde tedricen gelişen ve beş yılda tamamlanan bir proje olacak. Birinci ünitesi ne zaman hizmete girecek?

TÜRK — Birinci ünitesi gelecek yıl haziran sonunda hizmete girecek, Yaklaşık olarak 1500 yatak. İki plaj tesisi, 400 kişilik bir 600 kişilik bir kahvehane, birahane ve ilk gruplarıyla birlikte.

“KÜTLE TURİZMİNE”

İPEKÇİ — Nedir bu yatırımın, yahut bu tesisin özellikleri?

TÜRK — Bu tesisler bildiğiniz gibi, kitle (turizmi) ihtiyacını karşılamak için plânlanıyor. Kitle turizmi bizde modern mânasiyle 1936 yılından itibaren Avrupa’da çalışan geniş halk kitlelerinin ücretli yıllık tatile mazhar olmasiyle başladı. Bir yandan devlet çalışan sınıflara yıllık tatillerini ücretli olarak geçirme hakkı verdi. Diğer taraftan da işverenler, kanunlarla kurulan tahvil sandıklarına işçinin ücretlerinden kesilen paralarla katkıda bulundular. Böylece ortaya çıkan fonlar milyonlarca insanın yer değiştirmesini sağladı. Tatillerini Akdeniz’e doğru güneşe, denize, kuma doğru akarak geçirmelerini mümkün kıldı. İşte çağdaş turizm hareketi on milyonlarca çalışan, konjoktivite dediğimiz ücretli tatili olan kitlelerin yer değiştirmesiyle başlamış oldu. Bu kitlelerin bildiğiniz gibi, günlük sarfiyat imkânı belirlidir. Bunlar teorik olarak gelirlerini ve tasarruflarını 21 - 40 gün arasında değişen tatilde sarfedecekleri paraları teorik olarak üçe bölerler. Birinci, bölümü yer değiştirme için nakliyeye karşılık diyebileceğiz. İkinci bölümü yatak ve yemek için. Üçüncü bölümü eğlence ve diğer alış - veriş hâtıra eşyaya kadar tüm ihtiyaçları için. Bu bize kitle turizmde sübvansiyon dediğimiz üç öğün yemek ve yatak dahil en fazla beş dolarlık bir gelir veriyor. Bu bakımdan bütün yan tesisleriyle beraber yapımına girişilecek olan tatil köylerinin, motellerin kampinglerin üç öğün yemeklere beş dolardan yukarı vermemeleri gerekir ki diğer beşer dolarlık iki bölüm, yer değiştirmiye, eğlenceye, alış-verişe sarfedilebilsin. Rantabl hesaplarını buna göre yapan büyük sayıda yatak, gezi, spor ve eğlence imkânlarına sahip tesisler, iyi işletildikleri takdirde, tıpkı sürümden kazanan bir endüstriyel, girişim sahibi gibi büyük ölçüde gelir elde edebilirler.

İPEKÇİ — Bunu komşumuz Romanya ve Bulgaristan uygulamaya başladı galiba. Yanılmıyorsam Türkiye’de henüz yok.

TÜRK — Romanya ve Bulgaristan’da bildiğiniz gibi… Ve Varna’da altın kum tesisleri var. Bunu devlet eliyle yapıyorlar ve dış turizme açıyorlar. Bir de yabancı şirketlere geçici imtiyazlar vermek suretiyle tatil köylerinin işletmelerini devrediyorlar. Ye geniş ölçüde döviz kazanıyorlar. Bizde yapımına girişilen tesislerin kitle turizmine hitap etmesi için, her şeyden evvel çok pahalıya mal olmaması gerekir ki, bu rantablite hesaplarında kâr sağlansın. İkincisi kitle turizminin istediği çok sayıda yataklara sahip olan tatil köyleri, büyük kampingler bu imkânları sağlıyor. Çünkü çok sayıda yatak, çok sayıda yolcu nakledebilecek vasıtaların kullanılmasını mümkün kılıyor. Meselâ jumbo jetler 500 yolcuya kadar taşır ve normal başka tıp uçağa göre çok ucuz taşır. Çok sayıda yatak ve eğlence spor imkânı verilince, meselâ bir vapur dolusu turistin doğrudan doğruya getirilmesi mümkün oluyor.

TURİZMİN PAZARLAMASI

İPEKÇİ — Yâni her yönden rantabl oluyor.

TÜRK — Her yönden rantabl oluyor. Yalnız duvar çalışması kadar pazar çalışması da son derece mühim. Turizm her şeyden evvel bir ihtisas dalıdır. Turizm otoriteleri, örneğin Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığına kadar zor işleri olan bir Bakanlıktır. Diplomat olarak masaya oturursunuz. Çok yüksek meziyetlere sahip olmanız, yalnız masaya yumruğunuzu vurduğunuz zaman ardınızda Türk ordusunun süngüsü var. Turizmde de bir çok niteliklere sahip olmanız gerekiyor. Yabancı lisan, sempati, büyük ölçüde sempati, gerçek mânâda servisler, yemek, eğlence, tur imkânları, ama karşınızda müşterinin kaprisinden başka bir dayanağınız yok. Daima beğendirmek mecburiyetindesiniz. Zor, oldukça nitelik isteyen, seviye isteyen eksper isteyen bir konu.

İPEKÇİ — Pazar çalışmaları galiba çok derin. Yalnız bu sizin şimdi gerçekleştirmeye uğraştığınız projede benim merakımı veyahut kuşkumu çeken bir husus var. 10 bin 500 kişilik bir tesis oluyor. 10 bin 500 kişiye kusursuz, şikâyetsiz servis yapabilecek personeli bulabileceğinize güveniyor musunuz?

TÜRK — Kısaca arzedeyim efendim, konaklama tesislerimiz 20’lik vilâ - bankolar halinde U, T ve teras düzenlerde, yerleştirilmiştir. Her villâ - banko çeşitli ölçülerdedir, çeşitli alanlardadır bunlar 40, 60, 90’ar metrekare. Birer mutfağı var. Müşteri isterse yemeğini evinde hazırlayabilir. En yakın dükkân gruplarından veya sitenin pazarından alış verişini tamamlar. Gelir yemeğini evinde yiyebilir. İsterse sabah kahvaltısı ile öğle yemeğini kendisi hazırlar. Akşam hem eğlenir, hem yemeğe geçebilir. Bizde 10 bin yatağa sahip olan villâ - bankoların temizlikleri müşteriye ait olacaktır. Gerek Fransa’da, gerek Kuzey İtalya’da, İspanya’da kiralık villâ - bankolarda olduğu gibi.. Hattâ Yunan adalarında. Belirli günlerde yatak çarşafları ve yastık kılıfları verilir, kullanılanları alınır. Bunun dışında villâ - bankoları kiralayan turist aileleri değiştikçe genel temizlik yapılır. Her yeni evin bir ailesi vardır. Böylece personel asgarî çizgide tutulmuştur. Kat hizmetleri bakımından.

İPEKÇİ — Yâni bu 10 bin 500 kişinin her hizmetlerini yapmak durumu olmuyor? O zaman bir ölçüde hallediliyor tabiî…

TÜRK — Olmuyor efendim. Yoksa tamamen otel ve motel açısından ele alınsaydı 2500 personele ihtiyaç olacaktı. Bizim fizibilitemizde 400 personelle bu işi yönetmek mümkün oluyor. Meselâ büyük lokantalarda büyük restoranlarda servis usulü vardır. Konje müşteriler, gelir arzu ettikleri takdirde yemeklerini servis usulüyle alırlar yerler. Bunun dışında bir gece kulübüne, bir tavernaya bir diskoteğe gittiklerinde servis yapılacaktır kendilerine. Bu büyük ölçüde personeli azaltıyor.

İPEKÇİ — Özer bey size son olarak birşey sormak istiyorum. Ben şahsen turist olarak dinlenme evi veyahut gezmeye gittiğim zaman sessiz, sakin bir köşeyi tercih ediyorum. Binlerce insanın aynı denizden yararlanmaya kalkıştığı, birbirinin üstüne yığılmış bloklarda konakladığı tesisler, dinlenmek isteyen, huzur içinde iznini geçirmek isteyen bir turist için çekici olmaz gibi geliyor. Aslında bütün bu sakıncalara rağmen, kitle turizminin gerektirdiği tesisler kuruluyor ve bildiğim kaderiyle de başarılı oluyor. Ama acaba bu kuşkuyu paylaşmaz mısınız?

TÜRK — Prensip olarak sizinle aynı kanıdayım. Yalnız bir örnek olarak Ar-Tur projesini vereyim. Bu 10 bin yatak yerleştirilirken konaklama tesisleri buyurduğunuz gibi teksif edilmiştir. Meyiller üzerinde. Ancak 2500 dönümlük arazinin yaklaşık olarak 650 dönümü ağaçlık olarak bırakılmış, motorlu trafik mümkün olduğu kadar sırtlarda otoparklarla bitirilmiş ve bunun dışında yaya yollarıyla çeşitli plajlara, palejlere inşa edilen küçük iskelelerle site sâkinlerinin 650 dininin üzerinde tabiatın koynuna verilmesi sağlanmıştır. Ayrıca 7,5 milyon keşif bedelli bir menski, yani bahçe tanzimi ve ağaçlama projesi ile bir sahil kasabası yerine, tabiatın koynuna bağrına dönebilecek bir nebatlama plânlanmıştır. Turist bildiğiniz gibi yazın ancak mecbur oldukça yatar, bunun dışında güneşten, kumdan yararlanır. Boş zamanlarında eğlenir. Biz yatacak alanların dışında turisti mümkün olduğu kadar tabiata dağıtmağa çalıştık.

İPEKÇİ — Evet yâni bu…

TÜRK — Yatacak alanlarda da yine mümkün olduğu kadar motorlu trafiği uzaklaştırdık bu alanlardan ve hattâ direkt ışık dahi projede öngörülmemiştir. Evlerin kenarlarında endirekt ışıklarla, gözün gerektirdiği ışık sükûneti temin edilmiştir.

İPEKÇİ — Yâni bu kitle turizminin yaratabileceği sakıncaları önlemek hiç değilse asgariye indirmek üzere herşey…

TÜRK — Gerek fizibilitede, programda gerek plânlamada mümkün olan her türlü tedbir alınmıştır.

İPEKÇİ — Özer bey, bu vesile ile kendi müşahedemi de söyleyeyim. Biraz önce gezdim bu tesislerin yapılacağı, yapılmakta olan kolları. Doğrusunu isterseniz, görmeden önce çok iddialı bir proje gibi gelmişti ve başarılacağı hususunda büyük şüphelere sahiptim. Ama, bu kanaatim, gördükten sonra değişti. İddia yine büyük. Ama hem sizin azminiz, hem burda yarattığınız hava zannediyorum bu büyük gayeyi gerçekleştirecek. Size başarılar dilerim.

TÜRK — Çok teşekkür ederim. Güveninize lâyık olmak için gece ve gündüzlü çalışıyoruz. Başaracağımıza eminim.

İPEKÇİ — Çok teşekkür ederim.
PAYLAŞ