SALT ve Yazı Karakteri Kraliçe
VASIF KORTUN
11 Aralık 2013
Kraliçe’nin şimdiye dek altı sürümü oldu. Bu yazı karakterleri, saltonline.org’un tarihine de yerleşiktir. SALT’ta, geliştirilen her yazı karakteri konusunda hemfikir olmadık. Zeki fikirlerin yetersiz uygulamalarından iyi uygulamalara zoraki fikirler giydirmeye kadar çeşitli tutumları daha iyi okumayı öğrendik. Niyetler, hikâyeler, çözüm süreçleri, konuyu kurcalama biçimleri, katmanlaştırmalar ve soyutlamalar bizi çok heyecanlandırdı.
Bir yazı karakteri üzerine bu kadar düşünülecek ne olduğu sorulabilir. Yeni yazı karakteri oylamasına gelen kullanıcı yorumlarından birinde olduğu gibi, “Helvetica” gibi modern yazı karakterlerinden birini kullanmamızı önerenler olabilir. Bunun sadece iletişime yaradığını ve dolayısıyla bir araç olarak gayet net olması gerektiği ve varlığını hissettirmemesini şart koşanlar da… Bu tarz yaklaşımlara, ancak SALT’ın değer verdiği bir tartışma çerçevesinden yanıtlar arayabiliriz. Yeni yazı tipini umuma açmamızın nedeni, süreci katılımcılığa doğru çevirmeye başlamaktı. İlk günlerde, sonuçları yani çıkan ürünleri sunduğumuz hâlde süreci paylaşmadığımız konusunda çok haklı bir uyarı aldık; ardından, yazı karakterlerinin süreçleri ve oluşumlarına ön ayak olan fikirleri paylaştık. İlerideki bir safhada, Kraliçe’nin yeni bir sürümünün hem üretim hem seçim süreçleri paylaşılabilir olabilir.
SALT’ın oluşturulmasında -zamanımızın birçok kurumunda görüleceği gibi- “kurumsal marka” konuları tartışıldı. Kurumsal marka tabiri, tüylerimizi diken diken etmek için uydurulmuş olmalı! “Marka” ve “kurum” ilişkisi, faaliyetler bütünü, umumla bağlantılar ile bilgi üretim, paylaşım ve etkileşim ağının bir işaretle anlatılması! Daha fenası, işaretin kendi başına birtakım değerler üstlenerek kurumun ufkunu zapturapt altında tutan bir ögeye dönüşmesi; “Biz bu afişin altına logomuzu koymayız” misali…
Bu döngünün ve endüstriyel alışkanlığın dışına çıkmanın yollarını neydi? Nedir? SALT için ne olmalıydı? Oluşum safhasında, Türkiye ve başka yerlerden, hepsi işinin ehli farklı tasarım gruplarıyla mülakatlara girdik, meraklarımızı anlattık, sunumlarını dinledik. SALT’ın, düşlemeye başladığımız hâliyle bu grupların kimyalarıyla nasıl çarpışıp örtüşebileceğini anlamaya çalıştık. İnce ince tarif ettiğimiz misyon, tasarım sürecinin çatısını oluşturacaktı: “SALT görsel ve maddi kültürde kritik konuları değerlendirir, deneysel düşünceye ve araştırmaya yönelik yenilikçi programlar geliştirir. Öğrenmeye ve tartışmaya açık bir ortam sağlamayı amaçlar.” Söylemesi kolay.
Tasarım için Project Projects’i seçtik. Bu seçimin temel sebebi, sunumlarında ürün sunmadan, konuya sorular ve kuşkularla yani çok değer verdiğimiz “emin olmama tutumuyla” yaklaşmış olmalarıydı. Son önerileri de, aynı şekilde “tamamlanmama” ve “kendi başına var olmama” üzerindendi: SALT yoktur, konumsal olarak var olabilir, dolayısıyla bir logosu olamaz. Bunu gerçekleştirmenin yolu da, S-A-L-T harflerinin belli aralıklarla değişerek var olan durumlara yanıtlar önermesiydi. Bu dört gömülü karakterin yeniden yorumlanması için yeni tasarımcılar davet edilecek, gerek yazı karakteri gerek kurum işareti yeniden yorumlanacaktı. Maksatımız başarı olmak, herkese ulaşabilir bir yazı karakteri yaratmak, yıllarca hatırlanacak bir kurum kimliğine sabitlenmek değildi. Aksine, olumlu ihtilaflara aracı olmayı, hata yapmamak uğruna deneysellikten vazgeçmemeyi, minörden majöre karşılaştığımız meselelere başka açılardan bakmayı, çok doğal olduğunu kabul ettiğimiz şeylerin biteviyeliğine kapılmamayı amaçlıyoruz. Bu yaklaşımlara değer vermekle birlikte, bunların zorakileşerek kendi kalıplarını oluşturmalarına da fırsat vermiyor olmamız gerekiyor.
Herhangi bir kişi veya kurumun kendi barokuna dönüşmesi işten bile değildir; gençken tahammül ettiğiniz, size hoş gelen bir tutum yıllar geçtikçe sırıtabilir. Kraliçe yazı karakteri henüz yolun başında ve açabileceği daha çok tartışma var.
Bir yazı karakteri üzerine bu kadar düşünülecek ne olduğu sorulabilir. Yeni yazı karakteri oylamasına gelen kullanıcı yorumlarından birinde olduğu gibi, “Helvetica” gibi modern yazı karakterlerinden birini kullanmamızı önerenler olabilir. Bunun sadece iletişime yaradığını ve dolayısıyla bir araç olarak gayet net olması gerektiği ve varlığını hissettirmemesini şart koşanlar da… Bu tarz yaklaşımlara, ancak SALT’ın değer verdiği bir tartışma çerçevesinden yanıtlar arayabiliriz. Yeni yazı tipini umuma açmamızın nedeni, süreci katılımcılığa doğru çevirmeye başlamaktı. İlk günlerde, sonuçları yani çıkan ürünleri sunduğumuz hâlde süreci paylaşmadığımız konusunda çok haklı bir uyarı aldık; ardından, yazı karakterlerinin süreçleri ve oluşumlarına ön ayak olan fikirleri paylaştık. İlerideki bir safhada, Kraliçe’nin yeni bir sürümünün hem üretim hem seçim süreçleri paylaşılabilir olabilir.
SALT’ın oluşturulmasında -zamanımızın birçok kurumunda görüleceği gibi- “kurumsal marka” konuları tartışıldı. Kurumsal marka tabiri, tüylerimizi diken diken etmek için uydurulmuş olmalı! “Marka” ve “kurum” ilişkisi, faaliyetler bütünü, umumla bağlantılar ile bilgi üretim, paylaşım ve etkileşim ağının bir işaretle anlatılması! Daha fenası, işaretin kendi başına birtakım değerler üstlenerek kurumun ufkunu zapturapt altında tutan bir ögeye dönüşmesi; “Biz bu afişin altına logomuzu koymayız” misali…
Bu döngünün ve endüstriyel alışkanlığın dışına çıkmanın yollarını neydi? Nedir? SALT için ne olmalıydı? Oluşum safhasında, Türkiye ve başka yerlerden, hepsi işinin ehli farklı tasarım gruplarıyla mülakatlara girdik, meraklarımızı anlattık, sunumlarını dinledik. SALT’ın, düşlemeye başladığımız hâliyle bu grupların kimyalarıyla nasıl çarpışıp örtüşebileceğini anlamaya çalıştık. İnce ince tarif ettiğimiz misyon, tasarım sürecinin çatısını oluşturacaktı: “SALT görsel ve maddi kültürde kritik konuları değerlendirir, deneysel düşünceye ve araştırmaya yönelik yenilikçi programlar geliştirir. Öğrenmeye ve tartışmaya açık bir ortam sağlamayı amaçlar.” Söylemesi kolay.
Tasarım için Project Projects’i seçtik. Bu seçimin temel sebebi, sunumlarında ürün sunmadan, konuya sorular ve kuşkularla yani çok değer verdiğimiz “emin olmama tutumuyla” yaklaşmış olmalarıydı. Son önerileri de, aynı şekilde “tamamlanmama” ve “kendi başına var olmama” üzerindendi: SALT yoktur, konumsal olarak var olabilir, dolayısıyla bir logosu olamaz. Bunu gerçekleştirmenin yolu da, S-A-L-T harflerinin belli aralıklarla değişerek var olan durumlara yanıtlar önermesiydi. Bu dört gömülü karakterin yeniden yorumlanması için yeni tasarımcılar davet edilecek, gerek yazı karakteri gerek kurum işareti yeniden yorumlanacaktı. Maksatımız başarı olmak, herkese ulaşabilir bir yazı karakteri yaratmak, yıllarca hatırlanacak bir kurum kimliğine sabitlenmek değildi. Aksine, olumlu ihtilaflara aracı olmayı, hata yapmamak uğruna deneysellikten vazgeçmemeyi, minörden majöre karşılaştığımız meselelere başka açılardan bakmayı, çok doğal olduğunu kabul ettiğimiz şeylerin biteviyeliğine kapılmamayı amaçlıyoruz. Bu yaklaşımlara değer vermekle birlikte, bunların zorakileşerek kendi kalıplarını oluşturmalarına da fırsat vermiyor olmamız gerekiyor.
Herhangi bir kişi veya kurumun kendi barokuna dönüşmesi işten bile değildir; gençken tahammül ettiğiniz, size hoş gelen bir tutum yıllar geçtikçe sırıtabilir. Kraliçe yazı karakteri henüz yolun başında ve açabileceği daha çok tartışma var.