Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi*
5 Temmuz 2023
“Otuzuncu fasikülüne gelmiş olan bu eser, benim namusumla ve hayatımla sigortalıdır. Dileğim de alil olmadan, bir gün onun herhangi bir sayfasının üzerinde çalışırken kapanıp ölmektir. O zaman… İşte o zaman… Eğer benden sonra heyetler bu işi başarabilirse… Kanayan kalbimin remzi olarak son tashihini yaptığım kelimeyi kırmızı mürekkeple bassınlar.” —Reşad Ekrem Koçu1
Reşad Ekrem Koçu’ya Dair
Reşad Ekrem Koçu, 1905 yılında İstanbul’da doğdu. 1921’de Bursa Lisesi’nden, 1931’de İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Ahmed Refik Altınay’ın öğrencisi ve asistanı oldu. Altınay 1933 yılında yürürlüğe giren üniversite reformuyla görevinden uzaklaştırılınca, Koçu da yeni kurulan üniversiteden istifa etti. Kuleli Askerî Lisesi, Vefa Lisesi ve Pertevniyal Lisesi’nde tarih öğretmenliği yaptı. Tarih öğretmenliğinin yanı sıra Cumhuriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Hergün, Yeni Tanin ve Tercüman gibi gazeteler ile Hayat Tarih Mecmuası, Resimli Tarih Mecmuası, Tarih Dünyası, Hayat, Yeşilay, Büyük Doğu, Hafta, Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul Enstitüsü Mecmuası ve benzeri dergilerde makaleler yazarak geçimini sağladı. Tarihî romanlar ve belirli bir tarihî şahsiyeti anlatan romanlaştırılmış monografiler yayımladı. İstanbul’a dair tarihî, coğrafi, mimari, edebî, folklorik ve kültürel konuları ele alan, “şehrin muazzam kütüğü” olarak nitelendirdiği İstanbul Ansiklopedisi‘ni 1944 Kasım’ında fasiküller hâlinde yayımlamaya başladı. “Bundan sonra, üzerinde belki de ömrümü yıpratacağım” dediği ansiklopedi için ömrünün sonuna kadar çalışmaya devam etti. Düzensiz aralıklarla yayımlanan 34 fasikülün ardından 1951 yılında ekonomik nedenlerle ansiklopediye ara vermek zorunda kaldı. 1958’de birinci fasikülden itibaren yeniden yayımlanmaya başlayan ansiklopedinin bu macerası 173 fasikül ve 11 cilt sürdü. Gökçınar (Mehmed) maddesi ile biten 1973 tarihli fasikülle beraber İstanbul Ansiklopedisi‘nin yayın hayatı son buldu. Koçu, bundan iki yıl sonra, 6 Temmuz 1975’te vefat etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi. İstanbul’un “muazzam kütüğü”nü oluşturmak üzere çıktığı yolda ansiklopedisi uğruna babadan kalma köşkünü, parasını ve sağlığını kaybeden tarihçinin mezar yeri tespit edilememektedir.
Arşive Dair
Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, büyükşehir İstanbul gibi, tuhaf ve münasebetsiz; bir anlamda “kötü” bir arşiv. Arşivin kötülüğünden kasıt, Koçu’nun yoksunluğu ve yalnızlığından kaynaklı düzensiz yapıdan, onun ölümünü takiben arşivin parça parça satılarak eksilmesinden ve zaman içinde hırpalanmasından fazlasına işaret ediyor. “İyi” bir arşiv, “tarihe geçecek derecede önemi olan” unsurları ayıklama ölçüsüne ve kararlılığına sahiptir. İyi arşiv, geçmişe ilişkin özgün kimlik, varlık ve anlam iddiaları üretir ve bunları korur; bu iddiaların sürekliliği için uğraşır. Gücü ve otoritesi de, bu iktidar kurucu küratöryel niteliğinden kaynaklanır: Geçmişin hakikati, bir anlamda, arşive alınanlar kadar dışarıda bırakılanlar tarafından da belirlenir. Ne var ki, dışarıda bırakılanlar da hiçbir zaman yok olmazlar. İyi arşiv hararetli, çatışmalı, yoğun, kısacası hummalı bir sürecin sonunda iyileşerek ortaya çıkar; tarih disiplini bu “sağlıklı” görünümün adıdır. Unutmamakta yarar var; Reşad Ekrem Koçu da arşivi de disiplinin dışında kalır. Söz konusu arşiv bu hummalı süreci hiç atlatamadığı için tuhaf ve münasebetsizdir.
Sanat tarihçisi Semavi Eyice’ye göre, “İstanbul Ansiklopedisi‘nin yarım kalmasının başlıca sebeplerinden biri de tarihe geçecek derecede önemi olmayan kişilere uzun sayfalar ayırması, bunların yazdıkları veya onlar için yazılmış birtakım manzumelerin tamamına yer vermesidir.” Profesyonel bir tarihçi olarak haklıdır haklı olmasına, ama saptaması aynı zamanda bu tuhaf ve münasebetsiz arşivin öneminin de kanıtıdır: Hiçbir biçimde tarihte kaydına rastlanacak derecede önemi olmayanların en azından bir kısmı Koçu’nun arşivinde birikir.
Hayata Dair: Özel ve Kamusal
Kategorilere pek güvenmemek gerek. Reşad Ekrem Koçu söz konusu olduğunda ise hiç güvenmemekte yarar var. Romancı ile tarihçi, edebiyat ile tarih, anı ile tarih, özel ile kamusal, fotoğraf ile illüstrasyon arasında gözetilen ayrımlar Koçu külliyatında bulanıklaşır. Onu ve üretimini ilginç kılan da yine bu “gayriciddi” bulanıklıktır. Arşiv, Koçu’nun “özel” hayatına ilişkin bir grup malzeme ile aile ve arkadaş çevresinin fotoğraflarını da içerir. Bunlar arasında ablası ile kedilerine ait birkaç fotoğrafı, yine arşivden dört gazete kupürü ve ablasının ölüm yıl dönümü dolayısıyla 1971 sonu ile 1972 başında Gün İçinde Tarih köşesinde yazdığı metinlerle birlikte değerlendirmek, Koçu’nun üretimini konumlandırmada yarar sağlayabilir. Bu kısa anı-tarih-edebiyat-kültürel analiz dizisinin ikincisinde, “[…] 1941 ile 1943 arasında olacaktır, hâl tercemesi kitapları kılığında ablacığımın kedileri için bir risale yazmaya başlamıştım, 15 kedinin hâl tercemesi […]” diye yazar Koçu. Sayıları bir dönem 42’yi bulan kedilerin arşivde başka bir kaydına rastlanmaz.
Yine arşivde yer alan ve çoğunda, Koçu’nun iyi ilişkisi olduğu bilinen Foto Sel imzası bulunan bir dizi fotoğraf ile bazı yazışmalar da benzeri bir belirsizlik içerir. Bu fotoğraflar, hem Koçu’nun sokaktaki insana ve “ayaktakımı”na olan ilgisini göstermesi hem de metinler ve ansiklopedi illüstrasyonları için model oluşturması açısından ilginçtir. Sedad Hakkı Eldem, Franz Babinger, Ali Sami Ülgen’in de aralarında olduğu “ciddi” araştırmacılar ve gazete okurlarıyla yapılmış bir dizi yazışma ise arşivdeki mektuplardan küçük bir grubu örnekler.
Ansiklopediye Dair: G’den Z’ye ve Öncesi
Arşiv, İstanbul Ansiklopedisi‘nin G ve Z harfleri arasındaki yayımlanmamış maddelerine ilişkin listeler, metinler, taslaklar, notlar, kupürler ve çizimlerin yanı sıra basılı ciltlerden orijinal malzemeler ile Koçu’nun genel üretimine dair kaynaklar, fotoğraflar, yazışmalar ve kitap taslaklarını içerir.
Ansiklopedi ciltlerindeki sıralarına veya illüstrasyonlarına göre dizilmiş madde listeleri ya da “en az yüzyıl evvelki İstanbul hamamları” başlık notunu içeren kısa ve tali listeler, hem Koçu’nun çalışma biçimini yansıtır hem de ansiklopedi ve tamamlanmamış projelerin tasarım aşamasına dair ipuçları sunar. Öte yandan sürekli tashih edilen, güncellenen ve gittikçe kabaran bu listeler, ansiklopedinin tamamını yayımlamanın olanaksızlığının, her koşulda eksik kalacağının kanıtıdır.
Koçu’nun çalışmalarının neredeyse tamamı ansiklopediye yöneliktir. Ancak ansiklopedi dışındaki mecralarda, az ya da çok farkla tekrar ortaya çıkan, ya da tersine, farklı mecralardan ansiklopediye yolu düşen kimi malzeme de arşivde yerini bulur: Yüzlerce köşe yazısı ve tefrika kupürü ile az sayıda kitap taslağı. İstanbul camileri ve hamamları konulu kitap taslakları, malzeme biriktirme çabası ve biçim açısından dikkate değer özellikler barındırsa da Koçu’nun üretiminde beklendik bir rotaya işaret eder. Zira bu konular aynı zamanda ansiklopedinin de olağan bileşenidir. Ancak Vişnezadeli Benli Hürmüz, Kösem Sultan ve Bıçakçı Petri gibi figürlerin konu edildiği küçük yayın taslakları özellikle ilgi çekicidir.
Arşivde ayrıca fasiküllerin yayımlanması, pazarlanması ve dağıtımına dair bilgiler, ekonomik sıkıntılar ve ilgisizlik gibi son derece “ciddi” sorunlara dikkat çeken bir dizi belge ile Koçu’nun, yaratıcı tahayyülü sınırlı “kopya-rakip” Resimli İstanbul Ansiklopedisi‘yle mücadelesini yansıtan az sayıda malzeme de bulunur.
Tahayyüle Dair
Ansiklopedinin grafik dili ve sayfa düzeninin ortaya çıkış sürecine ilişkin malzemeler, arşivin küçük bir kısmını oluşturur. Yayının görsel dilinin en belirleyici ögesi olan illüstrasyonlar ise üzerinde ayrıca çalışmayı gerektirecek yoğunluktadır. Sadece ansiklopedinin yayımlanan ve yayımlanması planlanan ciltlerinde değil; Koçu’nun tüm yayınlarında biriken, Sabiha Bozcalı başta olmak üzere pek çok çizere ait yüzlerce illüstrasyon, arşivin zengin bölümlerinden birini oluşturur. İllüstrasyonların fotoğraf, kupür ya da gravür ve minyatürlerle ilişkisi, kopyanın yaratıcı kullanımı, kolaj ve montaj teknikleri, tarihsel figür ve olayların metnin ötesinde görsel araçlarla bir kez daha tahayyül edilmesi süreci ve illüstrasyonların kısmen dönüşerek yayından yayına dolaşması gibi pek çok mesele arşiv bağlamında tartışılmayı bekliyor.
Kaynaklara Dair
Arşivin bir kısmını da tarihçinin ve ansiklopedinin kaynakları ile üretimine katılanlara ilişkin bir grup malzeme oluşturur. Sınırlı içeriğine rağmen bu grupta da Reşad Ekrem Koçu’nun “ciddiyetsiz” tavrının izleri takip edilebilir. 1802-1803 tarihli kayıkçılar defterinin transkripsiyon kopyası ya da Hadîkatül Cevâmi‘de kaydedilmiş cami ve mescidler “cedveli” ile Koçu’nun meraklısı olduğu gazete kupürlerinden imal edilmiş (montaj/kolaj) mecmualar ya da Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile yazışmaları bir arada arşivlenmiştir. 1945-1946’da ansiklopedinin üretimine nasıl katkıda bulunduğu kestirilemeyen Şileli Mehmed Küçük ile Makinist Şinasi, İsmail Hakkı Göktürk, Sabiha Bozcalı ve Ali Nüzhet Göksel tarihî önemlerine dair bir değerlendirmeden geçirilmeden, bir arada sıralanır.
Koçu’ya Vâsıf Hiç aracılığıyla ulaşan bir tür yarı sözlü folklorik kaynağın izleri ise arşivin en ilginç kısımlarından biridir. Galatalı Hüseyin Ağa, Erzurumlu Âşık İbrahim ve Âşık Râzi’nin de aralarında bulunduğu halk şairleri ile destancıların, İstanbul “ayaktakımı” folklorü olarak nitelendirilebilecek metinlerinin kaydedildiği defterleri içeren bu grubu, kendisi de bir halk şairi olan Vâsıf Hiç, derlediği bilgiler ve notlar eşliğinde Koçu’ya aktarmıştır. Hiç’in notları ve defterlerinin büyük bir bölümü günümüze ulaşmasa da, Koçu’nun bunlardan aldığı notlar ve sonrasında derlediği maddeler önemli ipuçları barındırır. Bu malzemeden günümüze ulaşan en özgün defter olan Berbernâme, arşivin kayıp kısmına ışık tutacak niteliktedir. Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, bir tarihçinin arşivi olmanın ötesinde, Koçu’nun da sonuna eklemlenlediği bu kalenderler takımının izlerini taşımasıyla ilgiye değer.
*Bu yazı, tarihçi ve romancı Reşad Ekrem Koçu’nun (1905-1975), ömrünün büyük kısmını adadığı İstanbul Ansiklopedisi‘nin yayımlanmamış bölümlerine ışık tutan Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi sergisinin metinlerinden derlenmiştir.
Reşad Ekrem Koçu’ya Dair
Reşad Ekrem Koçu, 1905 yılında İstanbul’da doğdu. 1921’de Bursa Lisesi’nden, 1931’de İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Ahmed Refik Altınay’ın öğrencisi ve asistanı oldu. Altınay 1933 yılında yürürlüğe giren üniversite reformuyla görevinden uzaklaştırılınca, Koçu da yeni kurulan üniversiteden istifa etti. Kuleli Askerî Lisesi, Vefa Lisesi ve Pertevniyal Lisesi’nde tarih öğretmenliği yaptı. Tarih öğretmenliğinin yanı sıra Cumhuriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Hergün, Yeni Tanin ve Tercüman gibi gazeteler ile Hayat Tarih Mecmuası, Resimli Tarih Mecmuası, Tarih Dünyası, Hayat, Yeşilay, Büyük Doğu, Hafta, Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul Enstitüsü Mecmuası ve benzeri dergilerde makaleler yazarak geçimini sağladı. Tarihî romanlar ve belirli bir tarihî şahsiyeti anlatan romanlaştırılmış monografiler yayımladı. İstanbul’a dair tarihî, coğrafi, mimari, edebî, folklorik ve kültürel konuları ele alan, “şehrin muazzam kütüğü” olarak nitelendirdiği İstanbul Ansiklopedisi‘ni 1944 Kasım’ında fasiküller hâlinde yayımlamaya başladı. “Bundan sonra, üzerinde belki de ömrümü yıpratacağım” dediği ansiklopedi için ömrünün sonuna kadar çalışmaya devam etti. Düzensiz aralıklarla yayımlanan 34 fasikülün ardından 1951 yılında ekonomik nedenlerle ansiklopediye ara vermek zorunda kaldı. 1958’de birinci fasikülden itibaren yeniden yayımlanmaya başlayan ansiklopedinin bu macerası 173 fasikül ve 11 cilt sürdü. Gökçınar (Mehmed) maddesi ile biten 1973 tarihli fasikülle beraber İstanbul Ansiklopedisi‘nin yayın hayatı son buldu. Koçu, bundan iki yıl sonra, 6 Temmuz 1975’te vefat etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi. İstanbul’un “muazzam kütüğü”nü oluşturmak üzere çıktığı yolda ansiklopedisi uğruna babadan kalma köşkünü, parasını ve sağlığını kaybeden tarihçinin mezar yeri tespit edilememektedir.
Arşive Dair
Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, büyükşehir İstanbul gibi, tuhaf ve münasebetsiz; bir anlamda “kötü” bir arşiv. Arşivin kötülüğünden kasıt, Koçu’nun yoksunluğu ve yalnızlığından kaynaklı düzensiz yapıdan, onun ölümünü takiben arşivin parça parça satılarak eksilmesinden ve zaman içinde hırpalanmasından fazlasına işaret ediyor. “İyi” bir arşiv, “tarihe geçecek derecede önemi olan” unsurları ayıklama ölçüsüne ve kararlılığına sahiptir. İyi arşiv, geçmişe ilişkin özgün kimlik, varlık ve anlam iddiaları üretir ve bunları korur; bu iddiaların sürekliliği için uğraşır. Gücü ve otoritesi de, bu iktidar kurucu küratöryel niteliğinden kaynaklanır: Geçmişin hakikati, bir anlamda, arşive alınanlar kadar dışarıda bırakılanlar tarafından da belirlenir. Ne var ki, dışarıda bırakılanlar da hiçbir zaman yok olmazlar. İyi arşiv hararetli, çatışmalı, yoğun, kısacası hummalı bir sürecin sonunda iyileşerek ortaya çıkar; tarih disiplini bu “sağlıklı” görünümün adıdır. Unutmamakta yarar var; Reşad Ekrem Koçu da arşivi de disiplinin dışında kalır. Söz konusu arşiv bu hummalı süreci hiç atlatamadığı için tuhaf ve münasebetsizdir.
Sanat tarihçisi Semavi Eyice’ye göre, “İstanbul Ansiklopedisi‘nin yarım kalmasının başlıca sebeplerinden biri de tarihe geçecek derecede önemi olmayan kişilere uzun sayfalar ayırması, bunların yazdıkları veya onlar için yazılmış birtakım manzumelerin tamamına yer vermesidir.” Profesyonel bir tarihçi olarak haklıdır haklı olmasına, ama saptaması aynı zamanda bu tuhaf ve münasebetsiz arşivin öneminin de kanıtıdır: Hiçbir biçimde tarihte kaydına rastlanacak derecede önemi olmayanların en azından bir kısmı Koçu’nun arşivinde birikir.
Hayata Dair: Özel ve Kamusal
Kategorilere pek güvenmemek gerek. Reşad Ekrem Koçu söz konusu olduğunda ise hiç güvenmemekte yarar var. Romancı ile tarihçi, edebiyat ile tarih, anı ile tarih, özel ile kamusal, fotoğraf ile illüstrasyon arasında gözetilen ayrımlar Koçu külliyatında bulanıklaşır. Onu ve üretimini ilginç kılan da yine bu “gayriciddi” bulanıklıktır. Arşiv, Koçu’nun “özel” hayatına ilişkin bir grup malzeme ile aile ve arkadaş çevresinin fotoğraflarını da içerir. Bunlar arasında ablası ile kedilerine ait birkaç fotoğrafı, yine arşivden dört gazete kupürü ve ablasının ölüm yıl dönümü dolayısıyla 1971 sonu ile 1972 başında Gün İçinde Tarih köşesinde yazdığı metinlerle birlikte değerlendirmek, Koçu’nun üretimini konumlandırmada yarar sağlayabilir. Bu kısa anı-tarih-edebiyat-kültürel analiz dizisinin ikincisinde, “[…] 1941 ile 1943 arasında olacaktır, hâl tercemesi kitapları kılığında ablacığımın kedileri için bir risale yazmaya başlamıştım, 15 kedinin hâl tercemesi […]” diye yazar Koçu. Sayıları bir dönem 42’yi bulan kedilerin arşivde başka bir kaydına rastlanmaz.
Yine arşivde yer alan ve çoğunda, Koçu’nun iyi ilişkisi olduğu bilinen Foto Sel imzası bulunan bir dizi fotoğraf ile bazı yazışmalar da benzeri bir belirsizlik içerir. Bu fotoğraflar, hem Koçu’nun sokaktaki insana ve “ayaktakımı”na olan ilgisini göstermesi hem de metinler ve ansiklopedi illüstrasyonları için model oluşturması açısından ilginçtir. Sedad Hakkı Eldem, Franz Babinger, Ali Sami Ülgen’in de aralarında olduğu “ciddi” araştırmacılar ve gazete okurlarıyla yapılmış bir dizi yazışma ise arşivdeki mektuplardan küçük bir grubu örnekler.
Ansiklopediye Dair: G’den Z’ye ve Öncesi
Arşiv, İstanbul Ansiklopedisi‘nin G ve Z harfleri arasındaki yayımlanmamış maddelerine ilişkin listeler, metinler, taslaklar, notlar, kupürler ve çizimlerin yanı sıra basılı ciltlerden orijinal malzemeler ile Koçu’nun genel üretimine dair kaynaklar, fotoğraflar, yazışmalar ve kitap taslaklarını içerir.
Ansiklopedi ciltlerindeki sıralarına veya illüstrasyonlarına göre dizilmiş madde listeleri ya da “en az yüzyıl evvelki İstanbul hamamları” başlık notunu içeren kısa ve tali listeler, hem Koçu’nun çalışma biçimini yansıtır hem de ansiklopedi ve tamamlanmamış projelerin tasarım aşamasına dair ipuçları sunar. Öte yandan sürekli tashih edilen, güncellenen ve gittikçe kabaran bu listeler, ansiklopedinin tamamını yayımlamanın olanaksızlığının, her koşulda eksik kalacağının kanıtıdır.
Koçu’nun çalışmalarının neredeyse tamamı ansiklopediye yöneliktir. Ancak ansiklopedi dışındaki mecralarda, az ya da çok farkla tekrar ortaya çıkan, ya da tersine, farklı mecralardan ansiklopediye yolu düşen kimi malzeme de arşivde yerini bulur: Yüzlerce köşe yazısı ve tefrika kupürü ile az sayıda kitap taslağı. İstanbul camileri ve hamamları konulu kitap taslakları, malzeme biriktirme çabası ve biçim açısından dikkate değer özellikler barındırsa da Koçu’nun üretiminde beklendik bir rotaya işaret eder. Zira bu konular aynı zamanda ansiklopedinin de olağan bileşenidir. Ancak Vişnezadeli Benli Hürmüz, Kösem Sultan ve Bıçakçı Petri gibi figürlerin konu edildiği küçük yayın taslakları özellikle ilgi çekicidir.
Arşivde ayrıca fasiküllerin yayımlanması, pazarlanması ve dağıtımına dair bilgiler, ekonomik sıkıntılar ve ilgisizlik gibi son derece “ciddi” sorunlara dikkat çeken bir dizi belge ile Koçu’nun, yaratıcı tahayyülü sınırlı “kopya-rakip” Resimli İstanbul Ansiklopedisi‘yle mücadelesini yansıtan az sayıda malzeme de bulunur.
Tahayyüle Dair
Ansiklopedinin grafik dili ve sayfa düzeninin ortaya çıkış sürecine ilişkin malzemeler, arşivin küçük bir kısmını oluşturur. Yayının görsel dilinin en belirleyici ögesi olan illüstrasyonlar ise üzerinde ayrıca çalışmayı gerektirecek yoğunluktadır. Sadece ansiklopedinin yayımlanan ve yayımlanması planlanan ciltlerinde değil; Koçu’nun tüm yayınlarında biriken, Sabiha Bozcalı başta olmak üzere pek çok çizere ait yüzlerce illüstrasyon, arşivin zengin bölümlerinden birini oluşturur. İllüstrasyonların fotoğraf, kupür ya da gravür ve minyatürlerle ilişkisi, kopyanın yaratıcı kullanımı, kolaj ve montaj teknikleri, tarihsel figür ve olayların metnin ötesinde görsel araçlarla bir kez daha tahayyül edilmesi süreci ve illüstrasyonların kısmen dönüşerek yayından yayına dolaşması gibi pek çok mesele arşiv bağlamında tartışılmayı bekliyor.
Kaynaklara Dair
Arşivin bir kısmını da tarihçinin ve ansiklopedinin kaynakları ile üretimine katılanlara ilişkin bir grup malzeme oluşturur. Sınırlı içeriğine rağmen bu grupta da Reşad Ekrem Koçu’nun “ciddiyetsiz” tavrının izleri takip edilebilir. 1802-1803 tarihli kayıkçılar defterinin transkripsiyon kopyası ya da Hadîkatül Cevâmi‘de kaydedilmiş cami ve mescidler “cedveli” ile Koçu’nun meraklısı olduğu gazete kupürlerinden imal edilmiş (montaj/kolaj) mecmualar ya da Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile yazışmaları bir arada arşivlenmiştir. 1945-1946’da ansiklopedinin üretimine nasıl katkıda bulunduğu kestirilemeyen Şileli Mehmed Küçük ile Makinist Şinasi, İsmail Hakkı Göktürk, Sabiha Bozcalı ve Ali Nüzhet Göksel tarihî önemlerine dair bir değerlendirmeden geçirilmeden, bir arada sıralanır.
Koçu’ya Vâsıf Hiç aracılığıyla ulaşan bir tür yarı sözlü folklorik kaynağın izleri ise arşivin en ilginç kısımlarından biridir. Galatalı Hüseyin Ağa, Erzurumlu Âşık İbrahim ve Âşık Râzi’nin de aralarında bulunduğu halk şairleri ile destancıların, İstanbul “ayaktakımı” folklorü olarak nitelendirilebilecek metinlerinin kaydedildiği defterleri içeren bu grubu, kendisi de bir halk şairi olan Vâsıf Hiç, derlediği bilgiler ve notlar eşliğinde Koçu’ya aktarmıştır. Hiç’in notları ve defterlerinin büyük bir bölümü günümüze ulaşmasa da, Koçu’nun bunlardan aldığı notlar ve sonrasında derlediği maddeler önemli ipuçları barındırır. Bu malzemeden günümüze ulaşan en özgün defter olan Berbernâme, arşivin kayıp kısmına ışık tutacak niteliktedir. Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, bir tarihçinin arşivi olmanın ötesinde, Koçu’nun da sonuna eklemlenlediği bu kalenderler takımının izlerini taşımasıyla ilgiye değer.
*Bu yazı, tarihçi ve romancı Reşad Ekrem Koçu’nun (1905-1975), ömrünün büyük kısmını adadığı İstanbul Ansiklopedisi‘nin yayımlanmamış bölümlerine ışık tutan Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi sergisinin metinlerinden derlenmiştir.
- 1.Reşad Ekrem Koçu'nun, 1944-1951 yıllarında basılan İstanbul Ansiklopedisi'nin 30. fasikülünde yazdığı sunuş metninden alıntılanmıştır.